Pulli Gelin -51- (+18)

10K 357 43
                                    

Biz geldik, sabrınız beni burada tutan tek şey♥️
Sizin kadar sabırla bekleyen okurum olmasa sanırım yazma umudumda olmayacaktı. Son zamanlarım her zamankinden yoğun geçiyor. İşimle alakalı eğitimler, iş giriş çıkış saatlerim ve bunların yanı sıra fazladan yapılan mesailer hem bedenimi hem de beynimi fazlasıyla yorduğundan bölümü bitirmeye bir türlü fırsatım olmadı. Hep söylüyorum alelacele bir bölüm yazmak istemiyorum. Sizlerin önüne geçersiz bölümler sunmak istemiyorum. Bu yüzdendir son bölümlerimiz biraz zaman alıyor. Sizi seviyorum, çok uzatmadan uzun zamandır beklediğiniz bölümü bırakıyorum. Keyifle okuyun canlarım♥️

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
     

Ilım, kısa bir duş alıp vücudunu rahatlattıktan sonra Ilgar'a hak verdi. O kadar çok yorulmuştu ki sıcacık su vücuduna değdiği anda rahatlamamasına imkan yoktu. Ilgar'ın bıraktığı bornozu üzerine geçirip geldiği odaya geri döndü. Ilgar, kendisinin geldiğini fark etmemişti. Gömleğinin birkaç düğmesini açmış, uçlarını pantolonundan çıkarmış, kıravatını ise tamamen gevşetmişti ama çıkarmamıştı. Dağınık salaş bir şekilde, başı iki elinin arasında öylece oturuyordu. Perişan görünüyordu... Sanki içinden çıkamadığı bir derdi var gibiydi.

Onun ne hissettiğini, ne düşündüğünü anlayamayacağı için içi burkuldu Ilım'ın. İlk kez çözeniyordu sevdiği adamın halini. Sessiz adımlarla yanına ulaşıp dizlerinin üzerine çözerek ayaklarının dibine oturdu. "Şükür sebebim," dedi sessiz bir fısıltıyla. "Ne oldu?"

Sanki sesi biraz daha yüksek çıksa her şey mahvolacakmış gibiydi. Adam kafasını kaldırıp sevdiği kadının ışıltılı gözlerine baktı. Nasıl söyleyecekti sıkıntısını? Nasıl dile getirecekti? Onu incitmekten korktuğunu, ona bir kez daha o kara günü hatırlatmak istemediğini söyleyebilir miydi?

Buruk bir tebessüm ekledi yüzüne. Belli etmemeye çalışsa da bulutlanmış gözleri ele veriyordu kendisini. "Hiç," dedi ardından. "Seni bekliyordum."

"Ilgar, seni tanıyorum," diyerek karşı çıktı genç kız. "Senin kalbini biliyorum, ruhunu biliyorum."

Keşke seni incitmek istemediğim için koynuma almaktan vazgeçtiğimi de bilseydin.

Sessiz bir yakarış geçti Ilgar'ın gözlerinden. İç sesi kulaklarını tırmalarken bile dili sustu. Yüreği bir mengenenin arasında sıkıştı. Biri beynine bıçaklar saplamaya başladı. Onca zaman bu anı beklemişti. Onca badire atlatmış sonunda almıştı kadınını. Ama şimdi ona bir nefes kadar yakınken, nefessiz kalmak Allah'tan reva mıydı?

Ilım, onun bu çaresiz çırpınışlarını zor da olsa anlamıştı. Gözleri yaşlarla dolarken "Sen," dedi. Cümlesinin devamını getiremedi. Salak kafası yeni çalışıyordu. Ruhunu biliyorum derken yalan söylememişti. Hiç kimsenin göremediğini gördüğü için aşıktı Ilgar'a. O gözlerin ardındaki kara bulutların ne olduğunu anlamıştı sonunda.

"Ben iyiyim! Ben sana hazırım! Böyle yaparak beni daha çok yaralarsın. Ben..." Sustu genç kız. Susmak zorunda kaldı. Hangi cümleyi kullansa doğru olur bilmiyordu. Ilgar, merakla bekledi. "Sen ne?" dedi, bekledi. Ilım'ın ağzından çıkacak olan o cümleleri bekledi. Ancak duyduklarına sinirleneceğini hiç tahmin etmemişti.

"Ben sadece, eğer kriz geçirirsem... Bayılırsam beni bırakmanı istiyorum..."

"Sen ne diyorsun, Ilım?!" diyerek bir hışımla ayağa kaldı adam. Ilım, ona aşağıdan bakarken korkutucu derecede sinirli görünüyordu.

"Beni kimle karıştırıyorsun sen? Ben onun gibi..."

"Hayır," diye bağırdı Ilım. Ayağa kalkıp "Ben, ben anlatamadım Ilgar. Ne olur yanlış anlama beni. Öyle bir şeyi bırak düşünmeyi, aklımın kıyısından bile geçirmedim," deyip kollarını genç adamın boynuna doladı. Bu yakınlık yetmişti. Bu yakınlık Ilgar'ın artık patlama noktasıydı. Bornozun altındaki sıcacık bedeni hissettikçe dizginlemekte güçlük çektiği duyguları gün yüzüne çıkıyordu. Kalbi sıkışa sıkışa, hayatının tek korkusunu yaşayarak Ilım'ın yüzünü avucunun arasına alıp sıcacık dolgun dudaklarına bastırdı dudaklarını.

Pulli Gelin | Maviye Tutkun Serisi-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin