Pulli Gelin -70-

3.2K 199 16
                                    


Cebindeki telefonun sesiyle kollarının arasına hapsettiği kızı bırakmak zorunda kaldı. Kaç saattir garajda olduklarının farkında bile değillerdi. Üstelik onları çağıran kimsenin olmaması da işlerine gelmişti. Genç kızı bir kayayı anımsatan bedenine yaslayıp öylece kalmak istemiş ve bu eylemi hayata geçirmişti. Israrla çalan telefonunu ceketinin iç cebinden çıkardı. Göz ucuyla ekrana baktığında Ilgar'ın aradığını gördü. Hızlıca telefonu yanıtladığında sesini dahi çıkarmadan karşı taraftan gelen sesi dinledi.

"Garajda havalar nasıl? Biz yola çıktık zahmet olmazsa sende Asiye'yi getirirsin artık."

Dudakları hafifçe kıvrılırken, gözlerinin içine bakan kıza odaklandı. Sinirleneceğinden adı gibi emin olmasına rağmen içindeki haylaz çocuğun neşesini söndürmek istemiyordu.

"Ilgar abiler yola çıkmış," diyerek elindeki telefonun çoktan kapanmış olduğunu fark ederek cebindeki yerine bıraktı. Asiye'nin şaşkınlığı tüm yüzüne yansıdı. Kırmızı yanaklarının yerini donuk endişeli bir hal almıştı. Davut ise tam tersiydi. Bütün yolu küçük bir aracın içinde birlikte geçirecekleri için sevinçliydi. Şimdilik bu sevincini gizlemek zorundaydı. Çünkü tam karşısında tutkulu bakışların yerini kızgın bakışlara bırakan bir hatun duruyordu.

"Ne demek yola çıkmışlar? Beni almadan mı? abim öyle bir şey yapmaz!"

Ufak bir hareketle garajın kapının ağır ağır açılışını izlerken kayıtsız bir tavırla yanıtladı kızı. "Yapmışlar işte."

Asiye "Yalan söylüyorsun!" diyerek çıkıştı. Adımlarını olduğu yerin tam tersine çevirerek garajdan dışarı attı kendisini. Arabaların park edildiği avlu tarafına geldiğinde ise iki küçük bavulunu öylece kenara bırakılmış şekilde buldu. Davut haklıydı, gitmişlerdi. Üstelik bavullarını da bırakıp gitmişlerdi.

Arkasından gelen güçlü motor sesiyle istemsizce kafasını çevirdi. Davut, hızlıca toparlanmış alması gereken arabayı alıp yola çıkmaya hazır duruma gelmişti. Tek eksiği dudaklarında kaybolduğu kadını da yanına alıp İstanbul'a dönmekti.

"Daha ne kadar orada bekleyeceksin?" derken sesi oldukça sakindi. Asiye, bir anlığına düşüncelerine yöneldi. Sahi daha ne kadar yerde duran bavullarını izleyecekti. Onu burada bırakıp gitmişlerdi işte. Üstelik Davut'a teslim etmişlerdi. Kuzuyu kurda emanet etmek değildi de neydi bu? Ilgar'ın onu burada bırakıp gitmesini fırsat bilerek küçük burnunu dikleştirdi.

"Ben gelmiyorum!"

Davut'un hangi ara arabadan inip yanına ulaştığının farkına varamamıştı ama genç adam bütün heybetiyle karşısında dikiliyordu. "Ne demek gelmiyorum ben?"

"Gelmiyorum demek gelmiyorum demektir. Nesini anlamadın?"

İç sesi tam tersini söylüyordu. Kolundan tutup yine tüm zorbalığını üzerinde kullansın istedi. Onu burada bırakmasın peşinde sürüklesin istedi. Ama kahretsin ki toz kondurmadığı gururu her zaman ki gibi kendisine pişkin pişkin el sallıyordu. Bu kadar basit teslim olmamalıydı!

Davut, önce yerde duran bavullara ardından Asiye'nin gözlerinin içine baktı. Dilinin ucuna birçok kelime gelirken hiç birini söyleyemedi. Kelimelerin anlamsızlaştığını ilk kez yaşıyor gibiydi.

"Demek gelmiyorsun," dedi sıkılı olan dişlerinin arasından. "Peki, yarım saat kadar önce kollarımın arasından bir daha hiç çıkmayacağına dair aptalca bir söz almıştım. Yalan olduğunu gösterdiğin sağ ol."

Asiye'ye hiçbir yanıt hakkı tanımadan arkasını döndüğü gibi kendisini hazırda bekleyen arabanın şoför koltuğuna attı bedenini. Birkaç dakika öylece yüzüne bakan kızı seyir etti. Tek ayağı istemsizce gaz pedalına giderken hafifçe gaz verdi. Frene basmak zorunda kalacağını hiç düşünmemişti.

Pulli Gelin | Maviye Tutkun Serisi-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin