Yazar: Aleyna Arslanca

73 25 24
                                    



Zekânın en çok görülen işaret ve belirtisi neşedir. (Montaigne)

NASREDDİN HOCA

Sarıyer'deki evimden çıkmış İstinye'de bulunan okuluma doğru gidiyordum ki sokakta bir adamın eşeğiyle gittiğini gördüm. Sokaklarda hiç eşek görmediğimden şaşırmıştım ve hele bu adam eşeğine ters bindiği için daha çok şaşırmıştım. Yanına gittiğimde kim olduğunu sordum ve o da Nasreddin Hoca olduğunu söyledi. İyi de bu nasıl olabilirdi? Nasreddin Hoca öleli asırlar olmamış mıydı? Yoksa bu adam Nasreddin Hoca'yı taklit etmeye mi çalışıyordu?

Merakımdan peşine düştüm. Adam Tarabya'yı geçip Yeniköy'e geldiğinde eşeğinden indi ve heybesinden küçük bir kutu çıkardı. İçinde yoğurt vardı. Bu yoğurdu küçük bir kaşıkla boğaza çalar çalmaz boğaz bir anda yoğurt tuttu. Üzerinde de genişçe bir kaymak tabakası oluştu. Şaşkınlıktan iki de bir gözlerimi ovuşturuyor ve gördüklerimi anlamlandırmaya çalışıyordum.

Derken İstinye'de kulübeye benzer bir eve geldik. İçinde bir kadın vardı. Adamın yani Nasreddin Hoca'nın eşiymiş. Hoca ona

"Bir saat dinleneceğim ve sonra eğer hava yağmurluysa ahırdaki işleri yapacağım şayet güneşli ise tarlaya gideceğim." Dedi. Hanımı ona

" 'İnşallah' de hocam! Bütün işler ancak Allah'ın takdiri ile olur!" dedi. Hoca, karısına kızdığı için inat etti ve 'İnşallah' demedi. Bir saat sonra yerinden doğrulup pencereye baktı. Havanın güneşli olduğunu görünce tarlanın yolunu tuttu. Tabi ben de peşine takıldım. Dereiçi'nde biraz yürümüştük ki yolumuzu birkaç atlı kesti. Filmlerde gördüğüm apaçilere benziyorlardı. Hocaya Karahisar Kalesi'nin yolunu sordular. Hoca bilmediğini söyleyince önlerine katıp zorla götürmeye çalıştılar. Tabi ben de aynı şekilde gidiyordum.

Bir aralık hoca bana kaş göz işareti yaptı ve aynı anda kaçmaya başladık. Öyle hızlı koşuyorduk ki adeta kan ter içerisinde kalmıştık. Adamlar bir taraftan bağırıyor bir taraftan kamçı şaklatıyor bir taraftan da ıslık çalıyorlardı. Islıkları tıpkı okulumuzun zili gibiydi. Derken öyle bir ıslık çaldılar ki kulaklarım sağır olmuşçasına uyandım ve kendime geldim. Meğerse bütün bir teneffüs uyumuştum ve en son duyduğum o sağır edici ıslık da öğretmenler ziliymiş.

Yoklamayı yapan Türkçe Öğretmenim Suna Demircan adımı okuyunca hala uyanamamış olacağım ki

"İnşallah burdayım!" dedim. Gördüğüm rüyamdan habersiz olan tüm sınıf ve tabi Suna öğretmenim hep bir ağızdan katıla katıla güldüler...

***

Bizim Hikayemiz (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin