Yazar: Anıl Toprak ÇAY

170 26 109
                                    


 Bir mum diğer muma ateşinden vermekle

ışığından bir şey kaybetmez (Mevlana)

FEDAKAR ASKER

Şehit bir babanın çocuğuydu Mehmet. O da babası gibi vakti gelmiş ve askere gitmişti. Tek istediği bordo bereli olmak ve askeriyede kalmaktı. Bunu komutanlarına da söylemişti. Boylu poslu ve adeta çakı gibi bir delikanlı olduğundan isteği kabul edilmiş ve çocukluk hayaline kavuşmuştu. Aslında bordo bereli olmak hiç de kolay değildi. Mehmet de bunu daha ilk ay çok zorlanarak anlamıştı. Ancak yaşadığı tüm zorluklarda hep babasını düşünür ve bu düşünce ona güç verirdi. Biliyordu ki, şayet babası hayatta olsaydı onunla gurur duyacaktı.

Aradan iki ay geçmiş ve Mehmet askerliğe iyice alışmıştı. Bir de candan bir dost edinmişti. Adı Hüseyin'di. Hüseyin Mehmet'ten farklı olarak evli ve iki çocuk babasıydı. Neredeyse her akşam telefon açar ve çocuklarının sesini duymadan uyumazdı. Bir akşam yine telefonla konuşurken nasıl olduysa bir anda yere yığıldı. Hemen arkadaşları başına toplanıp bileklerini tuttular. Nabzı atmıyordu. Kalp masajı bilen biri seri bir şekilde masaj yapmaya başladı. Bu arada Mehmet de devamlı ağlıyor ve gözyaşları Hüseyin'in yüzüne düşüyordu. Yapılan masajdan mıydı yoksa yüzüne buse gibi düşen gözyaşlarından mıydı bilinmez, Hüseyin kendine gelir gibi oldu.

Vakit kaybetmeden bir helikoptere bindirilerek şehir hastanesine götürüldü. Refakatçi olarak Mehmet de yanındaydı. Yapılan tetkikler neticesinde, kalbinde değil de böbreklerinde sorun olduğu anlaşıldı. Acilen sağlam bir böbrek gerekiyordu. Mehmet hiç düşünmeden böbreğini vermek için gönüllü oldu. Aslında böyle yaparak askerlik hayatını tehlikeye attığını biliyordu ancak yine de tereddüt etmeden bıçak altına yattı.

Ameliyat başarılı geçti ve Hüseyin sağlığına kavuştu. Mehmet de iyiydi ancak geçirdiği ameliyat yüzünden bordo bereli olarak askerliğe devam etmesi mümkün değildi artık. Geri hizmete alındı ve vakti gelince de tezkeresi verilerek evine yollandı. Bordo bereli olma, askerde kalma, kısacası çocukluk hayali elinden uçup gitse de üzülmüyordu Mehmet. Arkadaşının canını kurtarmış olmak da yetmişti ona. İnanıyordu ki; şayet babası hayatta olsaydı oğlunun bu fedakârlığıyla da çok gurur duyardı.

Bu düşüncelerle Kur'an-ı Kerim'i eline aldı ve mealini okumaya başladı. Maide Suresinin 32. Ayetine geldiğinde gülümsüyordu Mehmet. Ayette Yüce Allah aynen şöyle diyordu:

'... Kim de bir kimsenin yaşamasına sebep olursa, bütün insanları yaşatmış gibi olur."

*** 

Bizim Hikayemiz (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin