Geçmişi değiştiremezsin ama gelecek hala genç
ve değiştirilmesi mümkündür (Jorge Angel Livraga)
KUM SAATİ
İlkokul ve ortaokul yıllarında çok çalışmıştı. Titiz anne ve babasının en ufak bir başarısızlığa tahammülleri yoktu çünkü. Notu bir parça düşmeye görsün, hemen kıyameti koparırlardı. Dışarı çıkamaz, akranları ile oynayamazdı. Yine de onlara gönül koymazdı Özgür. Anne babasının bu titizliği öğretmenlerine de yansımış, onlar da Özgür'den hep daha fazlasını bekliyorlardı. İyi de Özgür, işi sadece koşmak olan bir yarış atı mıydı? Ya da her türlü canlılıktan yoksun bir taş mıydı? Onun da bir canı, duyguları yok muydu?...
Çocukluğunu yaşayamadan liseye geçmişti. Fakat artık derslerden keyif almıyor, hiçbir kitabın kapağını açmıyor hatta okula dahi gitmek istemiyordu. Özgür'ün bu durumunu anne babası da fark etmişti ancak umursamadan üzerine gitmeye devam ediyorlardı. Üniversite tercihini bile anne babası yapmış ve her tercihine 'Psikoloji' yazdırmışlardı. İstiyorlardı ki, çocukları ünlü bir psikolog olsun. İyi de bunu Özgür istiyor muydu bakalım? O öğretmen olmak istiyordu. Ortaokul yıllarında dersine giren Murat Keleş Hocası gibi İngilizce Öğretmeni olmak, hür fikirli nesiller yetiştirmek istiyordu.
Yine de anne babasının dediği olmuş ve Özgür hiç sevmediği bir bölümü okumak zorunda kalmıştı. Beş yılın sonunda bir psikologdu artık ve özel bir kurumda çalışmaya başlamıştı. Peki mutlu muydu? Elbette hayır. İnsan sevmediği bir işi yaparsa mutlu olmasına imkan var mıydı?.. Böyle düşündüğü ve can sıkıntısından dolabını karıştırdığı bir akşam, en alt çekmecede bir kum saati olduğunu fark etti. Gülümseyerek eline aldı ve bir kedi yavrusunu okşar gibi tozlarını silmeye başladı. Bunu, yıllar önce Murat Hocası vermişti. Kum saatini evirip çevirirken hocasının sözleri, bugün söylenmiş gibi kulaklarında çınlıyordu:
"Bak Özgür! Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan büyüyeceksin! Giden zamanı geri döndüremezsin ancak yaşadığın her anı en iyi şekilde değerlendirebilirsin!"
Ertesi gün kum saatini alarak iş yerindeki masasının üzerine koydu. Hocasının dediğini yapıp mesleğini sevmeye gayret edecek, kalan zamanını en iyi şekilde değerlendirmeye çalışacaktı. O günden itibaren hastalarını ilgiyle dinliyor, onlara daha çok vakit ayırıyor ve onların kocaman dertlerini gördükçe kendi haline şükrediyordu. Derken öyle bir zaman geldi ki gerçekten de çok ünlü bir psikolog oldu. Çünkü işini severek yapıyordu. Yabancı dili iyi olduğundan başka ülkelerden bile hastaları vardı. İlgilendiği her hastasına bir kum saati veriyor ve hocasının ettiği nasihati onlara da ediyordu.
Artık mutluydu Özgür. Meslektaşları arasında adı 'Kum Saatli Psikoloğ'a çıkmıştı. Ve tabi her hastasına söylediği sihirli cümlesi de herkesin dilindeydi;
"İşin tuvalet temizliği bile olsa en iyisini yap!.."
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bizim Hikayemiz (KİTAP OLDU)
Short StoryYara almamışsa bir mutluluk, hiçbir darbeye karşı koyamaz!...