Pulli Gelin -58-

7.4K 381 37
                                    

Bir insan fazla sevgiden bunalır mıydı? Sürekli el üstünde tutulmaktan rahatsız olur muydu? Diğer insanları bilmiyordu ama kendisi bu durumdan hiç memnun değildi. Hamile olduğu duyurulduğundan beri herkes seferber olmuş el birliğiyle canına kast ediyordu sanki. "Aman eğilme Ilım!"

"Aman ağır kaldırma kızım!"

"Yediklerine dikkat et abicim!"

Günleri bu tarz cümleleri defalarca duymakla geçiyordu. Sevdiği herkesin iyiliğini düşündüğüne emindi. Ama bir insan da bu kadar sıkılmazdı yahu! Sanki dünyada ilk kez çocuk doğuracak olan bir tek kendisiydi. Sanki dünyanın neslini bir tek kendisi yürütebilecekti. Makyaj masasının aynasına dikkatlice baktı. Yüzünü incelerken aklına gelenlerle gülümsemesine engel olamadı. "Ah benim yüreği güzel kocam! Senin o tatlı heyecanını severim ben."

Ilgar, iyilik meleği gibi attığı her adımda yanında olmaya çalışıyordu. O tatlı korkuları, ele avuca sığmayan heyecanı öyle güzeldi ki ona kızamıyordu bile. Bir kez daha bu gün yapacakları aklına geldiğinde gülümseyen yüzü soldu. Artık sabretmeyecek, beklemeyecekti. Herkesin haberi varken kendi abilerinin sessiz kalışına dayanamıyordu. Elbette duyduklarını, öğrendiklerini biliyordu. Ama neden böylesine duygusuzlardı ki? Ferman'dan beklerdi de Yadigar'dan beklemezdi böyle bir şeyi. Rana ve Asiye'yle aynı evde yaşayıp öğrenmemeleri imkansızdı. Onlar söylemese Umut söyleyecekti. Artık hiçbir şeyin bir önemi yoktu. Kararı belliydi. Bugün şirkete gidecek ve ne pahasına olursa olsun Ferman'ın karşısına dikilecekti.

Son bir kez daha kendisine baktığında evden çıkmak için artık hazırdı. Makyajını tamamlamış beline kadar uzanan saçlarını tepeden at kuyruğu şeklinde toplamıştı. Yüzünde her zamankinden daha derin bir ışıltı vardı. Bir elini hafifçe karnına götürdü. Her gün biraz daha belirginleşen karnına dokunmanın hissi çok farklıydı. İçinde büyüyen canlının hareketlerini hissediyordu. Bazen bir kasıntı bazense garip sancılar.. ama hepsinin ayrı bir tadı vardı işte. Çoğu zaman her hareketlenmesinde karnına dokunup ikindeki canla konuşuyordu. Ilgar'da alışmıştı artık. Aynı duyguyu birlikte yaşayabilmek için her yolu deniyorlardı.

Derin bir nefes çekip adımlarını kapıya yöneltti. Ilgar'ın işte olduğu anını değerlendirmek oldukça iyiydi. Yoksa onu göndermeyeceğini adı gibi biliyordu. Ağır ağır merdivenleri tüketip dış kapıya ulaşıp askılıktan ceketini alarak dışarı çıktı. Batur, her zamanki yerinde bekliyordu.

"Dayıcıkkk!" diyerek neşeyle şakıdı. Batur, tatlı sesin geldiği yöne doğru baktığında sert kıvrımlı dudakları hafif bir tebessümle yumuşadı. Ilım, dibine kadar yerleştiğinde "Dayıcık ne yenge? Ayıcık de bari!" diyerek serzenişte bulundu. Genç kızın dudaklarından küçük bir kıkırtı düştü.

"Eh, ayıcık için de haksız sayılmayız. Hadi bizi şirkete götür."

Batur, ilk başta ne demek istediğini anlayamadı. Kafası karışmış bir şekilde "Hangi şirkete?" diye sordu.

"Abimlerin şirketine, Batur."

"Ama abi?" derken cümlesinin devamını karşısındaki kadının sinirli bakışları yüzünden getiremedi. Usulca kafası sallayıp zaten yanında olan arabanın şöför koltuğuna yerleşti. Ilım çoktan sağ taraftaki yerini almıştı. Geriye bir tek kahrolası şirkete gitmek kalıyordu. Batur, Ilgar'a vereceği hesabı düşünürken, Ilım abisine neler söyleyeceğini kafasında tasarlıyordu. Zor olmayacaktı. Olmamalıydı.

***

Her geçen gün biraz daha büyüttükleri şirkete şöyle bir aşağıdan yukarıya baktı. Plazanın siyah filmli camlarının üzerinde büyük harflerle Haznedaroğlu Tekstil yazıyordu. Tıpkı Mardin'de bulunan ilk şirketleri gibi. Abileri çalışıyordu. Yadigar, her ne kadar hovarda olsa da konu iş olunca akan sular duruyordu. Sanki içinden bambaşka bir adam çıkıyordu. Ferman'ı anımsarken dudakları hafifçe kıvrıldı. O her zaman ki buz kütlesiydi. Gülümsediği anlar çok nadir ama bir o kadar da içtendi.

Pulli Gelin | Maviye Tutkun Serisi-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin