Melek şu an sadece Alp'in yanında olmasını ve hem bebeğini hem kendini korumasını istiyordu. Ama yoktu. Yeniden gelen şiddetli bir sancıyla olanca gücüyle bağırdı: "Alp!" ellerini karnında birleştirmiş bebeğini tutmak istercesine sarıyordu karnını. Kendinden geçmeye başlıyordu artık.Fırat onun bu halini hemen fark etti. Melek'i içeri taşımaları gerekiyirdu. Şok olmuş şekilde bakan Mert'i kendine getirmekle zaman keybetmek istemiyordu. Tam onu kucaklayacağı sırada kapıdan paldır küldür girdi Alp. Şu an kendisini zerre kadar düşünmüyordu. Dün gece babasıyla konuştuğundan beri o kütüğün üzerinde oturuyordu. O kadar geçmişti ki kendinden Melek'in sesini ancak ikincisinde duyabilmişti. Korkuyla yaklaştı duvara yaslanan kadınına. Acıyla kıvranıyordu. Gözlerini hemen babasına çevirip cevabindan korktuğu o soruyu sordu. "Baba ne oldu? Melek iyi mi?"
Fırat bu durumda yalan söylemek ile uğraşamayacaktı. "İyi değil. Düşük yapıyor." dedi düşünmeden. Alp şok olmuştu. Söyleyecek tek kelime bulamıyordu. Daha bir kaç gün önce öğrenmişti hamile olduğunu. Daha bir kez bile dokunamamıştı ona. Nefesi kesildi... Babasının sesiyle kendine geldi. "Alp! İçeri taşı! Yatağa taşı Alp!" silkinip kendine geldi hemen. Bir hamlede kucağına aldı Meleğini. Ve kalkmasıyla yere bulaşan kırmızı sıvıyı görmesi bir oldu. Elleri tutmuyordu. Kucağındaki sevdiğini hatırlayıp tutuşunu sıkılaştırdı ve büyük adımlarla içeri girip Melek'i yatağa bıraktı.
Babası sürekli talimatlar veriyordu ama söylediklerinin bazılarını anlıyordu Alp. Sonunda yanağında hissettiği acıyla kendine geldi. Babası ona ilk defa tokat atmıştı. Kendine gelmesi için. "Alp! Alp toparlan! Yardım et, düşük yapmasını engelleyebiliriz."
Alp'in gözleri ışıldamıştı resmen hemem Melek'in yanına gelip elini tuttu sıkıca. Ama Melek onu far edemeyecek kadar çok acı çekiyordu. Dişlerini sıkıyordu, bebeğinin gidişine engel olmak için kendini sıkıyordu. Ama bu bir işe yaramıyordu. Acı her saniye daha da artıyordu. Etrafında olan biten hiçbirşeyi algılayamıyordu. Artık bedenine fazla geliyordu bu acı. Bir kez daha bağırdı, ama bu sefer konuşmaya bile takati yoktu. Sadece güçlü bir çığlık attı. Bedeni pes etmişti artık. Karanlığa çekiliyordu ve buna engel olmaya zerre gücü yoktu. İstese de direnemiyordu. Ve sonunda direnmeyi bıraktı.
Fırat artık yapacağı bir şeyin kalmadığını anladı. Melek bayılmıştı ve bebek gitmişti. Üzüntü ve yorgunlukla eğdi başını. Alp sürekli konuşuyordu. "Baba ne oldu?" diye soruyordu. İyi bir şeyler duymak istiyordu ama o da biliyordu kaybettiklerini. Melek'in pantolonu kan içinde kalmıştı ve acıya dayanamamıştı. Ağladı Alp... Kaybettiğini anladığı an ağladı hıçkıra hıçkıra. Kendini suçluyordu. Suçluydu. Öfkeyle yerinden kalkıp yanındaki duvara ard arda indirdi yumruklarını. Canı yansın istiyordu. Meleğinin canını yaktığı için canı yansın.
Onu durduran omzundan sertçe onu tutup çeviren el oldu. Ve döndüğü anda oldukça sert bir yumruk yedi yüzüne. Bunu yapan Mert'ti. Tutamamıştı kendini daha fazla. Günlerdir Melek'in çektiği acıyı ve Alp'in ona olan davranışını görünce ve de şimdi olanlar... Alp'in yakasına daha fazla yapıştı. Sinirini alamamıştı hala. Ve bir yumruk daha salladı yüzüne doğru. Alp hiç tepki vermiyordu. İstediği buydu zaten. Canı çıkana kadar dayak yemek. Sonunda Mert bir yumruk daha atacakken Fırat ayırdı onları.
"Mert sakin ol! Dışarı çık, hava al kendine gel." diyip Mert'i kapının dışına çıkardı ve kapıyı kapatıp Alp'e döndü. Hala Mert'in bıraktığı yerdeydi. Onu sarsıp kendine getirdi. "Alp! Toparlan hadi. Git elini yüzünü yıka gel."/diyip onu da kapı dışarı etti ve Melek'in baş ucina gelip saçlarını okşamaya başladı. Bir kaç saniye sonra kapı yeniden açıldı. İçeri giren Alp yıkılmış görünüyordu. Fırat yerinden kalkıp elini Alp'in omzuna koydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASUM
Novela JuvenilBir yeminle başladı bu hikaye. "Sen beni ve ailemi mahvettin,bende seni mahvedene kadar durmayacağım. Ölü bedenini görene kadar vazgeçmeyeceğim." dedi ve bu yola çıktı. Ama kader her zamanki gibi yaramazlık yapacaktı yine. Süprizlerle çıkacaktı kar...