Gerçeği söyleyenin yüzü kızarmaz (Tertullianus)
ÜÇ ARKADAŞ
Üç kafadar arkadaş varmış. İsimleri Berk, Alper ve İlker'miş. Bunlar kışların çok uzun sürdüğü ve yolların kapandığı bir köyde yaşıyorlarmış. Bu üç kafadar, çocukluklarından beri hiç ayrılmamışlar. Büyüyünce de ailelerine destek olabilmek için birlikte çalışmaya başlamışlar.
Köydeki tüm gençler, avcılık yaparak geçimlerini sürdürüyorlardı. Bu üç arkadaş da avcılığa başlamışlardı. Neredeyse her gün sarp dağlara çıkıyorlar ve avladıklarını getirip bir depoya yığıyorlardı. Etlerin bir kısmını kendilerine bir kısmını da köylüye dağıtıyor, derileri ise şehir merkezine götürüp bir mağazaya satıyorlardı. Yollar çok karlı olduğundan şehre her zaman gidemiyorlardı. Böyle zamanlarda derileri tuzluyor ve kokmasını önlemeye çalışıyorlardı.
Gel zaman git zaman içlerinden Alper, depodaki derilerin azalmaya başladığını fark etti. Demek ki birisi depoya giriyor ve derileri azar azar götürüyordu. Hemen bu durumu diğer iki arkadaşı ile paylaştı. Fakat onlar derilerin tam olduğunu söyleyerek Alper'in şüphesini önemsemediler. Ancak Alper'in içine bir şüphe düşmüştü.
Artık her akşam depoyu gözetliyor ve hırsızı yakalamaya çalışıyordu. İşte bu gözetlemelerden birinde, depoya iki kişinin girdiğini fark etti. Ancak karanlık olduğundan yüzleri pek belli olmuyordu. Bu kişiler, ellerinde birkaç deri ile tam depodan çıkarken karşılarına çıktı. Yüzlerini çok iyi görse de gözlerine bir türlü inanamıyordu. Bunlar İlker ve Berk'ten başkası değildi. Hiçbir şey söylemeden evine gitti.
O günden sonra başka arkadaşlıklar kurdu ve onlarla birlikte avlandı. Bu arkadaşları dürüst olduğu için eskisine oranla işleri daha iyiydi ve daha çok kazanıyordu. İlker ve Berk ise çok pişman olmuşlardı. Belki birkaç deri aşırmışlardı ancak paha biçilmez bir dost kaybetmişlerdi...
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bizim Hikayemiz (KİTAP OLDU)
Historia CortaYara almamışsa bir mutluluk, hiçbir darbeye karşı koyamaz!...