Öfke ile beraber akıl da uçup gider (Ovidius)
GÖKLER ÜLKESİ HAPİSHANESİ
Tam da karşısında tanımadığı iki kişi duruyor ve meraklı gözlerle kendisine bakıyorlardı. Güçlükle doğruldu Selim ve etrafına bakındı. Her yer bembeyazdı. Nereye baksa bir bulut kümesi görüyordu. Yukarısı bulut, aşağısı bulut, sağı bulut, solu bulut, kısacası her yer buluttu. İyi de burası neresiydi? Hem şaşırmış hem de endişelenmişti. Israrla kendisini süzmekte olanlara yutkunarak nerede olduğunu sordu. Onlar gülmeye başladılar ve 'Gökler Ülkesi Hapishanesi'nde olduğunu söylediler. Bir anda gözlerine yaşlar yürüdü ve uzun uzun ağlamak istedi. Ancak öyle tıkandı ki bunu bile yapamadı.
Derken bir parça zihnini toparladı ve düşünmeye başladı. Eğer bir hapishanedeyse bu durumda bir suçunun da olması gerekiyordu. Düşündü, düşündü, saatlerce düşündü ancak suç adına hiçbir şey hatırlayamadı. Ödevlerini yapmış, arkadaşları ile iyi geçinmiş, hocalarını üzmemiş, kantinde içtiği çorbanın kâsesini geri dönüşüm kutusuna atmıştı... Acaba bir yanlışlık mı vardı?
Selim bunları düşünürken öğlen yemeği getirildi. Ancak içine bir parça yağ katılmış, bulaşığa benzer sudan başka bir şey değildi. Bir kaşık aldı fakat midesi o kadar çok bulandı ki ikinci kaşığa cesaret edemedi. O an için annesinin yaptığı yemekleri düşündü. O burun kıvırdığı pırasadan, ıspanaktan veya kabak dolmasından bir tabak olsa nasıl da iştahla yiyecekti. Annesinin yemeklerini düşündükçe o hafta annesini nasıl da üzdüğü aklına geldi ve içi sızladı. Annesinin bin bir zahmetle dokuduğu kazağı beğenmeyip yüzüne fırlatmış, babasının verdiği harçlığı az bularak salonun ortasına saçmıştı.
Akşama doğru tanımadığı iki kişi gelip koluna girdiler ve götürmeye başladılar. Küçük Selim bir taraftan
"Bırakın!" diye bağırıyor öbür taraftan da ağlaya ağlaya suçunun ne olduğunu soruyordu. Sağ kolundan tutan iri yarı adam, anne babasına kötü davrananları götürüp soğuk bir hücreye koyduklarını söyledi. Artık suçunu biliyordu Selim. Var gücüyle
"Anne! Baba!" diye bağırmaya başladı! O kadar çok bağırdı ki bu bağırmalar, uyanıp yatağından fırlayıncaya kadar devam etti. Şükürler olsun ki kötü bir rüyaydı sadece. Anne babası başucunda oturmuş gülümseyerek ona bakıyorlardı. Hemen sımsıkı sarıldı ikisine de ve bir daha da onları hiç üzmedi.....
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bizim Hikayemiz (KİTAP OLDU)
Short StoryYara almamışsa bir mutluluk, hiçbir darbeye karşı koyamaz!...