Sadece yaptıklarımızdan değil kaçındığımız işlerden de sorumluyuz. (Moliere)
KIYAMET
Sosyal Bilgiler dersindeydik. Öğretmenimiz Semira Aydın, Karadeniz'deki balık türlerinin hızla yok olduğunu üzülerek anlatırken dalıp gitmiştim. Aslında derslerde böyle dalıp gitmek pek âdetim değildi fakat teneffüste içtiğim ayran uykumu getirmişti. Artık nasıl dalıp gitmişsem kendimi bir zaman makinesinin içerisinde bulmuştum.
Makinedeki takvime göre, 12 Şubat 2147 yılındaydık. Yani 130 yıl ileri gitmiştim. Dünyamızda açlık ve su savaşları baş göstermişti. Bir kaşık su için insanlar birbirini boğacak noktaya gelmişlerdi. Öyle ki anne evladını umursamıyor, kardeş kardeşi düşman gibi görüyordu.
Derken biraz daha yol aldım ve bu kez takvimimiz 16 Eylül 2153'ü gösteriyordu. Sizin de tahmin edeceğiniz gibi teknoloji başını alıp gitmişti ancak ortada dünya diye bir şey kalmamıştı. Bitkiler, yeşil alanlar, tarlalar tamamen yok olmuştu. Havaya salınan dumanlardan dolayı insanlar maskelerle dolaşmak zorunda kalmışlardı. Hal böyle olunca imkânı olanlar uzay araçlarına biniyor, bir harabeyi andıran dünyayı terk ediyorlardı. Geriye kalanlar ise ölüyordu.
Hem hayret hem de dehşet içerisinde yolculuğuma devam ettim. Tarih 25 Temmuz 2160'ı gösteriyordu artık. Kendine uygun bir gezegen arayan ama ne yazık ki bulamayan insanlığın soyu hızla tükeniyordu. Galiba Din Bilgisi Öğretmenimiz Emine Hoca'nın bahsini ettiği yaklaşan kıyamet bu olsa gerekti. Makinede biraz daha dursam belki kıyamete de şahit olacaktım ama şükürler olsun ki arkadaşım Nazlım'ın dürtmesiyle kendime geldim ve gözlerimi ovuşturmaya başladım. Yüzüme gülümseyerek bakan Sena'ya göre, dalmamış, düpedüz uyumuştum.
Birkaç gün boyunca gördüğüm rüyanın daha doğrusu kabusun etkisinde kaldım hep. Kendime devamlı şu soruyu sordum: 'Hadi biz yaşanır bir dünya bulduk ve şöyle böyle yaşıyoruz. Ya bizden sonra gelenler? Yani çocuklarımız, torunlarımız, hayvan türleri, bitkiler ne olacaktı?' O günden sonra bir karar aldım. Hiçbir şekilde çevreme zarar vermeyecek ve veren arkadaşlarımı da uyaracaktım. Belki ben tek bir kişiydim ve bu iş, bir tek benimle olmayacaktı ama ben hep şuna inanıyordum:
'Kartopu gibiydi iyi şeyler! Yol aldıkça büyüyeceklerdi!.."
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bizim Hikayemiz (KİTAP OLDU)
Short StoryYara almamışsa bir mutluluk, hiçbir darbeye karşı koyamaz!...