Bir mısra daha söylesek sanki herşey düzelecek...
Bölüm şarkısı:
Sezen Aksu; Gitme Dur Ne Olur. Açmanız gereken yeri yazacağım. Keyifli okumalar.Alp gözlerini zorlada olsa aralayıp uykusunu dağıtmaya çalıştı. Son günlerde hiç keyfi yoktu. Melek bu evlilik meselesine çok taraftardı ve bu da ister istemez canını sıkıyordu. Ne vardı bu kadar ısrar edecek. Bilmiyor muydu karşı çıkmasının sebebini sanki. Adını duymaya, yüzünü görmeye dahi tahammül edenmediği bir adama sevdiği kadını altın tepside sunmak mı? Delice!..
Kolunu yan tarafa attığında bir boşlukla karşılaştı. Son günlerde birbirlerinden kaçtıkları için önemsemedi. Yine erken kalkmış olmalı diye düşünüp kalktı ve banyoya yürüdü. Elini yüzünü yıkayıp kendine gelmeye çalıştı. Kalp ritmi hızlıydı bu gün diğer günlere nazaran. Bir süre aynada kendine bakıp üzerini değiştirdi ve banyodan çıktı. Odanın kapısına geldiğinde gördüğü şey ile duraksadı. Bir adım geri gidip kapının üzerindeki yapışkanlı not kâğıdını eline alıp üzerindeki yazıyı okudu. Özür dilerim. Bu ne demek oluyordu?
Hızlı adımlarla salona çıktı. Etrafa baktığında aradığı kişiyi bulamadı. Evin içini ve evin atrafını arayıp salona tekrar döndü. Bu gün tam 1 ay olmuştu düşünmek için zaman isteyeli. Belki de kararını söylemek için gitmişti. Ama eğer öyleyse neden böyle bir not yazacaktı ki. Tamam yaptığı şey doğru değildi ama... Peşinden gitmeliydi. Nikâhtan önce bulup durdurmalıydı. Koşarak arabayı bıraktı ğı yere gitti. Aynı yerinde duruyordu. Arabayı almadığına göre fazla uzaklaşmış olamazdı. Tabii sabah çıktıysa. Yolları tarayarak ilerliyordu bozuk toprak yolda. Değil Melek tek bir hayvan bile yoktu. Bomboştu her yer...
Bulamayacağını anladığında arabayı hızlandırıp şehre sürdü. Yıllar gibi gelen yolculuğun ardından arabayı kendi evinin önünde durdurdu. Heryere baktı ama yoktu. Daha sonra Melek'in ayrı yaşadığı eve gitti. Zaten arası pek uzak değildi. Olağan üstü bir hızla burayı da taradı ama yine bulamadı. Aklına şirkete gitmiş olabileceği gelince arabaya koştu ve motoru çalıştırdı. Onu bulamazsam bile o şerefsiz oradadır.diye düşünüyordu. Şirketin kapısından hızla girdiğinde danışmada oturan kıza Tunç'un gelip gelmediğini sordu. "Sabah uğradı, iki dakika sonrada gitti." cevabını alınca korkusu artmıştı.
"Nereye gittiğini söyledi mi?"
"Biliyorsunuz Alp bey, bana öyle şeyler söylemezler." Alp kimin yereini bilebileceğiji düşündü ve aklına sekreteri Eda geldi. Galiba numarası vardı vakit kaybetmemek için rehbere girdi. Tahmin ettiği gibi vardı. İsminin üzerini kaydırıp aradı. "Buyrun Alp bey?" dedi Eda sorarcasına. Alp hemen konuya girdi çünkü kaybedecek bir salisesi bile yoktu.
"Eda Tunç bey nerede biliyor musun. "
" Bir saniye hemen bakayım." dedi. Telefondan tuş sesleri geldi ve cevap verdi.
"**** nikâh dairesindeler Alp bey. Bir sorun mu vardı?"
"Yok. Nikâh ne zaman?"
"Saati bildirmediler." Alp teşekkür bile etmeden kapattı telefonu ve hızla nikâh dairesine doğru yola çıktı. İçinden Allah'ım ne olur geç kalmayayım.diye dua ediyordu. Ellerinin titremesini zapt etmeye çalışırken nihayet gelebilmişti. Arabayı park etmeyi bile düşünmeden içeri koştu. Kapılardan içeri bakarak ilerliyordu ama Melek'i ve Tunç'u göremiyordu. Kontrol ede ede ilerlerken bir kapının önünde durdu. Buradaydı... Karşılıklı ayakta duruyorlardı. Tunç Melek'e yaklaşıp alnından öpene kadar Melek'in elindeki kırmızı evlilik cüzdanını fark etmemişti bile. Geç kalmıştı... Çok geç...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUM
Fiksi RemajaBir yeminle başladı bu hikaye. "Sen beni ve ailemi mahvettin,bende seni mahvedene kadar durmayacağım. Ölü bedenini görene kadar vazgeçmeyeceğim." dedi ve bu yola çıktı. Ama kader her zamanki gibi yaramazlık yapacaktı yine. Süprizlerle çıkacaktı kar...