(59) Bardağı taşıran son damla.

2.8K 191 36
                                    

"Yaptığın yanlışın, geçte olsa farkına varmaktır önemli olan. "

İYİ OKUMALAR
"Gençler pikniğe mi gitsek? Zaten hepimiz son günlerde çok yıprandık. Biraz kafa dağıtmış oluruz. Ha, ne dersiniz? " time umut dolu gözlerle bakıyordum. "Karakolun arkasındaki ormanda çardaklar var, birine geçer otururuz. Çok iyi olur bence. "

"Fena fikir değil aslında. " bunu diyen kişi tabiiki de Akif'di. Ege de başını olumluca sallamıştı.

"Bana uyar. " diyen Fatih ile Esra da, "Fatih varsa ben de varım. " diyerek kabul ettiğini belirtmişti.

Son olarak bakışlarım Enes, Ahmet, Yasemin ve Duygu'ya kaymıştı.

Kızlar birbirine bakarak kafalarını sallamıştı, Ahmet ise fark etmez dercesine omuz silkmişti.

Kolumdan tutup beni kendine doğru çeken Enes'e utançla baktım. Yanımızda tim varken böyle hareketler yapması utanmama sebep oluyordu.

Saçlarımı karıştırıp, " Bana da uyar, kafa dağıtmış oluruz. " demişti.

Zaferle gülümsedim.

"O zaman yarın sabah kahvaltımızı ormanda yapıyoruz, öğle yemeğimizde de biz erkekler mangal yaparız. " tıpkı bir çocuk gibi sevinçle ellerimi çırpmıştım. "Yarın için çok heyecanlıyım. "

Yarın için biraz daha plan yaptıktan sonra saat geç olduğu için hepimiz odalarımıza dağılmıştık.

.....

"Elif, dur artık bir yerde!"

Enes'in bağırmasıyla irkilmiştim. Ormana geldiğimiz yaklaşık yarım saat olmuştu, fakat benim sayemde tam tamına 14 tane çardağı arkamızda bırakmıştık. Elimizdeki poşetlerde bir hayli yormuştu hepimizi.

"Hayatım, görmüyor musun haklı sebeplerden ötürü durmadık o çardaklarda. " yürümeye devam ederken, koca yaşlı tim arkadaşlarımı arkamda bırakıyordum. "Birincisi, ikincisi ve üçüncüsünü kuşlar pisleyerek rezil etmişti. Dört ve beşincisi ise ıslaktı. "

"Elif!" O sıra Esra'nın cırlamasını duymuştum. "Lan dur artık bir yerde, açlıktan tansiyonum düştü. Sabahın 8'inde diktin bizi zaten. İçim kıyıldı lan! Kahvaltı bile yapmadık. Açım ben! Az insaf ya!"

Adımlarımı durdurup arkamda cırlayan kıza döndüm ve keskin bakışlarımı yolladım. Ardından diğerlerinde gezdi bakışlarım. Hepsi çok yorulmuştu. " Elif güzelim, bundan daha fazla ilerleyemeyiz. Yemek yiyeceğiz diye, kurtlara, ayılara yem oluruz. "

Enes'e göz devirerek baktım. "Hepiniz yaşlanmışsınız, bir de asker olacaksınız. İki üç adım yürüdük diye hemen nazlanıyorsunuz. " kınayıcı bakışlarımdan sonra, arkamı dönüp ilerlemeye başladığımda Yasemin'in sesini duymuştum. "Biz bu çardağa oturuyoruz Elif, geliyorsan gel! Yoksa hepimiz açlıktan ve yorgunluktan bayılacağız. "

Tekrar onlara doğru döndüğümde çardaklardan birine yerleşmiştiler bile. "Ah, hadi ama o çardağın etrafı çok pis. " hiç birinden ses gelmemişti. "Tamam, zaten bende o çardağa  geçecektim. " Evet, yenilgiyi kabullenmiştim.  Penguen misali sallana sallana yanlarına gittiğimde dakikalardır taşıdığım ağır poşetleri masaya bıraktım.

Kızlarla kahvaltı için masaya yiyecekleri koyarken, Esra bir köşeye geçmiş böldüğü yarım ekmeği büyük bir iştahla yiyordu.

"Esra ne yapıyorsun?" Duygu'nun sorusuyla Esra, ağzındaki lokmayı yutup mala bakar gibi bakmıştı. "Ekmek yiyorum kanka. "

"Kızım yemeyi bırakta yardım et şu sofrayı kurup düzgünce kahvaltımızı yapalım. "

Esra, Yasemin'e göz devirmişti. "Ne var sanki şurada biraz ekmek yiyorsam? Allah aşkına insafsız mısınız siz, sabahtan beri açım. İçim kıyıldı, tansiyonlarım düştü. Bırakında azıcık karnımı doyurayım. " daha sonra hiç bir şey olmamış gibi ekmeğini yemeye devam etmişti.

HER ŞEY VATAN İÇİN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin