Yazar: Sude Büyükaydın

149 29 83
                                    


   Her şeyin yok olduğu anda bile ümit vardır. (Thales)

ARKADAŞ

   Sorunlu bir erken doğummuş benimkisi. Zorlu geçen doğum sonunda ben felçli doğarken annemi de kaybetmişiz. Çocukken pek koymuyordu ancak ortaokula başlayınca hem annesizlik hem de tekerlekli sandalyeye hapsolmak çok zoruma gitmeye başlamıştı. Ayrıca arkadaşlarımın arasına katılamıyor, onlarla oynayamıyordum. Onlar da benimle ilgilenmeyi gereksiz bir çaba veya zaman kaybı olarak gördüklerinden hiç arkadaşım yoktu. Bu durum beni çok üzüyordu ve bu üzüntüm derslerime de yansımıştı. Sınıfın neredeyse en kötüsü bendim.

Okulda benimle en çok ilgilenen, Beden hocamız Selçuk İmamoğlu idi. Ancak o da ya ilçe maçlarında ya da törenlerde görevli olduğundan onu da pek göremiyordum. Babam okuluma yakın bir yerde iş kurmuştu. Dersim bitince gelip beni alıyor ve eve bıraktıktan sonra yeniden işine dönüyordu.

Ben ortaokul ikinci sınıftayken üst katımıza bir aile taşınmıştı ve benim yaşlarımda bir kızları vardı. Adı Eda idi. Sınıf arkadaşlarım gibi o da benden kaçar zannetmiştim ancak o çok farklıydı. Boş vakitlerinde yanıma gelir, tekerlekli sandalyemi iterek saatlerce dolaştırırdı. Bunu yaparken hiç bıkmaz ve ne zaman göz göze gelsek hep tebessüm ederdi. Yorulunca da oturup resim yapar ve resimlerimizi birbirimize hediye ederdik. Ben resmin altına sadece adımı yazarken o, 'En iyi arkadaşın Eda J' diye yazıp sonuna da bir gülücük iliştirirdi.

Öyle candan biriydi ki onun dostluğu bana çok iyi gelmiş ve hayata daha pozitif bakmaya başlamıştım. Bir de her fırsatta yürüyeceğime inandığını söylerdi. O böyle konuştukça dizlerimin kıpırdamaya başladığını hissederdim. Galiba ben de inanmaya başlamıştım.

Her geçen gün kendimi daha iyi hissediyordum. Dizlerimdeki kıpırtılar hissedilir şekilde artmıştı. Bu beni kamçılıyor ve odamda devamlı egzersizler yapıyordum. Derken bir sabah kalktığımda yardımsız yürüdüğümü fark ettim. Öyle mutluydum ki hemen üst kata çıkmak ve bunu ilk olarak Eda ile paylaşmak istedim. Ancak önümüzdeki Cumartesi, doğum günüm olduğumdan kendimi dizginleyip bunu yapmayı o güne bıraktım. O gün bir tek Eda'yı çağıracak ve koşarak boynuna sarılacaktım.

O geçmek bilmeyen birkaç gün nihayet bitti ve Cumartesi oldu. Odamda güzelce hazırlandım ve Eda'nın gelmesini bekledim. Ancak Eda gelmedi. Daha doğrusu gelemedi. Çünkü benim için hediye almaya giderken ışık ihlali yapan bir arabanın altında kalmıştı. Ondan geriye aldığı renkli boya kalemleri ile resim defteri kalmıştı.

İlk bir hafta hiçbir yere çıkmayıp arkadaşımın yasını tuttum. Sonra bana aldıklarıyla bir resim yaptım ve yürüyerek mezarına gittim. Eda'nın güzelliği sanki mezarına da yansımıştı. Oranın en güzel mezarı onunkiydi ve üzerindeki çiçekler de mis gibi kokuyordu. Resmi usulca başucuna koyduktan sonra beni duyacağını umarak altına yazdığım yazıyı fısıldadım:

'En iyi arkadaşım Eda'ya...'

***

Bizim Hikayemiz (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin