Bölüm 34

6.1K 414 39
                                    

Mert'i neden o kadar tehlikeli gördüklerini şimdi daha iyi anlıyorum. Adamı tavuk olduğuna inandırmıştı. Şu an adamın bık bık sesler çıkarması gayet eğlenceli görünse de Mert'in başka yapabileceklerini düşününce ürkütücü geliyordu. Başkaları tarafından kontrol edilmesi ölümcül olabilirdi. Ben bunları düşünürken Mert çoktan açıklamaya girişmişti.

'Ayame ve Roberto'yu kaçırmışlar. Onlar evdeydi hala evde birileri bizi tuzağa düşürmek için bekliyor o yüzden eve gitmemeniz isabet olmuş. Bu tavuk ve diğer çimenliğe dağılmış inek arkadaşları beni ele geçirmek için gönderilmişler. Bizi nereden buldular bilmiyor. O sadece emirleri uygulamış Ama o hengamede ya dikkatsizlikten herkesin hafızası silmeyi unuttum ya da Ayame kamera kayıtlarını silmeyi unuttu. Bu arada ineklerin ne kadar yavaş hareket edebileceklerini akıl edemedim. Bu vatandaşı da inekten tavuğa çevirmek zorunda kaldım. Yani çevirdim derken tavuk olduğuna inandırdım demek istedim.'

Mert Ayame ve Roberto'nun nerede olduğunu tavuk adamdan öğrenmişti. Yeniden kendimizi binanın önünde bulduğumuzda aynı yöntemle içeri girecektik. Mert'e çok güveniyorduk.

Giriş upuzun koridordu. Dar sayılabilecek bir odaya geldiğimizde ortalıkta kimselerin olmaması bizi işkillendirmişti. Derken çıtırtılı seslerle kendimizi yerde bulduk. Derimize girmiş problardan yediğim elektrikle etkisiz hale geldim.

Uyandığımda gözlerim, ayaklarım ve ellerim bağlı bir şekilde yerdeydim. Havadaki nem oranına bakarsan normalden farklı bir odada değildim. Ellerim kalın iplerle bağlıydı. Hemen keskin bir buz yapıp ipi kesmeye başladım. İpler kalındı. Tamamını kesemeden buz eridi. Sonunda ellerimdeki bağı kestiğimde ilk işim gözümdeki bağı çıkarmak oldu. Sıradan bir odadaydım. Ayağımdaki bağlardan da kurtulunca odayı gezdim. Tabi ki kapı kilitliydi. Ne yapabilirim diye düşünürken havalandırmadan girmeye karar verdim. Birkaç odadan geçtikten sonra sesler gelmeye başladı. Seslere doğru ilerledim. Güvenlik kameralarının olduğu bir odada birkaç kişi vardı. Monitörlere gömülmüşlerdi.

'Yandaki kızla beraber 4 kişi var. Erkeklerin ne olduklarını bilmiyoruz. Dikkatli olun onların da yeteneği olabilir.'

Benimle birlikte 5 kişi olmalıydık. Bir kişi neredeydi?


'Japon kız 4. risk grubundan bize çok zarar veremez. Ama yandaki kız 1. risk grubu olabilir. Kamera kayıtlarına bakınca kızın önünde duran herkes put gibi kalıyor, hafızaları da siliyor. Zihin kontrolü yapıyor büyük ihtimal çok dikkatli olun. Sakın bulunduğu odaya girmeyin.'


Demek Mertle beni karıştırmışlardı. Mert grupla beraberdi bu iyiydi.


'S.A.E.R.C.'de kayıtları yok mu?'


'Hayır asilerin kaçırdığı bir kafiledenler. O dönemin tüm kayıtları silinmiş.'


'Lanet olası asiler. Yaptıkları tamamen hainlik. Kendi türleriyle savaşıyorlar.'


Sinirlendim. Kendilerini üstün ırk sanıp diğer masum insanlara zarar vermenin nesi iyiydi?


Diğer adam lanet okuyan adamı dürttü. 'Uyanıyorlar.' dedi.


Cenk yoktu. Tam diğer üçü ayağa kalkmıştı ki inanılmaz bir şangırtı koptu. Pencereden içeri bir motosiklet girmişti. Monitörün başındakiler neler oluyor diye paniklemeye başladı. Motosikletin bir sürücüsü yoktu. Monitörün başındakiler bir tuşa bastı. Arkadaşlarımın üzerine fırlatılan bayıltıcı iğneler garip bir şekilde odadaki diğer görevlilere döndü havada. Sanırım odada diğerlerinin göremeyeceği kadar hızlı hareket eden Cenk'ti.

Bir anda monitörlerden çok yüksek sesli pop bir parça çalmaya başladı. Sesin yükselmesiyle kulaklarını tıkayan görevliler odadan çıktı. Monitörlerde çalan müziğin abidik gubidik bir klibi oynuyordu. Bir adam hırladı 'O Japon kız!'

Odayı boşalttıktan sonra havalandırmadan atladım. Nereye gittiklerini görmem gerekiyordu. Çok dikkatli olmam gerekiyordu. Onlara farkettirmemem lazımdı. Eğer onları yolda dondurursam Mertleri koca binada bulamayabilirdim. Onlar bir koridor geçerken ben koridorun ucundan gözlemliyordum. Bir kapıyı açmaları için beklerken bulunduğum koridorun diğer ucundan sesler yükselmeye başladı. Kahretsin başka birileri geliyordu. Hemen en yakın kapıdan içeri girdim ve kapıyı üstüme kapattım.

Karanlık bir odaydı. İçeride kimse yoktu. Kapıya dayanıp seslerin uzaklaşmasını bekledim. Lanet olsun kapı parmak iziyle açılıyor gibi görünüyordu. Şimdi kapı kapanırsa nasıl devam edecektim. Tekrar odaya döndüğümde gördüklerimden dolayı sıçradım. Yerde fosforlu plazma şeklinde akan sıvı odayı aydınlatmıştı. Havanın ortasında asılı benim yarım büyüklüğünde toparlak diyebileceğim garip şekilli dokunaçları havada dalgalanan gerçekten iğrenç görünen bir yaratık vardı. Sanki kocaman örümcekler üstüme çullanmış gibi hissedip soğuk terler döktüm. Demek ürettikleri yaratıklar bunlardı.


'Asilere kanma İlayda. Sen onlar gibi nankör değilsin. Seni kandırmışlar.'


Neler oluyordu. Zihnimde birşeyler canlanmıştı. Ama Mert'in sesi değildi bu.


'Telepati kurabiliyoruz. Onlar bizi değil biz onları üretiyoruz. Sizi biz ürettik. DNA'nızı laboratuar ortamında biz yazdık.'


Bu olamaz! İmkanı yok!


'Evet insan vücudu dünyada yaşayan diğer yaratıklardan bile çok daha zayıf dizayn edildi. Ancak beyni eşsiz. Hayatta kalmak ve hile yapmak dışındaki tüm yetilerin kontrol edildiği bölgeleri kireçlendirdik. Biz olmasaydık, Dnanızı değiştirmeseydik bu yeteneklere nasıl sahip olurdunuz!'


Beynim isyan ediyordu. Özel falan değildim. Bu iğrenç yaratıklar tarafından kirli amaçlar uğruna üretilmiştim. Tüm bunların aldatmaca olmadığını nereden biliyordum. Yaratık havadan bana doğru süzülüyordu. Tüylerim diken diken olmuştu. Havada sivri buz kütleleri oluşturup yaratığa doğru saldım. Buzun ağırlığıyla yere düşen yaratığın çığlıklarını beynimin içinden duyabiliyordum.


'Nankör sen de onlar gibi nankörsün. Yaratıcına itaat etmedin.'


Yaratıcın diyordu. Lanet olsun. Kendimden nefret ettim. Derime yaratıktan beyaz plazma gibi birşeyler fışkırdı. Elimle silkeleyip kurtulmaya çalıştım ama iyice heryerime yapıştı. Midem bulanmaya başladı. Bu kadarı fazlaydı. Su kontrolü yapıp kendimden uzaklaştırmaya çalıştımsa da başarılı olamadım. Şiddetli derecede başım dönmeye başladı. Kendimi kontrol edemedim ve yere yumuşak olduğunu düşündüğüm bir iniş gerçekleştirdim.

YenilmezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin