PARS'TANŞaşkındım.
Sadece ben değil herkes şaşkındı.
Barlas ilk defa geçit kapısı konusunda bu kadar net bir şekilde karşı çıkmıştı bize.
Ne olmuştu hiç anlamamıştım.
Her zaman kapıyı Sardes açardı şimdi bir anda bana verilen bu görev hâliyle herkesi şok etmişti.
Şaşkınlıkla gözlerimi Sardes'e çevirdim.
Tepkisiz bir şekilde sırtını duvara yaslamış yere bakıyordu. Bu konuda ne düşünüyordu bilmiyordum ama
onunla aramın açılmasını istemiyordum bu yüzden onunla bu konu hakkında konuşmayı aklımın bir köşesine not ettim.
Gözlerimi Sardes'ten çektim.
"Pekâlâ sen nasıl istersen öyle olsun Barlas." Dedim.Barlas başını yavaşça sallayarak sessiz kaldı.
Kısa sürede herkes Bilge dede'nin kulübesinden tek tek dağılmıştı. En son Mina ile ben çıkmış ve orman yolunda yürümeye başlamıştık."Barlas'ın karar aldığı bu olağan değişime çok şaşırdım." Dedi Mina ve gözlerini bana çevirdi.
Dudaklarımı büzerek kafamı salladım.
"Bende çok şaşırdım ve bir şey de diyemedim. Bu konu hakkında Sardes ile konuşmam gerekiyor, biliyorsun her zaman o atılırdı böyle olaylara.
Şimdi sessiz kalması aklımı çok karıştırdı onunla konuşmam gerekiyor."Mina elimi tutarak aramızdaki mesafeyi sıfıra indirdi.
Elini sıkıca tutarak elinin üzerine bir öpücük kondurdum. Mina'nın yüzünde tebessüm oluşurken bana iyice sokuldu."Bende çok merak ediyorum ama en önemlisi bu görevde kendine çok dikkat etmen aşkım? Aklım sende kalacak böyle de ama ne yapalım." Omuzları hızla düşerken gülümsemesi de iç çekerek yavaşça soldu.
Kalbim onun omuzlarının düşüşüne, yüzündeki tebessümlerinin solmasını dayanamıyordu. Onun tek bir gülüşü için yapamayacağım bir şey yoktu.
Adımlarımı durdurup bakışlarımı onda sabitledim ve iki elimle yüzünü avuçlarımın içine aldım.
Mina güzel gözlerini gözlerime kaldırdı."Sevgilim asma yüzünü ama sen eğer ki asarsan yüzünü ben nasıl geçit kapısına gidebilirim. Tüm bu zor günler geçecek buna inan. Hem sen böyle yapmazdın ne oldu sana anlatmak ister misin?" Diyerek fısıldadım.
Mina dudaklarını birbirine bastırdı ve hızla bana sarılarak kafasını göğsüme yasladı. Gülümseyerek ona sıkıca sarıldım.
"Ben. Ben korkuyorum Pars." Dedi sesi titrerken.
"Felaket yaklaşıyor ve ben çok korkuyorum. Kaybetmemizden, sana bir şey olmasından, ayrı kalmamızdan çok korkuyorum.
Ben hep sevdiklerimi kaybettim Pars.
Ailemi, Elzem'i.. "
Gözlerinden akan yaşlar tşörtüme damladığında ona daha sıkı sarılıp göğüs kafesimin en içine sokarak her şeyden ve herkesten korumak istedim.
"Seni de şimdi kaybedersem nasıl yaşarım.""Şitt. " Diyerek dudaklarımı saçlarına yaslayıp koklayarak öptüm.
"Böyle düşünme Mina'm. Bize bir şey olmasına asla izin vermeyeceğim. Biz asla ayrılmayacağız ve Elzem'de elbette ait olduğu yere, buraya gelecek bu konuda üzülmeni istemiyorum. Her şey güzel olacak buna inan olur mu?""Elimde değil ki." Diyerek mırıldandı ve derin bir nefes çekti kokumdan içine.
Onu yavaşça kendimden ayırdım ve yanaklarını ıslatan gözyaşlarını silerek ellerini tuttum.
"Bak sen şimdi o güzel aklındaki tüm kötü olasılıkları bir kenara atarak kulübene gidiyor ve biraz olsun dinleniyorsun ve bende bana verilen bu görevi sağ sağlim gidip yapacak ve sonra hemen senin yanına geleceğim ve sana sıkıca sarılıp birlikte uyuyacağız." Dedim.Mina, parıldayan gözleriyle
"Söz mü?" Dedi.Gülümsedim ve onu hemen onayladım.
"Söz sevgilim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELZEM
FantasyTehlike altında bir kent. Kayıp bir anahtar ve kilitli bir kapı. Şakaklardan sızan susmak bilmeyen fısıltılar onu çağırıyor. Görev; üçüncü dolunay tutulmadan Andora'yı kurtar. (04.08.2017)