~13~ Ölüm Korkusu

249 60 0
                                    

Şuramda bir şeyler var. Sahiden bir şeyler var. Haykırmadan anlatamam...

  Diğer günlerden farkı olmayan b.ktan bir gündü yine başlayan. Geçen her günde Melek'in acısı dahada derinleşiyordu. Canı yemek yemek, hatta su içmek bile
istemiyordu. Alp'in yokluğu çok etkilemişti onu.

Defalarca aramasına rağmen açmamıştı telefonlarını. Bu da içinde bir yerlerde acaba başına bir şey mi geldi? Yoksa kendine bir şey mi yaptı? Sorularının oluşmasını sağlıyordu.

O kadar çaresizdi ki Alp'in açmayacağını bildiği halde Tunç'a bile aratmıştı. Ama nafile... Amcasını bile aramayan Alp tabiiki Tunç'un telefonlarını da cevaplamamıştı.

Sanki buhar olup uçmuştu. On gündür ne gören ne duyan vardı. İstediği zaman öyle bir gizlenirdi ki kendisi istemediği sürece kimse bulamazdı. Şimdi de öyle yapıyordu. Melek kendine kızgın olduğunu biliyor vede Alp'e hak veriyordu. Ama son pişmanlık çare etmiyordu.

Meğer bu işe girip Alp'i kaybettim, ben de oyuna devam ederim diye düşündü. Belki bu keyfini yerine getirirdi... Bir nebzede olsa... Güzel, bol korkunçlu bir plan yapmalıydı şimdi sadece.

~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•~•

Hava iyice kararmıştı ve Melek'in canı hala çok sıkkındı. Bu gün geçen iki haftaya göre güzel sayılabilecek bir gün geçirmişti oysa ki...

Alışveriş bahanesi ile dışarı çıkıp Aslan ile buluşmuştu. Aslan iyi bir elemandı. Bu güne Melek'in kadar yaptığı çoğu işte parmağı vardı. Gece yarısı Tunç'u boğmaya kalkan da oydu. N'olur öldüreyim kalkamasın  yataktan o şerefsiz. diye çok dil dökmüştü ama Melek daha erken diyip engellemişti onu.

Güzel bir plan yapmışlardı birlikte. Bol kurşunlu, ve kanlı bir plan. Tabii Aslan yine kafasına sıkalım bitsin demişti Tunç'un ismini duyunca.  İyice mafya havalarına girmişti. Akasya durağındaki Kara Tahir'in yanındaki adam gibi sürekli indirrim mi Melek abla? Diyordu manyak...

Şimdi ise eve yakın bir yerlerde Tunç gelsede eğlensek diye yerinde duramıyordu heyecandan. Yanındaki adamlar bile heyecanlanmıştı. Sanki yıllardır beklemişte ilk defa görüp öldürecekmiş gibilerdi.

Sonunda Tunç yeni bekçisi (koruma) ile birlikte arabadan indi ve hızlı adımlarla içeri girdi. Aslan Tunç'un  Alp'ten sonra bu gerizekalıya nasıl canını emanet ettiğini anlamıyordu. Höt! deseler mezar kazardı bu muhallebi çocuğu.

Melek kocacığı (!)nı kapıda karşılayıp sevinçliymiş gibi bir gülümseme yerleştirdi yüzüne. Ne kadar zorlansa da... "Hoşgeldin. Bu gün yemekleri bizzat ben yaptım beğenecekmisin bakalım." dedi.

Tabiiki de yemek falan yapmamıştı. Yapmayı bilse Tunç'a değil Alp'e yapardı. Ama bunu Tunç'un bilmesine gerek yoktu değil mi?

Tunç heyecanla Melek'i öptü ve üst kata çıktı. Melek Tunç arkasına döner dönmez eli ile yanağını sildi tiksinircesine. Pis şerefsiz dedi sadece kendi duyabileceği sesle. Tek tessellisi bu gece eğlenebileceğiydi.

MASUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin