ELZEM'DENKalbime serpilen umut tohumlarımı gece olmadan özenle büyüttüm ve onları dikkatle ellerimin arasına aldım.
Dakikalar sonra bu odadan çıkacak ve kurula gidicektik.
Sonra ben özgürlüğüme kavuşacaktım ve beynimdeki tüm bu kötü anıları bir bir silecektim.
Neden böyle oldu bilmiyordum ama ben pes etmeyecektim ve buradan kurtulur kurtulmaz olan biten herşeyi Bilge dede ye soracaktım.
Bir bilinmezlik içinde devam edemezdim bu yolda.
Neler dönüyor bu ülkede çözmem gerekiyordu.Odadaki sabırsız bekleyişim havanın kararması ve camın hemen kenarındaki kum saatinin haznesini doldurmasıyla sona ermiş ve odamın kapısı açılarak İltan karşımda belirmişti.
Yerimde huzursuzca kıpırdanıp bakışlarımı ona kaldırdım.
Onun iri vücudu ve ürkütücü bakışları altında korksamda bunu ona belli etmeye niyetim yoktu.
Beni zayıf, ezik ve korkak bir kız sanmasını asla istemezdim.Gözlerini yüzümde kısa bir süre gezdirdikten sonra başı ile komut vererek odadan çıktı.
"Yürü hadi."Derin bir nefes alarak yavaşça yataktan kalkıp onun arkasından odadan çıktım. İçimdeki mutluluğun yüzüme taşacak korkusu ile sevincimi tam yaşayamasamda olsundu sonucunda buradan kurtulduğumda doya doya sevinebilecektim değil mi?
Kendimi toparlayıp boğazımı temizledim ve ona doğru seslendim.
"Nereye gidiyoruz?"
Olan bitenden haberim yokmuşcasına.Kapının önüne geldiğimizde İltan bana doğru döndü.
Kaşlarını havalandırıp soğuk bir gülümseme bahşetti bana.
Yüz ifadesinden bir çıkarım yapamıyordum ve bu beni fazlasıyla geriyordu."Nereye gittiğimizi sen gayet iyi biliyorsun Elzem."
Yavaşça aramızdaki mesafeyi kapatıp gözlerini gözlerimde sabitledi.Sözleri ve bu hareketi ile huzursuzca yutkundum. Kalbim istemsizce hızla atmaya başladı.
İçimde yeşeren umutlarım bir zehir haline bürünerek yavaşça vücuduma dağılıyordu sanki."Ne? Ne demek istiyorsun ben anlamıyorum. Açık konuş." Dedim gözlerimi ondan kaçırmadan, ona dik dik bakarak. Neden bana bu sözleri söyledi bilmiyordum ama kendimi ele veremezdim.
"Malesef benim beyin okuma gücüm yok. Yani beynini okuyup nereye gideceğimizi öğrenmedim.
Merak etme.""Senin ne kadar asi, hırçın ve başına buyruk olduğunu biliyorum Elzem. Asla eli kolu bağlı öylece oturmayacağını ve oldukça meraklı olduğunu da." Onaylamaz bir şekilde başını salladı.
"Bizi dinlediğini biliyorum. En başından beri. Ben seni tanıyorum ama sen beni hiç tanımıyor ve çok hafife alıyorsun. Ben kimseden korkmam ve şayet ki kuruldan korksaydım sence o konuşmayı burada mı yapardım? Ah ne safsın sen böyle."
Elini bana uzanıp hızla kolumu tuttu ve kendine çekti.
"Şunu beynine şok Elzem. Sen, ben istemediğim sürece buradan asla ama asla kurtulamayacaksın."Sözleri ile başımdan aşağıya kaynar sular döküldü.
Şok olmuş bir sekilde kalakalmış ona baktım.
Bu.
Bu nasıl olurdu?
Benim oradaki varlığımı nasıl hissetmişti?
Bana oyun mu oynuyordu bu adam?
Ama ciddiyeti beni korkutuyordu.
Hayır, hayır buna izin veremezdim.
Eğer ki bana oyun oynuyorsa ona yem olamazdım.
Onun esiri olamazdım.
Ayağıma kadar gelen bu fırsatı kaçıramazdım."Sen saçmalıyorsun." Dedim ve hızla kolumu ondan kurtardım.
"Beyninin içinde ne kurup ne oynuyorsun bilmiyorum ama sen şuan saçmalıyorsun İltan. Ben hiç bir şey duymadım.
Ne kurulundan bahsediyorsun bilmiyorum bile.""Emin misin?" Dedi ürkütücü ses tonuyla.
"Kesinlikle!" Dedim ne kadar ondan korksamda.
İltan başını sallayarak hemen cebinden bir kutu çıkardı.
Gözlerim bir kutuda bir onda gezinirken kaşlarım derinden çatılmıştı bile.
Neydi şimdi bu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELZEM
FantasyTehlike altında bir kent. Kayıp bir anahtar ve kilitli bir kapı. Şakaklardan sızan susmak bilmeyen fısıltılar onu çağırıyor. Görev; üçüncü dolunay tutulmadan Andora'yı kurtar. (04.08.2017)