1 Yıl Sonra
'Buna maki deniliyor. Japon ev arkadaşınız var artık öğrenin' dedi Ayame.Roberto suşileri çok lezzetli bulunca özgüveni artmıştı. Boğazımı temizledim.
'Ben de size kendi kültürümüzden birşey yaptım.' Bir önceki gün Ayame evde yokken tüm gece sardığım sarmaların olduğu tencereyi çıkarıp kapağını açınca masadan 'ooo' sesleri yükseldi.
'Ahh dominant Türkler bir gün de sizin kültürünüzün dışına çıkalım demiştim. Hep sizin yemeklerinizi yiyoruz sizin müziklerinizi dinliyoruz' dedi sitem ederek. Evet gerçekten de yurt dışında 'Türküz biz' diye göğsümüz kabarmıştı. Ee evde üç tane Türktük.
'Ama ne yapalım bizim yemek kültürümüz çok geniş' diyerek savunmaya geçtim.
'Ve müzik kültürü ve halay ve dürüm ve maço erkekler ve bayramlar ve gelenekler..'diyerek saymaya başladı Ayame 'Bi de oha var' diyince gülüşmeye başladık. Mert ve Cenk dikkatle bizim konuşmamızı dinlerken Roberto bir elinde suşi bir elinde sarma bizi hiç takmıyor görünüyordu. Leeto da muhtemelen iki tarafında kültürünü öğrenmek isteyen uyumlu tavırlarıyla ayrıntıları öğrenmek isteyecekti fakat tartışmamızın bitmesini bekliyordu. Ayame oturdu.
'Ayrıca Hello Kitty amigurumilerinin nasıl yapıldığını araştırdığını biliyorum' dedi. Kıkırdadım. Neşe içinde yemeğe oturduk yoksa Roberto herşeyi bitirecekti.
Bundan bir yıl önce neredeyse kendimi öldürmek istediğim günler çok uzak geliyordu şimdi. Çevreye karşı uyum sağlamaya çalışsak da birbirimize kenetlenmiştik çok güzel bir arkadaşlığımız vardı. Hatta Lee kendine golden cinsi bir köpek alıp adına da Ed takınca isimlerimizin baş harfleriyle bir M.I.R.A.C.L.E. takımı oluşturmuştuk.
O tesisten kurtuluşumuzu çok düşündüm. O zaman farklı bir psikolojide olduğumuz için ne kadar maceradan maceraya koştuğumuzu farketmemişiz. Sonradan çok heyecanlı ve eğlenceli geldi. Mert'e defalarca anlattım ama zaten zihnimin içine girip görebiliyordu.O gün Ayame bana güven verdiği için peşlerinden gittim. Yanımızdaki havalı kadın güvenlik görevlilerinin silahlarıyla ustaca güvenlik görevlilerinin kıçına tekmeyi basıyordu. Bir kapının önüne gelince Ayame kapıdaki bilgisayar sistemine girdi. O sırada tabancanın kurşunu bitince kadın silahı yere attı ve elini havaya kaldırdı. Bir anda heryerin akkor alevlerle kapladığını şaşkınlıkla izledim. 'Kırdım' diye bağırdı Ayame. Böylece onun da gücünü öğrenmiş oldum. Kontrol edemeyeceği elektrikli alet yoktu.
Dışarıda bir helikopter bizi bekliyordu. Cenk, Lee, Roberto da içerideydi iri bir adamla birlikte. Helikoptere girmedim. Kadın yine beni çekiştirmeye başladı.'Mert diye bir arkadaşımız var. Onsuz hiçbir yere gitmiyorum' dedim.
Kadın iri adama baktı ve 'Çok inatçı' dedi. 'Hadi tamam ben adrenalin severim. Siz kaşındınız' dedi. Ayame'yi de çekti. 'Sen de geliyorsun küçük hanım' Tekrar iri adama döndü. 'Çok işe yarıyor' dedi. Göz kırptı.
Bir bilgisayar bulsak yeterdi. Herşey kayıtlı olmalıydı. Gerçekten de işe yaradı. Ayame Mert'in hangi odada olduğunu buldu. Aceleyle aynı vurdu kırdı ve gerçekten de kadının dediği kadar adrenalinle Mert'in tutulduğu odaya gittik. Kendinde değildi ama onu sağ salim görünce çok sevindim. Serum bağlıydı. Aceleyle serumu çıkardık. Ama nasıl taşıyacaktık. Ben Mert'i boşuna uyandırmaya çalışırken Ayame daha akıllıca birşey yaptı ve yan odadan bir tekerlekli sandalye getirdi.
Tekerlekli sandalye bizi yavaşlatmıştı. Mert'in başı cansız bir şekilde öne eğik gidiyordu. Güvenlik görevlilerinden birinin silahını dondurduğumda kadın etkilenmiş bir biçimde bana dönüp 'Vay buz kadın' dedi. Mert'i de helikoptere alınca vakit kaybetmeden havalandık. Ada çok karışmıştı başka helikopterler de vardı. Hatta havadayken bile birkaç tane daha helikopter gördüm. Çok konuşmadılar. Kendi aralarında farklı bir dilden konuşuyorlardı. Mert'i dürtükleyip duruyordum ama uyanmıyordu. Kolları mosmor olmuştu.Belki bir kaç saat geçtikten sonra hareketlendiler. Paraşütle atlayacaktık herhalde. Mert uyanmamıştı o yüzden iri olan adam Mert'i kendine bağladı. Sonra bir ormana atladık. İlk atlayışımdı tabi. O sırada hiçbir şey umrumda değildi ama deli macera yaşamıştık.
'İzlerimizi kaybettirmek zorundayız. Her helikopter farklı bir yere gidiyor. Şehire gelene kadar yürüyeceğiz ve sizi bırakacağız. Bir günlük yürüyüşümüz var.' Bir günlük mü? Adam rahatlıkla Mert'i taşıdı. Biz Ayame'yle geride kaldık ama adam Mert yüküne rağmen gayet rahat görünüyordu. Hava kararmaya başladı. Dillerimiz dışarı çıkmıştı. Sonunda bir yerde durduk ve çadır kurup ateş yakma işine giriştiler. Adam bir süre ortadan kaybolup ölü bir yılanla geri döndü. Sonra onu ateşte kızarttılar.
'Hadi çocuklar bu gece elimizdeki bu. İsterseniz yiyin.' dediler. Hepimiz yedik. Zavallı Mert uyanmamıştı. Kadın ona bakıp
'Yeteneği ne? Ona özel ilgi göstermişler gibi görünüyor.' dedi.
'Zihin kontrolu' dedi Cenk.
'Ah anlıyorum. Onları çok tehlikeli görürler.' Ertesi gün bir köye geldik ve bizi bir pansiyona yerleştirdiler.
'Malesef arkadaşınızın uyanmasını beklemelisiniz. Bizim işimiz burada bitti. Masadaki dosyada yeni kimlikleriniz, pasaportlarınız, gideceğiniz yer, kalacağınız ev ve yeni okullarınızla ilgili tüm bilgiler var.'
Kadın göz kırptı. 'Bizim de yeteneklerimiz var. Dikkatli olun. Sakın eski ailenize ve arkadaşlarınıza dönmeye çalışmayın. Yoksa onları tek tek öldürürler. Eski kimliklerinizi unutun asla gerçek kimliğinizi ve gücünüzü ortaya çıkarmayın. Tesiste yaşadıklarınızı tekrar yaşamak istemezsiniz. Zaten onların nasıl bir baş belası olduğunu zihin çocuk anlamıştır. Size hayatta başarılar. Kimbilir belki tekrar görüşürüz' dedi ve 'Durun siz kimsiniz?' demeye kalmadan arkalarına bakmadan uzaklaştılar.
*Amigurumi Japon tığla oyuncak yapma sanatı. Hello Kitty amigurumileri resmi koyacağım. Gerçekten çok şekerler...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yenilmez
FantasyTek derdim yeni okuluma ve insanlara alışmakken bir gün herkesten farklı bir yeteneğimin olduğunu keşfettim. Artık parmağımı bile kaldırmadan temizlik yapabilecek olmam ya da okuldaki zorbaların kıçına tekmeyi basabilecek olmam iyi haberdi. Ancak di...