~20~ Beklenmeyen

213 58 0
                                    

Fırat sabah uyanır uyanmaz soluğu her zamanki gibi Melek'in yanında aldı. Geceleri yalnız kalmanın, kendini dinlemenin ona iyi geleceğini düşündüğü için yanına gitmiyordu. Odanın kapısını hafifçe açıp, başını kapı aralığından içeri uzattı. Gördüğü ile gözleri irileşti.

Alp gelmişti. Yerde Melek'in başucunda uyuyordu. "Sonunda!" diye rahat bir nefes alıp açtığı hafiflikte kapattı kapıyı vr sessizce uzaklaştı. Gece konuşup barıştıklarını düşünerek. Oysa bilmiyordu ki Melek Alp'i hala görmemişti.

Melek şişmiş gözlerini zorlukla aralayıp yeni güne mutsuz ve umutsuz bir başlanğıç yaptı. Ağrıyan gözlerini eli ile ovuşturup kendine gelmeye çalıştı çünkü hayal görüyordu. Güzel bir hayal. Alp'i yanı başındaydı. Gözlerini kırpıştırıp hayran olunası yüze yeniden baktı. Rüyada olduğunu düşünüyordu, ve bu rüyadan uyanmaktan korkuyordu. Gözlerini bir saniye bile ayırmıyordu sevdiği adamın yüzünden. Göz kapaklarının kapattığı gözlerini özlemişti. Hatta kirpiklerini bile özlemişti. Rüyada olsa hasret gidermek istedi.

Dakikalardır izliyordu, baktıkça daha çok pişman olup ne kadar büyük bir hata yaptığını anlıyordu. Gözünden süzülen yaşlara, boğazına gelen hıçkırıklara daha fazla mani olamayıp bıraktı kendini. Hıçkıra hıçkıra, ağlıyordu. Alp bu sese açtı gözlerini. Gece uyuduğuna emin olunca gönlü el vermemişti orada kalmasına ve odasına taşımıştı. Gelene kadar sayıklamıştı ama anlamamıştı ne söylemek istediğini. Gelmeyecek demişti ama bir keresinde, onu anlamıştı.

Doğrulup uykulu gözleri ile baktı Melek'e. Neden ağladığını anlamasada bir an önce susmasını istiyordu. Dayanamıyordu gözünden akan tek damalaya. Elini uzatıp silmek istedi yaşları. Uzattı da.. Ama aklına kendisini nasıl bıraktığı gelince durdu eli. Bu kez beklenti, ve hayal kırıklığı ipe bakan gözler Melek'indi. Kendisine dokunmayacak kadar mı nefret ediyordu. Gözyaşları çoğalırken, boğazında hissettiği yanma ile hızla yerinden kalktı ve bonyoya koştu. Araksında mereklı bir çift göz bırakarak.

İçi çıkarcasına öğürüyordu Melek. Mert sesi duyup hızla kalktı yerinden ve bonyoda olacağını düşünüp oraya koştu. Melek adım seslerinden gelenin Alp olduğunu düşündü. Ama mutluluğu boğazına yeniden tırmanan acı safra ile yairıda kaldı. Mert gelip Melek'in halini görünce yüzüne dağılan birkaç tutam saçı geriye çekti. Hamilelikte böyle şeylerin olabileceğini bildiğinden endişelenmiyordu ama üzülüyordu onun bu haline.

Melek midesinde kalan birkaç şeyi de çıkardıktan sonra kendini toparlayıp arkasına baktı ve gördüğü kişi ile hayal kırıklığına uğradı. Mert endişeli gözlerini Melek'in solan yüzünde gezdirip "İyi misin?" diye sordu. Melek evet analamında başını sallayıp hızlı adımlarla Mert'in bıraktığı boşluktan geçip odsının kapısıa geldi. Titrek nefesini dışarı verip elini kapı koluna uzattı ve kolu indirip kapıyı itti.

Az öncekilerin bir hayalden ibaret olmasını istemiyordu. Boş bir oda görmek istemiyordu. İçeri girdi ve gözleri ile etrafı taradı. Mavileri aradığı toprak kahvelerini bulunca iki adımda yanında bitip çelimsiz kollarını Alp'in ince beline doladı. Onunda aynısını yapmasını bekliyordu ama beklediği olmadı. Hala kızgın olduğunu anladı böylece.

Alp ise ne yapacağını bilmeden duruyordu. Srılmak istiyordu, ama kırgınlıgı engel oluyordu. Kızgın olsa geçerdi,ama kırılmıştı. Melek ayrılıp sulu gözleri ile baktı bu kez Alp'in yüzüne. Tek bir duygu kırıntısı yoktu yüzünde.

Yavaşca uzaklaştı Alp Melek ten. Onu hala affetmiş degildi. Evet, buraya ona bir şey olmuş olma ihtimali ile gelmişti ama şimdi bunun babasının bir oyunu olduğunu anlamıştı, kalması için bir sebep yoktu. Kapıya ilerledi tam açacakken elinin üzerine gelen küçük el ile durdu. Melek üzüntüsünün ele geçirdiği sesi ile "Nereye?" diye sordu çaresizce.

Alp bir an bile yüzüne bakmadan buz gibi sesi ile "Geldiğim yere." dedi. Gidecekti. Melek yeniden nefessiz kalacaktı. Onu durdurmanın tek bir çaresi vardı. Melek ucuz bir insan gibi bu halini kullanmak istemiyordu ama başka seçeneği yoktu. "Bizi bırakma!" dedi umutla. Alp duyduğu sözler ile bir an duraksasada kendini topladı ve gözlerini Melek'in gözlerine sabitleyip "Bunu babasına söyle, yani kocana." dedi tüm acımasızlıgı ile, ve kapıyı açıp kendini dışarı attı.

Melek duyduklarının şoku içindeydi hala. Ne yapacağını şaşırmıştı. Peşinden gitsi mi kalsa mı bilmiyordu. Böyle bir şeyi nasıl düşündüğünü, nasıl söylediğini aklı almıyordu. Aşkı onu kendini aldatmakla itham ediyordu. Bu kadarı fazlaydı. Hızlı adımlarla idadan çıktı. Alp çoktan bahçeye gelmişti. Koşup ona yetişti ve kalan son gücü ile kolundan tutup kendine çevirdi. Öfke dolu gözlerini Alp'in yüzünde gezdirip sıkı bir tokat attı yüzüne.

Tenin tene çarpmasının çılardığı ses doldu ikisininde kulaklarına. Ne olduğunu anlamamışlarfı. Ama Melek'in canı Alp'ten daha çok yanmışı hiç şüphesiz. Bir adım geri çekilip yaptığını anlamaya çalıştı Melek. Alp'in sözleri canını yakmıştı. Bu sözleri duymayı hakkettiğini düşünmüyordu. Hızlı nefeslerinin arasında yine hormonlarının azizliğine uğradı ve aklından geçenleri kelimelere döktü.

"Sen, bana böyke bir şey nasıl söylersin?" sesi biraz yüksek çıkmıştı ama bu uurunda değildi. Alp burukça gülümsedi ve Melek'i yılacak o sözleri söyledi.

"Evli bir kadın gelip sana hamile olduğunu söyleyince çocuğun kimden olduğunu tahmin etmek pekte zor olmuyor." Ok yaydan çıkmıştı artık. İkiside kendini kaybetmişti. Ve sonrasını düşünmüyordu.

"Aptalsın sen. Koca bir aptal. Benim bir orospu olduğumu söylüyorsun ama unutma beni bu hale sen getirdin. Beni sen kullandın ve ben de buna izin verdim. Şimdi ise babanın oğlu olduğunu gösteriyorsun. Onun annene yaptığını sen yapıyorsun. Söylesene şimdi inu anlıyor musun? 'Nasıl bu kadar şerefsiz olur bir insan?' diyordun ya şimdi anlıyor musun? Napıcaksın? Buradan babanın yanına gidip 'Seni çok iyi anladım.' diyip sarılacak mısın ona?" Melek'in sözleri Alp'i kırıyordu ama Melek bunu farkında değildi.

Alp yumruklarını ve dişlerini sıkıyordu. Dayanamıyordu sözlerine. Bu hayatta annesindrn öğrenmişti her şeyi ve delicesine sevdiği annesine hakaret eden kim olursa olsun göz yummazdı. "Sus artık. Şansını zorlama!"

"Zorlarsam ne olur? Öldürür müsün? Beni? Onu mu alırsın yoksa benden? Naparsın Alp! Zorlarsam ne yaparsın?" bir elini karnına koymuş öfke saçan gözlerle bakıyordu. "Babanın oğlusun Alp Eroğlu. Bunu kabul et." dedi ve daha ne olduğunu anlamadan yanağına inen tokat ile kendini yerde buldu. "Kes sesini kesss! Bir daha bana o adamın soyismi ile hitab edersen yapacaklarımdan ben sorumlu olmam Ece Eroğlu." dedi Melek'e üstten bakarak.

Melek ileri gitmişti, ve Alp'te yaptığı şeyin ne olduğunu yeni yeni idrak ediyordu. Öfke soluyarak birbirlerine bakarlarken Fıratve Mert koşarak geldiler yanlarına. Mert Melek'i yerde eyanağını tutarken görünce az önce
tokat atışı geldi gözünün önüne ve Alp' e saldırmak için ileri atıldı. Fırat onu kolundan yakalayıp "Melek'e bak sen. İyi değil." dedi ve Alp'i de alıp evden uzaklaştı.

Yeterince uzaklaştıklarına emin olunca Alp'i durdurdu ve "Neden tokat attın?" diye sordu. Alp beklediği soruyu cevapladı. "Bana sen babanın oğlusun dedi. Babam yok benim." diye bağırdı. Fırat böyle konularda suçun iki kişide de oldugunu bildiginden yeniden bir soru sordu. "Peki, sen ona ne dedin?"

"Ne!"

"Sen ona ne dedin de o da sana bunu söyledi Alp?"

"Hamile olduğunu söyledi." Fırat devem et derceine baktı yüzüne. "Ben de... Git onu bebeğin babasına söyle dedim...kocası var onun bebeğinin babası."

"Böyle olduğuna gerçekten inanıyor musun peki!" Başını öne eğmekle yetindi Alp. İnanmıyordu. Hem de hiç. Ama o an canı yansın istemişti. Çocukça bir hareketti bu ama engel olamamıştı kendine. Artık ağızdan çıkan sözler için geç kalınmıştı. Melek'te en az Alp kadar pişmandı. Alp kadar kırgın. Bu yaşına kadar ilk defa şiddet görmüştü onu da sevdiği adamdn bebeğinin babasından görmüştü. Kalbi lkırıktı.

Alp uzaklaştığından beri düştüğü yerde bir eli sızlayan yanağında diğeri karnında bakıyordu arkasından. Sus demişti Alp. Bu kelime beyninde yankılanıyordu.Mert kendisini yerden kaldırmaya çalışıyordu ama tüm gücü çekilmişti. Sonunda Mert'in yardımı ile ayağa kalktığında karnına saplanan acı ile hareketsiz kaldı. Bu ağrıların anlamını çok iyi biliyordu.

MASUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin