Pulli Gelin -6-

11.2K 523 37
                                    

Gözleri aniden açıldığında tüm vücudunu saran geç kalmışlık hissiyle karşılaştı. Başucundaki komodinin üzerinde tek gözü hala uykudan kapanır halde hızla telefonunu aradı. Duvarda asılı olan saate bakmak o anda aklına gelmiyordu. Tüm telaşı geç kaldıysa Ilgar'ın bir sinir küpüne dönmüş haliyle karşılaşmak istemediğindendi. Nihayet telefonunu eline geçirdiğinde ekranındaki saate baktı. İlk bakışında anlamamış olacak ki, birkaç kez gözlerini kırparak tekrar baktı. Hangi ara tuttuğunu hatırlamadığı nefesini güçlü bir şekilde dışarı bıraktı.

Saat daha sabahın yedisini gösteriyordu! Sadece birkaç saat uyumuş olamazdı. Uykusunun tamamen açıldığını anladığında bu kez bedenini yatağından ayırıp duvardaki saate baktı. Ancak duvardaki saatine baktığında da değişen bir şey olmamıştı. Evet, ilk defa kahrolası telefonun alarmına ihtiyacı olmadan kargaların bile henüz uyukladığı bir saatte uyanmayı başarmıştı. Oflaya puflaya çıktı yataktan. Madem erken uyanmıştı kendisine güzel bir kahvaltı hazırlayabilirdi.

Birbirine karışmış olan saçlarını bir eliyle daha fazla karıştırıp, esneyerek odasından ayrıldı. Üst kata çıkan merdivenleri omuzları düşük uykulu bir şekilde çıkarken kendini, hem bu kadar dinç hem de uykulu hissettiğini sorguluyordu. İçinde anlamsız bir heyecan gizliydi. Üstelik biraz da korkuyordu. Daha yeni başladığı ilişkisinde bir sorun görmüyordu ama çok tazeyken ailesiyle bir araya gelecek olmak tüylerini ürpertiyordu. Kafasının içinde negatif düşünceleriyle beynini kemiren o sesin ses tellerini sökesi geliyordu.

Dolapta ne bulduysa masanın üzerine çıkarmıştı. Sabah kahvaltısını erken saatte yapmaktan nefret ettiği kadar tek başına olmaktan da nefret ediyordu. Neyse ki beyni tüm hissizliğine rağmen çalışmayı başarmıştı. Hazır da bekleyen masayı ardında bırakıp evinin giriş kapısına doğru yöneldi. Kapıyı açar açmaz aradığı kişiyi karşısında buldu. Beyaz dişlerini sergileyecek şekilde yüzüne bir gülümseyiş ekledi. "Batur," diyerek sırıtmaya devam ederken. Ilım'ın sesini duyan Batur, gözlerini gökyüzüne dikip sabah sabah hangi günahının cezasını çekeceğini sorguladı. "Buyur, yenge," dedi günahını sorgulamayı bitirdikten sonra. "Benimle birlikte kahvaltı yapar mısın?"

"Kurban olduğum Allah'ım, günahlarımın bedelini başka bir şekilde ödesem olmaz mıydı?" diye konuştu kendi kendine. Ilım'a yenge dediği için kızmasını beklerken o tam tersini yapıp kendisini kahvaltıya davet ediyordu. Bunun altından daha beter bir şey çıkacak diye yüreği sıkışıyordu. Hala bir yanıt bekleyen Ilım'a, "Yok, aç değilim ben," dedi kısaca. Ancak Ilım, küçük bir çocuk gibi dudaklarını sarkıtıp kaşlarını düşürünce tüm savunması yıkılmıştı. "Geç yenge geç, çekecek çok çilem varmış benim."

"Aferun asker," dedi Ilım, ellerini birbirine vurarak. Kendisi önde Batur ise arkasında mutfağın yolunu tuttular. Batur, eksiksiz hazırlanmış masaya kısık gözlerle bakmaya başladı. Ardından aynı bakışları Ilım'ın üzerinde gezindi. Ilım, çok kilolu değildi. Boyu bile kendisine göre oldukça kısaydı. Bu kadar şeyi tek başına yiyebiliyor muydu? Kendi kendine soracağına Ilım'a sormayı daha mantıklı bulup, parmağıyla masayı göstererek "Yenge, ben gelmeseydim bu kadar şeyi tek başına mı yiyecektin?" diye sordu.

Ilım, onun şaşkın bakışlarından keyif alarak kıkırdadı. "Oradan bakınca bu bünyeden beklenmediğini biliyorum, Batur. Ama gel gör ki içimde her zaman aç bir hayvan besliyorum ben."

***

Tam iki saatin ardından nihayet ne giyeceğine karar vermişti. Dar kesim hardal rengindeki kumaş pantolonun üzerine, kollarında ve göğüs kısmında dantelden işlemeleri olan beyaz gömleğinde karar kılmıştı. Üzerini değiştirip makyajını ve saçını da hallettiğinde kıyafet seçiminde herhangi bir sorun göremiyordu. Elinden geldiğince kapalı giymeye çalışmıştı! Kıyafetlerine karışılmasını elbette sevmiyordu ancak yine de istemsizce dikkat edesi gelmişti. Bu yüzden de yakasında sadece üç tane düğmesinin olmadığı gömleğini tercih etmişti.

Pulli Gelin | Maviye Tutkun Serisi-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin