Bölüm 2

20.2K 1.1K 49
                                    

Çok kızmış olmalıyım bütün suları kaynattığıma göre. Şaka bir tarafa bu olayı görmezden gelemezdim ne olduğunu anlamam lazımdı. Zaten benim yapım da bu herşeyin sebebini bulmam lazım. Bunları ben mi yapmıştım? Eğer öyleyse artık su ısıtıcısına ihtiyacım kalmayacaktı.

Ama ben yapmış olamazdım yani cadı falan olamazdım değil mi? Son zamanlarda kurtadam vampir hikayeleri inanılmaz popülerdi. Bir taraftan vampir sevgili bir taraftanda peşimden koşan kurtadam  kuşlar gibi cıvıldaşıp ormanda koştuğumuzu hayal ettim. Saçlarımı rüzgarda savururken bir taraftan arkamda koşturan kurtadama bir parça et veriyorum. Bu durumda çantama epey et doldurmam gerekiyor. Diğer vampir sevgilim içinde bir şişe kanı unutmamak lazım. Yok yok bu bana pek uzak geldi. Belki de çevremde başka bir şey vardı belki bir ruh?


En iyisi kafamın içinde kontrolsüzce dolaşan düşüncelerimi bir hizaya sokayım ve odaklanayım. İlla popüler kültür ürünleri kitapların baş karakterine dönüştürmek zorunda değilim kendimi. Hayal kurmak güzel ama bugün yaşadıklarım gerçekti. O yüzden biraz daha bilimsel olan ve çok daha fazla kişinin gerçek olduğunu iddia ettiği telekineziyi denemeye karar verdim.

Elime bir kaşık almadan önce -biliyorum çok klasik oldu-  internetten biraz araştırayım dedim. Anahtar kelime konsantrasyondu. Benim de beceremediğim şey. Bir saatlik bir araştırmadan sonra yine kaşıkla başbaşa kaldım.

Salak salak kaşığa bakıyordum ama sadece çukur aynadan yansıyan görüntüme bakıp duruyordum sanırım alnımda sivilce çıkacaktı. İşte bendeki konsantrasyon bu kadar. Uğraştığım şey faydasızdı. Kaşığın bir tersini bir düzünü çevirip çevirip canımı sıkıyordum.

İnsanlar kaşığı neden büker ki? Zavallı kaşıktan ne istiyorsunuz? Kaşığı bir kenara bıraktım ve bir yerden okuduğum konsantrasyon çalışmasıyla devam etmeye karar verdim.

Bir kağıda kalemle bir spiral çizdim ve karşıma astım. Telefonun çalar saatini on dakikaya kurdum. On dakika boyunca spiralin merkezine bakacaktım. Sonuçta şapır şapır akan gözlerimle bu egzersizin ne işe yarayacağını bilmez bir halde dersleri falan boşverip gariban beynimi dinlendirmeye karar verdim.


Okulda derslere konsantre olmaya çalışıyordum ama dersin yarısından sonra o bile gidiyordu bir de konsantrasyon çalışıyorum. Yemekhanede Ayşe'nin ağzıma kolonya sıkmasıyla kendime geldim. İki dakikalık öksürük krizinden sonra Ayşe'ye patladım

'Allah aşkına ne yapıyorsun sen?'


'Kızım ya iki gündür bir hoşsun valla kime aşık oldun ya?'


'Ya bırak kimseye aşık falan olmadım. Herşeyi geçtim hep ağzım açık mı dalıyorum anlamadım ki salyam akmıyor en azından değil mi?'


Kıkırdaşmamız Mervenin gelmesiyle son buldu. Her zamanki havasıyla geliyordu ancak beni görünce ivedilikle yemekhaneyi terketti. Demek artık korkulan biri olmuştum.

Dünkü olaydan sonra şu an kendimi çok faydasız hissediyordum. Aslında yemekhanede görevlilerin bir hışımla peçeteliğe tıktığı peçeteleri mundar etmeden çıkarabilmek için keşfettiğim yöntemle Ayşe'nin beğenisini kazanmıştım ancak teselliyi yüzerek bulacaktım. Ne olursa olsun yüzme derslerimi ekmek istemiyordum. Yüzerken kafamı suya sokup masmavi bir dünyaya gözümü açtığımda bütün dertlerim sıyrılıp gidiyordu. Bir saatin sonunda en az bir kilometre yüzdükten sonra havuzun kenarına oturduğumda kendimi yenilenmiş bir insan gibi hissediyordum.


'Suda iyisin'


Kafamı çevirdiğimde şaşkınlıkla kütüphanedeki o yakışıklıyı gördüm. Kafasındaki mavi bone yüzünden yüzü gerilmiş olsa da hala çok tatlıydı. Benden ses çıkmayınca devam etti.


'Ciddiyim çok iyi kelebek yüzüyorsun'


'Teşekkür ederim bu sene klüp olarak 3.lük ödülü aldık ancak 100 metre kelebekte birinciliğim var'

Hay Allah kendimi övmek gibi oldu ama diyecek birşey de bulamıyorum kahretsin. Elini uzattı.


'Ben Burak' ben de buruş buruş elimi uzattım.


'Ben de İlayda memnun oldum.'


'Görünüşe göre daha buralarda görüşeceğiz öyle değil mi?'


'Evet sanırım'


Of çok salağım diyecek birşey bulamıyorum Demek ayrıca yüzücüydü amma sportifmiş. Futbol, yüzme..Bana suda iyisin dedi. Sudaki kendi yansımama baktım. Suda iyisin. Bir çok kişi suya dalmasına rağmen sudaki görüntüm dalgalanmıyordu. Suda iyiyim evet belki de yeteneğim suyla alakalıydı!

Eve gittim ve bir tencereyi suyla doldurdum. Ve yine konsantrasyon seansı başladı. İyi de ne yapmaya çalışıyordum. Bön bön bakmayı bırakıp kağıttan bir gemi yaptım. Suyu bükemeyen kağıt büker hesabı oldu ama, gemiyi suyun üzerine koydum ve onu hareket ettirmeye çalıştım. Bir süre sonra kımıldadı gibi oldu masa ya da yer sallanmış olabilir mi? Gemi dışındaki herşey bulanıklaşmıştı resmen. Şaşı bak şaşır durumuna girmiştim. Küçük gemi tencerenin bir tarafından
öbür tarafına kadar gitti!

Artık bu küçük sarsıntı olamazdı. Ya da olabilirdi heryer dönmeye başladı. Sanırım sorun bendeydi. Şiddetli bir baş dönmesi yaşıyordum.

Bir anda her yer küçük siyah kılcıklarla doldu. .Ve tak!! Kafam masaya düştü..

YenilmezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin