Hayat ne kadar acıydı böyle.
Delik deşik edip bıraktığı kalbimi hiç düşünmeden beni terk edip gitmişti.
Gözlerimden yüreğime Mina'nın sözleri ile zehirler akmaya başladı.
Cayır cayır yanan bedenim orada infilak ederken ne geriye gidebildim ne de ileriye.
Karanlık ormanda yavaş adımlarla yürürken tek düşündüğüm içinde bulunduğum gerçeklikti.
Ellerimi kollarıma emanet etmiş, ayaklarım ise veche ye doğru ilerliyordu.
Gözlerimi kapatıp içime ılık ılık akan göz yaşlarım ile yürümeye devam ettim. Herşey gerçekten gerçek miydi?
Ben sahiden hep buraya mı aittim?
Peki neden bu zamana kadar başka bir dünyada mesken tutmuştum? Ve neden bir anda buraya gelmiştim?
Hafif esen rüzgarda beynimi kurcalayan düşüncelerimi sorgularken,sınırdaydım.
Susuyordum.
Çünkü cevaplar yanlış..
Kalbimde büyük bir ağırlık vardı.
İzbe ormanda ne kadar yürüdüğümü bilmeden ilerlerken beynimi yiyip bitiren düşüncelerimde beni gafil avlıyordu.
Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım."Senin burada ne işin var ?"
Kulaklarıma dolan sert tını ile kapalı gözlerimi hızla açtım.
Hemen karşımda Barlas duruyordu.
Üstünde siyah bir pantolon ve yırtık kollu bir tşört vardı.
Arkası bana dönüktü.
Elinde adını bilmediğim bir alet ile kol kaslarını güçlendiriyordu.
Hızla kollarımı birbirinden ayırarak bir adım geri çekildim.
Beni arkası dönük bir şekildeyken nasıl görmüştü o?
Rüzgarın etkisi ile sarı saçlarım yüzüme doğru savrulurken tedirgince onda gözlerimi gezdirdim."Şey ben öylesine hava almaya çıkmıştım." Dedim ve gözlerimi ondan çektim.
"Yoksa sınırlarımı geçtim?"Barlas sessiz kalıp kol kaslarını güçlendirmeye devam etti.
Kısa süre sonra elindeki aleti yere bırakıp yavaşça bana doğru döndü.
Siyah saçları belli belirsiz alnına düşmüştü.
Kemikli yüzü belirgin elmacık kemiklerini saklamazken gözlerinde Sisli bir sokağın puslu görüntüsü mevcuttu."Belki ülkenin değil ama benim sınırlarımın içindesin savaşçı."Dedi.
Önüme gelen sarı tutamlarımı hızla gözlerimin önümden çektim.
"Burada herkesin bir sınırı mı var?"
Diye sordum birden sonra hızla pişman oldum.
Ah ben saf mıydım? Bu evrenin başındaki adama sorduğum soruya bak.
Daha ben ne kadar rezil olacaktım?
Gözlerimi ondan hızla çektim ama kendimden asla taviz vermedim.Barlas keskin bakışlarını gözlerimde gezdirmeye devam etti. Sonra alayla küçük bir tebessüm etti.
"Burada sadece benim sınırlarım var ve sende o sınırların içindesin savaşçı. Şimdi söyle bakalım bu saatte burada ne işin var?"
"Burada yürüyüş yapmak ya da gezmek için belli bir zaman kavramı mı var? İstediğimiz zamanda istediğimiz yere gidemez miyiz?" Dedim bakışlarımı ona çevirip dik başlılığımı konuşturarak.
"Gidemezsin. Burada herşey zamana takabül. Ve buraya gelmen ise yasak.
Burası senin gibi basit yol yordam bilmeyen savaşçılar içinde tehlikeli. Ayağını denk al Elzem. Sınırları ve kuralları ezme yoksa senin için herşey daha kötü olur."Sözleri ile sinirle kasıldım.
Benim için daha ne kötü olabilirdi ki?
Hayatım bir arap saçına dönmüştü. Ne buradan gidebiliyor ne de burada rahat edebiliyordum."Daha ne kadar bana kötü birşey olabilir ki?" Dedim sinirle.
"Ben zaten en kötü ne ise onu yaşıyorum."Barlas sinirden parlayan gözleri ile hiddetle bağırmaya başladı.
Sesi bir anda tüm iliklerime bir bir işlendi adeta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELZEM
FantasyTehlike altında bir kent. Kayıp bir anahtar ve kilitli bir kapı. Şakaklardan sızan susmak bilmeyen fısıltılar onu çağırıyor. Görev; üçüncü dolunay tutulmadan Andora'yı kurtar. (04.08.2017)