Aradığını bilmeyen bulduğunu anlayamaz. (Claude Bernard)
MEKTUP ARKADAŞIM
Türkçe öğretmenim Faik Yardımcı, okumak kadar yazmanın da önemli olduğunu söyledi ve bizlere bir mektup arkadaşı bulmamızı önerdi. Ben de Derya adında bir mektup arkadaşı buldum ve onunla mektuplaşmaya başladık. Bu mektuplar sayesinde sıkı dostlar olduk ve ben bir mektubumda onu İstanbul'a davet ettim. O da kabul edince biraz ön bilgisi olsun diye hemen şu mektubu gönderdim.
Sevgili Derya;
İki hafta sonra İstanbul'a geleceğini yazmışsın. Çok mutlu oldum. Sonunda görüşebileceğiz neyse ki. Şimdi sen gelmeden önce istedim ki bazı bilgilere sahip olasın. Bu yüzden bu mektubu yazıyorum.
İstersen Rumeli Hisarı'ndan başlayayım. Dünyanın en büyük burçlarına sahip bu hisarı, Fatih Sultan Mehmet dedemiz, İstanbul'un fethini kolaylaştırmak için yapmış. Adeta hiç bozulmadan günümüze kadar gelen bu hisarın, büyüleyici bir manzarası var. Ayrıca yakınlarında çok güzel kahvaltı mekânları da bulunmaktadır. Geldiğinde önce bir güzel kahvaltı eder sonra hisarı gezeriz.
Hisarın ardından Eminönü tarafına yani İstanbul'un merkezine geçeriz. Orası hem Bizans'a hem de Osmanlı Devleti'ne merkezlik ettiğinden neredeyse her karışında bir tarih yatıyor. Ancak Eminönü Yarımadasını çabucak gezip bitirmek neredeyse imkânsızdır. Biz de ilk etapta Topkapı Sarayı'nı, Ayasofya'yı ve Sultan Ahmet'i dolaşırız ve sonra hem dinlenmek hem de alışveriş yapmak üzere Kapalıçarşı'ya geçeriz.
Kapalıçarşı'yı çok seveceğini düşünüyorum. Burada her türlü takıdan süs eşyasına, çeşit çeşit baharattan kıyafete kadar bir sürü şey var. Hem kendin için bir şeyler alırsın hem de dönüşte hediye olarak götürürsün. Kapalıçarşı'ya pek çok turist geldiğinden buranın esnafı çok iyi yabancı dil bilir. Hatta biz bile birkaç gün takılsak turistler gibi konuşmaya başlarız ve bizi de turist sanırlar.
İstanbul'un en güzel yerlerinden biri de nazlı nazlı akıp giden boğazıdır. Eğer paramızın hepsini Kapalıçarşı'da harcamazsak akşam yemeği için İstanbul Boğazı'nı gören bir mekâna gideriz. Akşamları tarihi yapılar, camiler ve köprüler ışıklandırıldığından çok güzel bir manzara ortaya çıkıyor. Tabi boğaz demişken içinde bir inci gibi duran Kız Kulesi'nden bahsetmemek olmaz. O kulenin tam üç hikâyesi varmış fakat bu hikâyelerden hangisinin doğru olduğunu kimse bilmiyor. İyisi mi sen geldiğinde hem gezer hem de hangisinin doğru olduğuna birlikte karar veririz.
İstanbul'da gezilecek daha bir sürü yer var. Hepsini sıralamaya kalksam birkaç mektup daha yazmam gerekir herhalde. Bu yüzden mektubumu burada bitiriyorum. Dört gözle yolunu gözlüyorum Deryacım. Seni çok seven arkadaşın Feride...
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bizim Hikayemiz (KİTAP OLDU)
Short StoryYara almamışsa bir mutluluk, hiçbir darbeye karşı koyamaz!...