Bölüm 23: "Bir Kadeh Geçmiş"

2.8K 191 43
                                    

Başımın zonklaması ile gözlerimi boşluktan çekerek yavaşça ayağa kalktım. Elimi başıma, taşa çarptığım yere koyarak acı ile sızlandım. Gözlerimi karanlık ormanda kısa bir süre gezdirdikten sonra buradan bir an önce girmem gerektiğini bildiğim için hızlı adımlarla kulübeye doğru yürümeye başladım.
Bu arada kendi kendime söylenmeyi ihmal etmedim.
Neden tüm belalar bana denk gelirdi ki?
Ne vardı benim üzerimde belaları çeken bir mıklatıs mı?
Ah ne bekliyordum ki zaten burası bir bela çukuru ve benimde başıma belaların gelmesi o kadar normaldi ki.
Başımı çarpmam bir yandan da iyi
bir şeye vesile olmuştu.
Geçmişe dair hafızamda inzivaya çekilen anılar hiç olmasada birazı gözlerimde perde perde canlanmıştı.
Hâlâ bölük pörçük olan anılar benim sorularıma malesef cevap vermeye yetmemişti ama.

Omuzlarım düşerken kısa sürede kulübeye giriş yapmıştım.
Kapıyı kapattığımda İdil'in uyanmış olduğunu ve yatakta oturduğunu gördüm. Beni gördüğünde hızla yerinde kalıp yanıma ilişti.
"Elzem?" Dedi korku dolu bakışlarını yüzümde sonra da elimle tuttuğum başımda gezdirdi.
"Ne oldu sana yüzün bembeyaz kesilmiş? Aman Allahım başın. Başın kanıyor senin."

"Önemli birşey değil." Dedim boşta duran elimi onun omzuna koyarak tebessüm ettim ama
İdil beni umursamayıp hızla elimi tutup beni yatağıma oturtup giysi dolabına doğru ilerledi.
Dolaptan ilk yardım çantasını alıp hemen yanıma geldiğinde elimi tutarak başımdan çekti. Yüzündeki endişe hızla kaybolmuş ve derin bir nefes bırakmıştı.

"Oh Allahtan küçük bir yaraymış."
Hızla ilk yardım malzemeleri yatağa serip pamuğu eline aldı ve bir parça kopartıp oksijenli sudan pamuğa biraz döktü.
Bakışlarını bana çevirdi.
"Nasıl oldu bu?"

Pamuğu yaraya yavaşça bastırdığında acı ile sızlanıp gözlerimi kapattım.
"Yürürken ayağıma birşey takıldı ve bende kendimi yerde buldum. O sırada işte başımı taşa çarptım."

İdil yarayı temizledikten sonra güzelce yaramı sardı ve bakışlarını gözlerime çevirdi.
"Gece gece dışarı çıkarsan böyle olur işte. Sen dua et lanetliler ile karşılaşmadın."

"Haklısın ama ne yapayım bugün yaşadıklarım bana çok ağır geldi ve bende biraz temiz havanın bana iyi geleceğini düşündüm. Zaten ben belaya alıştım artık." Dedim omuz silkerken.

İdil elini omzuma koyarak bana destek oldu.
"Seni çok iyi anlıyorum Elzem ama inan bana tüm bunlar geçecek ve biz bu yolu başarı ile tamamlayacağız. Biraz sabır etmemiz gerekecek o kadar buna inan." Dedi umutla parlayan gözlerle.

Ne kadar baş koyduğum yoldan zaferle çıkacağımı kendime inandırmışsamda içimdeki umutsuzluk beni gafil avlıyordu ama buna asla izin vermeyecektim.
Ben bir yola baş koymuştum ve bu yoldan zafer kazanmadan dönmeyecektim. Onların içlerine yavaşça sızıp zarar vermeye başlayacaktım. Babamı bulmayı ve en önemlisi İltan hakında daha fazla bilgi toplamaya başlayacağım.
Onun benden bir şeyler sakladığına inanıyordum. Benimle ne alıp veremediği vardı? Ne yapmayı planlıyor hepsini öğrenmem gerekiyor.
Bir de Akay vardı.
O adamı gözetim altında tutmam gerekiyor. Onunda bilgisi fazlaydı bu içinde bulunduğumuz durumdan ve Barlas'tan kesinlikle bir haber getirecektir İltan'a bunu öğrenebilmek için onu gizlice takip bile edebilirdim.
Düşüncelerimi destekleyerek başımı salladım.
"Haklısın İdil." Dedim ve gülümsedim.
"Yanımda olduğun ve bana yardımcı olduğun için sana çok teşekkür ederim."

"Ah Elzem teşekkür etmene gerek yok canım. Ben senin her zaman arkanda olacağım ve unutma burada yalnız değilsin. Ben sana bir can borçluyum her daim senin yanında olmaya and içtim bile diyebilirim."

Tebessüm ettim.
"Ben sadece insanlık görevini yaptım İdil. Seni orada öylece bırakıp ölüme teslim edemezdim, düşünme bunları lütfen." Derin bir nefes çektim.
"İdil darılmazsan ben bugün çok zor bir gün geçirdim ve benim biraz dinlenip toparlanmaya ihtiyacım var biraz uyusam kendimi toparlayabilirim sanırım. Sonra oturup sohbet ederiz olur mu?"

ELZEM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin