Harelerime ilişen fotoğraf karesi ile geçmişim beni elimden tutup kalbimin en nacizade köşesine götürdü. Annemin sesi, gözleri, bakışları, saçlarımı okşayışı.. perde perde gözlerimin önünden geçerken anılar, annemin sıcak gülümsemesiyle bezenmiş fotoğrafa bakan gözlerim, içinde bulunduğum bu durumu şaşkınlık içinde sorgulamaya başladı.
Annem ile İltan'ın arasında nasıl bir bağ olabilirdi ki?
Neyin sözünü verdi İltan, anneme?
İltan, kimden ve neden intikam alacaktı?
Nasıl bir oyunun içindeydim ben yine?
Sıra sıra beynimde yankılanan sorularım ile kalakalmıştım adeta.
Neye nasıl tepki vereceğime şaşırıyordum. Bu duruma nasıl geldiğimede.
Her seferinde önüme çıkan bilinmezlikler beni yormaya devam ediyordu ve bunun sonu ne zaman geleceğine dair hiç bir fikrim yoktu.Gözlerim annemin fotoğrafında gezinirken göğsüme aniden sızan ağrı ile hızla elim acıyla kalbime gitti.
Yüzüm acıyla buruşurken dudaklarımdan firar eden sessiz bir inleme ile İltan duraksamıştı. Bu beni korkuturken sol göğsümde meydana gelen baskı artmış ve zorla bir nefes almama vesile olmuştu. Kımıldayamayacak kadar sızının esiri olmuştum ve yakalanma korkusu ile gözlerim istemsizce acı ile doldu. Kaşlarım derinden çatılırken gözlerimi İltan'ın sırtında sabitledim. Nerden çıkmıştı şimdi bu sızı?
Daha önce hiç bunu yaşamamıştım.
Bir felakete sebebiyet verecek diye bir korku sardı dört bir yanımı. Buradan hemen gitmem gerekiyordu.
Zorlukla geriye bir adım attım.
Sol kolumda karıncalanma başlamış ve sol elim garip bir şekilde hafif hisle yanmaya başladı.Ne oluyordu bana böyle?
Aniden bir sızı daha girdi kalbime ve acı ile bir kez daha nefes almaya çalıştım.
O sırada iltan hızla ben tarafa doğru bedenini çevirdi lakin beni görmesine izin vermeden kendimi nasıl oldu da hızla duvar dibine çektim bilmiyordum.Ucuz kurtulmuştum.
Ağrıyan kalbimi tutarak iyice sığındım soğuk duvara.
Kalbim korku içinde sessizce beklemeye başlamış, her an yakalanma korkusu ile iyice büzüşmüştüm. Korkulu bekleyişimle yaklaşık iki dakika geçmiş lakin hiç bir ayak sesi tekabül etmemişti kulaklarıma.
Derin bir oh çekerek elim kalbimin ağrısına anlam yüklemeye çalışırcasına gezindi göğsümde. Kısa bir süre sonra ağrı gitmiş yerine rahat bir nefes bırakmıştı bana.Elim yavaşça göğsümden çekildiğinde yavaşça kafamı kaldırıp ileriye doğru bir bakış attım.
İltan yoktu, gitmişti.
Bunu fırsat bilerek hızla geldiğim kapıya doğru ilerledim.
Kapının kulpunu tutup aşağıya indirdim lakin kapı açılmadı, kilitlenmişti.
Gözlerim korkuyla büyüdü.
Allah kahretsin.Hızla arkama dönüp etrafı kolaçan edip tekrar asıldım kapı kulpuna ama lanet olsun yine kapı açılmadı.
Korku tüm bedenimi çepeçevre sardığında sertçe yutkundum.
Ne yapacaktım şimdi ben? Nasıl çıkacaktım buradan? İltan beni görürse bu benim felaketim olurdu. Bunun paniği ile kapıya bir kez daha asıldım lakin bir kez daha elim boş döndü.Çaresizlik içerisinde kalakalmıştım.
Dişlerimi dudaklarıma geçirip gözlerimi acele ile etrafta taradım.
Sonra Akay'ın odadan çıktığı kapıya ilişti gözlerim. Kendime düşünme fırsatı vermeden hızla oraya koştum.
Kapı aralık duruyordu. İltan'a yakalanma korkusu ile hiç düşünmeden açık kapıdan içeriye girdim.
Gözlerime ilişen aşağıya inen merdivenler ile duraksamıştım.Aşırı ıssız ve sessiz duran merdivenlerden gezinen gözlerim ile kısa sürede inip inmemek konusunda karar verip temkinli adımlar atarak merdivenlerden aşağıya inmeye başladım. Kısa sürede merdivenlerin bitimiyle önüme uzun ve karanlık bir koridor çıkmıştı.
Karanlık beni aşırı derecede ürkütüyordu. Neden bu kadar karanlığa tutkuluydular anlayamıyordum.
Aydıklık dururken neden kör karanlığın avucunda kendilerini yaşatıyorlardı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELZEM
FantasiTehlike altında bir kent. Kayıp bir anahtar ve kilitli bir kapı. Şakaklardan sızan susmak bilmeyen fısıltılar onu çağırıyor. Görev; üçüncü dolunay tutulmadan Andora'yı kurtar. (04.08.2017)