Yıllar geçmişti...
Şaka şaka ama yıllar geçmesede geçen günler poyraza yıl gibi gelmişti. Boran amcası miray teyzesini komada nasıl beklemişti onca zaman? Peki Deniz teyzesinin yaptıkları? Onların yaşamı hep bir masal gibiydi... Sonu mutlu biten bir masaldı ta ki kötü cadı tarafından lanetlenene kadar! Görünürde bir cadı yoktu belki ama lanetlendikleri hakikatti. Yoksa gözlerinin önünde yatan sevgilisinin başka bir açıklaması olamazdı. Güneş günden güne ışığını kaybediyordu ve Poyrazın elinden hiç bişey gelmiyordu.Poyraza babası adını verdiğinde rüzgar gibi olmasını istemişti. Rüzgar gibi güçlü rüzgar gibi iyi hissettiren... Ama ne yazık ki poyraz o kadar güçlü biri değildi. Hatta ne güçlü biriydi ne de iyi hissettiren bir yapısı vardı.
Güneşin ilk yoğun bakım günlerinde boran amcasından yediği azarların hepsini hakkettiğini biliyordu. Kendini o kadar işe yaramaz hissetmişti ki... Ne diyebilirdi ki? Kızı bir başına onca işle bırakmıştı. Evet annesi suçlu sen değilsin demişti ona ama o öyle hissetmiyordu işte! Cama dokundu bir kez daha... Sevgilisinin sıcacık yüzüne değilde soğuk cama dokunmak en çokta bu acıtıyordu canını...
Yoldan geçen her hangi bir hemşireyi durdurdu genç adam.
Hemşire: Buyrun?
Poyraz: İçeri girebilir miyim?
Hemşire: Olmaz beyfendi kuralları biliyosunuz.
Poyraz: Kuralları biliyorum ancak bana lütfen 10 dakika verin
Hemşire düşünürken poyraz bi kere daha lütfen dedi. Hemşire ikna olmuş olacak ki kafasını olumlu anlamda salladı.Genç adam hazırlandı. Steril hale geldi. Ardından içeri girdi. Güneşin cıvıltılı sesi yerine makinelerin monoton sesini duymak... Zaten son günlerde makinelerin sesini duyup sevgilisinin parfümü yerine hastane kokusu soluyordu.
Bir an düşündü genç adam... Ne kadar da düşüncesiz bencilin tekiydi! Sevdiği kız yatarken bile hala kendisini düşünüyordu! Kızdı bi kere daha kendisine...
Güneşinin yanına gitti. Gün be gün soğuklaşan ellerine dokundu. Hani babası hep erkek adam ağlamaz demişti ya o son günlerde epey ağlamıştı... Güneş yatarken bile bişey daha öğretmişti poyraza... O da ağlamaktan gocunmamayı...
Poyraz: Özür dilerim... Özür dilerim sevgilim. Elimde olsa eskiye dönerim ne kadar eskiye bilmiyorum şu an ama mutlaka dönerim! Seninle geçirdiğim onca yıl onca hatırayla seni sevmekten asla vazgeçmem belki ama sana yaşattıklarımı yaşatmamak için tekrar belkide hayatına hiç girmezdim... Şu an ne hissettiğimi sorsan kesinlikle korku derim. Korkuyorum güneş... Sensiz kalmaktan korkuyorum. Ödüm kopuyo kızım! Bak allah canımı alsın ki beşiktaş küme düşsün ki seni köpek gibi özledim.
Güneş... Doktorlar uyansan bile hafızanın silinme ihtimalinden bahsediyo. Sen beni hiç unutmazsın ki! İnsan kalbinin ritmini değiştiren birini unutmaz ki! Son bi kaç dakikam kaldı sevgilim... Sadece bir kaç dakika sonra belki da hayatında hiç olmıycam... Bu ne demek dediğini duyar gibiyim. Sensiz olmuyor be güneş. Sensiz bu gemi kaptansız kalıyor. Belki hayatında olmazsam daha mutlu olursun be güzelim? Belki de artık bu yolun tamamen sonuna gelmişizdir...Poyraz vedasını ederken hemşire süresinin bittiğini söyledi.
Gidiyordu işte... Gemiyi en son kaptanlar terk eder lafı bir kere daha yaşanıyordu. Onun kaptanı güneşti...
Kapıdan çıkarken makinelerin sesleri değişti. Hemşirenin telaşlı haliyle yanından geçmesi bir oldu.Hemşire: Beyfendi hemen çıkın burdan!
Hemşire: Beyfendi!
İçeri giren doktorlarla hemşire poyrazı çıkardı.
Doktorlar VF olan güneşe müdahalede bulunmaya başladı.Aradan geçen dakikalar poyraz için geçmek bilmedi. Son zamanlarda yaşamayı unutmuştu zaten genç adam...
Kapıdan giren boranlarda yerde ağlayan poyrazı beklemiyordu.
Boran: Ne oldu
Kubilay: Poyraz? Oğlum?
Poyraz: Gü-güneş
Boran: Noldu kızıma?
Poyraz: Makineler... düz çizgi...
Miray: Kızıım
Mirayda ağlamaya başlamıştı. Kızı canıyla uğraşırken pınarları dinleyip kantine inmemeliydi! Kızını yalnız bırakmamalıydı!
Boran: Sakin ol sevgilim kızımıza hiç bişey olmayacak
Boran karısına sıkı sıkı sarıldı. Sanki karısına sarıldıkça acısı hafifliyordu. Bu öyle bi acıydı ki tarifi imkansız...
Boran güçlü olmalıydı. Karısına destek olması için, ayakta kalıp umutsuz kalmamaları için, en önemliside güneşi için güçlü olmalıydı.
Pınarla kubilaysa hiç bir şey diyemiyorlardı. Zaten şu durumda ne söylenebilirdi ki? Pınar o an poyraza bişey olsa ben ne yaparım diye düşündü. Mirayın bu kadar güçlü olmasını takdir etti ardından...
![](https://img.wattpad.com/cover/108236756-288-k912314.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyunun adı: AŞK
FanfictionÖnceliklee bir adet miray ve boran hikayesiyle geri döndüğümü belirteyim. E arayı çok açmamak gerek öyle değil mi? 😌 Onların aşkı konservatuarda başlamıştı. Taa ki Boran mezun olup tiyatro turnesiyle gidene kadar. Mirayın terk edilmiş hissetmesine...