Kalp kapakçığımın üzerinde peydahlanan derin bir sızı tüm vücudumu ele geçirdiğinde nefes alamayacak kadar sıkışmıştı göğsüm.
Onun kahveleri benim siyahlarımda gitgellerler yaparken ateş saçan gözleri tenimi cayır cayır yakıyordu.Neden böyle oluyordu?
Neden yanıyordum ?
Kalbimin korkudan deli gibi atan sesi kulaklarımı tırmalıyordu.
Dudakları dudaklarımın hemen dibinde mesken tutarken ne ben kendimi geri çektim ne de o.
Benim şaşkın bakışlarım ile onun kızgın bakışları eşliğinde devam eden dakikalardan sonra Barlas, kısa sürede hızla beni kendinden uzaklaştırdı. Onun benden ayrılması ile tuttuğu elim sızım sızım sızlamaya başladı.
Sert çehresi kasılırken dişlerini sıkarak "Bir daha." Dedi gür sesiyle.
"Bir daha bana asla dokunma. İnan bir dahakine seni yakıp kül ederim. Şimdi defol git ve bir daha da buraya gelme anladın mı asla!"Hiddetle sözlerini sıraladıktan sonra çantasını alarak hızla yürümeye başladı.
Onun arkasından sadece baka kalmıştım.
Nasıl oldu nasıl bu hâle geldik hiç anlamazken bu kadar kaba ve fevri hareket sergilemesi çok anlamsızdı benim için.
Alt tarafı yara olan kaşına dokundum.
Hem benim amacım ona kötülük etmek değil sadece bazı şeyler hakkında bilgi almaktı. O beni böyle silip atmıştı ama benimde pes etmeyede niyetim yoktu.
Herkes kampta benim Barlas'a konuşmaya gittiğimi duymuştur bile.
Elim boş bir şekilde kampa dönersem herkesin diline dolanıp dururdum. Zaten yeteri kadar dolanıyordum.Onun istikametine doğru hızla yürüme başladım.
Aramızda çok az bir mesafe vardı.
Acıyan elime aldırmadan ona seslendim.
Çünkü ben canıma susumıştım.
Çünkü ben inatçı ve uslanmazdım."Seninle sadece konuşmak istiyorum neden bu kadar çok tepki gösteriyorsun? Ne var ki sana dokunduysam zaten bir anlık bir hareketti. Bu kadar büyütülecek bir şey yok." Dedim hızla onun arkasından koşar adım ilerlerken.
Barlas karanlık ormanda yönünü bulmuş hızla ilerlerken bir anda keskin bakışlarını bana çevirip durdu.
"Sen saf mısın kızım? Bana bela olarak mı gönderildin. Ben bir ateşim ve beni sinir edersen seni gocunmadan yakıp kül ederim."
Kolunu uzatıp damarlarını gösterdi.
"Benim damarlarımda kan değil ateş geziniyor. Benden uzak dur ve sadece görevini yap."
Şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemedim bir an.
Onun damarlarında gerçekten ateş mi vardı?
sertçe yutkunup bir adım geri gittim.Geri bas Elzem.
"Şey bak tamam sakin olalım olur mu? Tamam burası normal bir yer değil ve sizlerde öyle ama benim senden tek istediğim bu başımızda olan lanet hakkında bilgi almak. Duyduğuma göre bir anahtar arıyormuşuz. Ben de sana yardım etmek istiyorum yani anahtarı bulmak için." Dedim tek nefeste.
Ama korkudan titremedende edemiyordum adamın damarlarında kan değil ateş dolaşıyormuş.Barlas keskin bakışları ile yüzümü incelerken korkudan kalbim içerde depar atıyordu resmen.
Ah Elzem sen ne ara bu kadar korkak oldun.
Okulda girmediğin kavga, karşı koymadığın hoca kalmamıştı şimdi ise Barlas karşısında neden süt dökmüş kedi gibiydin."Ne vasıfla?" Diye konuştu uzun bir sessizlikten sonra.
"Anahtarı benim ile araman için bir vasıfın varmı savaşçı?"Kaşlarımı çattım.
Nasıl yani anahtarı aramak için bir vasıf mı gerekiyordu ?
"Nasıl yani ?" Dedim onun gibi gözlerimi yüzünde gezdirirken.
"Söylediğin gibi savaşçıyım işte. Yetmiyor mu ?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELZEM
FantasyTehlike altında bir kent. Kayıp bir anahtar ve kilitli bir kapı. Şakaklardan sızan susmak bilmeyen fısıltılar onu çağırıyor. Görev; üçüncü dolunay tutulmadan Andora'yı kurtar. (04.08.2017)