Aldığımız bu güzel haber hepimizin yüzünü güldürürken biraz önce aldığımız malubiyeti bastırmaya yetiyordu.
Anahtara yaklaşmış olmamız ailemi, Elzem'i ve en önemlisi Andora kentini kurtarmak için önemli adıma imza attığımızı gösteriyordu.
Sardes ve Pars ile sarıldıktan sonra bakışlarım Ayliz'e kaymıştı.
Gözleri bizde geziniyor neye bu kadar sevindiğimizi anlamlandırmaya çalışıyordu ve eminim ki öğrendiğinde İltan'a yetiştirecekti. Ama ne yaparlarsa yapsınlar bize engel olamayacaklardı buna asla izin vermeyecektim.
Bu haberi hemen Bilge dede'ye vermeliydim.
Sevinçle birbirlerine sarılan Mina, Sardes ve Uzer'den uzaklaşıp Bilge dede'nin kulübesine doğru adımlamaya başladım.
Aldığımız bu malubiyet yüzünden hayal kırıklığı yaşadığını biliyordum her ne kadar bana yapma desede onu dinlemeyip bu adımı atmış olmam ve başarısız olmam eminim ki gelecek olan fırtınaya davetiye çıkarmıştı ve Bilge dedeyi bir kez daha haklı çıkarmıştı.Son zamanlarda herşey benim planlarım dahilinde gerçekleşiyordu, köşeye sıkıştıkça elimdeki tüm kartları oynuyordum tâki sona gelene kadar bunun yanlış olduğunu anlayamıyordum.
Beni böyle yapan şey ne hiç bilmiyordum ama kendime kızmıyordum sadece artık sabır denen şeyi yavaş yavaş kaybediyordum ve bunun sonunda nelere mâl olurdum hiç bilmiyordum.
Bu bilinmezlik beni korkutmuyor da değildi.Kendi düşüncelerim ile yürürken
bankta oturan Ayliz hızla yerinden kalkıp yanıma ulaşmıştı bile.
"Barlas iki dakika konuşalım mı?" Dedi.Onu gördükçe sinirlerim geriliyordu.
Elimde olsa onu tekrar o kuleye kaptırdım ama artık bu mümkün değildi.
Yumruğumu sıkarak sert bakışlarımı onda sabitledim.
Tıpkı abisi gibi asla pes etmek nedir bilmiyordu ve yüzünde tek bir pişmanlık izi yoktu."Gerçekten ya." Dedim sinirle ve bıkkınlıkla.
"Gerçekten konuşacak birşey bıraktın mı kendine sen? Biraz önce abinin yanında söyleyeceklerinin hepsini söyledin, kirli çamaşırlarını bir bir döktün ortaya geriye artık ne kaldı he?"Ayliz yüzünü düşürerek başını olumsuzca salladı.
Bir de pişmanmış gibi davranması varya.."Bak biliyorum sana hayal kırıklığı yaşattım Barlas ama sende beni biraz olsun anlamaya çalışs..."
"Seni anlamaya çalışmak mı?" Diyerek hızla sözünü kestim. Yüzüme yerleşen soğuk gülümsemeyle ellerimi saçlarıma daldırıp hızla çektim.
"Ne saçmalıyorsun sen Ayliz? Seninle konuşmuş anlaşmıştık, abinin yanına dönmeyi kabul etmiştin. Ben senden ailemi istedim lakin sen ne yaptın? Sana güvenemeyeceğimi biliyordum ama dedim belki, belki abin gibi gaddar değilsindir dedim ama sen onu bile yok ettin. Bak sana son kez diyeceğim düş yakamdan ve benden, bizden uzak dur. Zararlı çıkan inan sen olursun."Ayliz dolu dolu olan gözleri ile yüzüme bakarken sitemle karşı çıktı.
"Ben bu sözlerinin hiç birini hak etmiyorum Barlas.
Sen eskiden böyle değildin, sen benim sevdiğim adama, Barlas'ıma ne yaptın böyle?" Başını sallayarak göz yaşlarını hızla elinin tersi ile sildi.
"Tamam biliyorum ailene kavuşmak istiyorsun ama sende beni anla bende sana kavuşmak istiyorum ama o kız yüzünden senin aklın başında değil. Seni etkisi altına almış ama asla benimle yarışamaz. Ben pes etmeyeceğim bunu da bil o da bilsin. Sen gün sonunda benim olacaksın. Ve ben o gün sonunda sana sahip tek kadın olacağım herşeye ve herkese rağmen."
Hızla arkasına dönerek yürümeye başladığında gözlerimi kapatarak sert bir nefes aldım.Başımızda var olan dert yetmezmiş gibi birde Ayliz ile uğraşmak zorunda kalıyordum.
Bu da yetmezmiş gibi kendi beyninde kurduğu senaryolar ile Ecmel'e saldırıyordu.
Abisi bir yandan kendisi bir yandan bizi bir çukura itiyorlardı ama buna izin vermeyecektim.
O çukurda biz değil abi kardeş yok olacaktılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELZEM
FantasyTehlike altında bir kent. Kayıp bir anahtar ve kilitli bir kapı. Şakaklardan sızan susmak bilmeyen fısıltılar onu çağırıyor. Görev; üçüncü dolunay tutulmadan Andora'yı kurtar. (04.08.2017)