Bölüm 2: "Yönsüz Çıkmaz"

5.4K 313 84
                                    

Kaybolmuş bir cennetin içine düşmüş, zifiri bir karanlığın ininde, belirsizlik içerisinde nefes alıp veriyordum.
Uzuvlarım ağrı içindeyken tüm bedenim, sanki buzlu, soğuk bir suyun esirindeymiş gibi titriyor, ıslak bir toprağın üzerinde cenin pozisyonu almış, esen rüzgarın saçlarımı okşamasına izin veriyordum.

Bilincimi yitireli ve kazanalı ne kadar zaman olmuştu hiç bir fikrim yoktu.
Tek kelime edecek dahi de gücüm yoktu.

Yavaşça aralanan gözlerim, iki saniye sonra kapanıp tekrar açıldı.
Rüzgarın esintisi git gide şiddetlendiğinde silik ve yorgun bakışlarım ile gözlerimi kararmaya yüz tutmuş gökyüzünden çekip etrafa çevirdim.

Her tarafı çepe çevre sarmış ağaçlar ve rüzgarın esintisi haricinde görebildiğim ve duyabildiğim birşey yoktu.

Bedenimi yavaşça yerden doğrultup ağrıyan başımı tuttuğumda anlamsız gözler ile etrafı incelemeye devam ettim.

Neredeyim ben?

Yerden destek alarak ayağa kalktığımda ıslanan bedenim, esen sert rüzgar ile beni daha fazla üşütürken, korku ile etrafıma bakıyor, nerede olduğumu kavramaya çalışıyordum.

Buraya ben nasıl gelmiştim?

En son yatağımda uyuyordum.

Ah, Allahım, hiç bir şey hatırlamıyordum.
Sanki düne ait tüm bilgiler beynimde silinip atılmıştı.

Ağrıyan şakaklarıma tek elimle masaj yaparak rahatlamaya çalışırken, birden yine bir aydır gördüğüm kabuslarımdan bir tanesinin içinde olduğumu düşünmeye başladım.
Ama herşey o kadar gerçekciydik ki, beynim, bunun kabus olmadığını bana bas bas bağırıyordu.

Yavaş yavaş sislerin kapladığı ormanda minik adımlarla ilerlemeye başladığımda, ne bir insan, ne bir ev, ne de sesler duyabiliyordum.

Islanan ve üşüyen bedenimle her adımım zorlaşırken, kalbim korkudan hızla atıyor, gözlerim ise çığlık çığlığa etrafı inleceleyip, kendine, nerede olduğum ile ilgili bir anlam bulmaya çalışıyordu.

Yorgun adımlarla ormanın derinliklerine sızarken, hava oldukça hızlı bir şekilde kararıyor ve bu da beni oldukça tedirginleştiriyordu.

"Heyy!" Diyerek dilimin kilitli kapılarını kırdığımda, sesim kısa sürede ormanı çepeçevre sarmıştı.
"Kimse yokmu? Yardım edin."

Etrafta tek bir ses ve hareketlilik yoktu.
Bu koca ormanda tek başıma ve çaresizlik içinde kalmıştım.

Sert nefesler verip alırken, üşüyen bedenimi kollarımla sarmalayıp birazda olsa ısınmaya çalışıyordum.

Allahım! Yardım et bana.
Neredeyim ben böyle?
Nasıl geldim buraya?
Yardım edecek biri yokmu bana bu koca ormanda?

Yavaş adımlarla yürüdüğüm ormanda artık hava tamamen karardığında kalbimde hep olan ama şuan meydana çıkan korku ile birden deli gibi koşmaya başladım.

Bir çıkış yolu bulmalıydım.
Oto yolu bulursam belki bir araba geçerken onu durdurup biner ve buradan kurtulurdum.

Hızlı adımlarla koşarken deli gibi etrafa bakıyor, bir yol, bir iz arıyordum.
Dudaklarım kupkuru olmuş, nefesim git gide daralıyordu.
Dakikalarca ormanda koşuyordum ama sanki her seferinde aynı yere geldiğimi hissediyordum.

Bedenim artık yorgunluktan yere çakılırken, başımı yavaşça havaya kaldırıp baktım.

Gökyüzünde tek bir yıldız ya da ay bile yoktu.
Kapkaranlık, zifiri bir karanlık kaplamıştı etrafı.
Kalbim, ritmini yitirmiş kafasına göre hızla atarken nefes nefes, yerde oturuyordum.

ELZEM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin