Pulli Gelin -40-

7.4K 344 72
                                    

Ben geldimmm🙈 Buraları, sizi ve o güzel yorumlarınızı çok özledimm😌
Zorlu bir sınav atlattım malesef belki de aranızdan YKS kurbanı da vardır şu an bilmiyorum😂
Bölüme geçmeden önce birkaç bir şey söylemek istiyorum. Lütfen dikkatli okuyun. Benim ilk hikayemi okuyanlar +18 yetişkin içerik yazdığımı biliyor ve yazıma bu şekilde devam edeceğimi de. Size söyleyeceğim şey yetişkin içerik ibaresini koymadım çünkü hikayenin katagori sıralamasını göremediğimden ama ilerleyen bölümler de Ilgar ile Ilım evlendiğinde falan bölümlerimde +18 sahneler olacak. Şimdiden söylüyorum ki yaşı küçük olan okurlarım o alanları okumasın ya da bilsin. Bu yeni olan bişi değil zaten. Benim tüm hikayelerim yaşım gereği, yaşı büyüklere hitap ediyor. Kurguyu çok beğenen ufaklar da o kısımları genelde okumuyor🤷🏻‍♀️
Söyleyeceklerim bu kadar canlarım. Umarım bu konu da sıkıntı yaşamayız. Sizleri seviyorummm❤️😘

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Hiç vakit kaybetmeden cümbür cemaat Mardin yolunu tutmuşlardı. Ilım, utana sıkıla annesini arayıp durumu haber etmiş hazırlık yapmalarını söylemişti. Annesinin serzenişleri hala kulaklarında çınlıyordu. Abilerinin ise dur durak bilmeden arayışlarının hiçbirine cevap vermedi. Onlarla yüzleşmeye hele ki telefondan duyacağı kükreyişlerine henüz hazır değildi. Mutlu olması gerekirken abilerinin vereceği tepkiyi düşünürken içi sıkılıyordu. Aldığı derin nefesler bile biraz olsun rahatlatmıyordu.

Konağa yaklaştıkça huzursuzluğu artıyordu. Özlem dolu bakışlarla etrafını izlerken Ilgar'ın elini, elinin üzerinde hissederek bakışlarını solundaki adama çevirdi. "İyi misin?" diye sordu adam, elini hafifçe sıkarak. Ilım, bakışlarını yeniden camdan dışarı çevirdiğinde "Bilmiyorum Ilgar, huzursuzum. Sanırım birazda korkuyorum," diyerek dürüstçe cevap verdi.

"Abinlerle önce benim konuşmamı ister misin?"

"Kalan ömrünün daha çabuk kısalmasını istiyorsan bir şansını dene."

Ilım'ın sözleri üzerine Ilgar'ın dudakları kıvrıldı. Ne yazık ki haklıydı. Abileri yüksek ihtimalle şu anda büyük bir suikast girişimi için planlar yapıyordu. İşte tam da bu yüzden Reis'inde gelmesini istemişlerdi. Babası ile bir baba olarak gördüğü Reis, Servet ağanın gençlik dostuydu. Çok kısa bir zaman beraber olmalarına rağmen yine de işe yaracağını düşünüyordu. En azından İstanbul'da oldukları zaman boyunca bir sorun yaşanmamıştı. Bu akşamda yaşanmamasını umuyordu.

Dört beş araba konağın önüne yaklaştığında Servet ağa kapıda bekliyordu. Yanında ise oğulları duruyordu. Herkes anlaşmış gibi aynı anda indi arabalarından. Derviş Bey, Reis ile birlikte Davut'un kullandığı arabadan inip Servet Bey'in karşısında durdu. Gözlerindeki kararlılık ifadesi yüzüne de yansımış olacak ki tek bir mimik oynamıyordu.

"Benim senden kurtuluşum yok mu?" diye sordu Servet ağa. Sanki kırk yıllık düşmanıyla konuşuyormuş gibiydi. Derviş Bey hafif bir tebessüm sergiledi. "Benden kurtulmayı nasıl dilemişsen, Allah'ta tam tersini vermiş Servet Ağa," diye söylendi.

"İkinizi de alacağum ayağumun altuna!" diyerek araya girdi Reis. Birbirlerini bir zamanlar çok seven üç arkadaşlardı. Ancak Derviş ile Servet daha çok birbirleriyle çekişerek anlaşırdı. Onları toparlamak ise Reis'e düşerdi.

Ilım, Ilgar'dan olabildiğince uzakta yürüyerek babasının karşısına geldi. Abilerinin gözlerinin içine bakmaya korkuyor, babasından ise çekiniyordu. Babasının uzattığı elini öpüp alnına koyarken abilerinin homurtusunu duydu. Sinirle kaşlarını çatarak "Ne o babamızın elini de mi öptürmeyeceksiniz?" diye bağırdı. Ferman, sıkılı dişlerinin ardından "Bizim müsaademize ihtiyacın olduğunu düşünmedik, xavişka min!" dedi. Ilım, abisinin söylediği ufacık kelimeye takılı kalıp gülümseyeceği sırada tuttu kendisini. Öküz abisi her ne kadar sinirli olsa da güzelim diye hitap etmekten geri kalmıyordu.

Pulli Gelin | Maviye Tutkun Serisi-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin