BÖLÜM 8

2.9K 242 68
                                    

***

Bu adamın şarkılarına ve kiblerine bayılıyorum ya geçen bölümdeki klibi izleyenler yorum atsın bakimmm 😎

***

Koşuyordu, peki neden koşuyordu? İçinde adlandıramadığı bu yıkılmışlık hissi de neyin nesiydi? Gözlerinden akan yaşlar yüzünden önünü göremiyordu. Tökezledi, düşer gibi olduğunda toparlanıp  tekrar koşmaya başladı. Nefessiz hıçkırıkları boğazında düğümlenip, kalbini sıkıştırıyordu.

Adının seslenilmesiyle arkasını döndü. Peşinde Arslan vardı. Neden peşinden geliyordu? Alkan, neden kaçıyordu? Öylece durup yanına koşarak gelmesini seyretti. İnsan koşarken bile böyle güzel görünmemeliydi. En azından o öyle olmamalıydı, Alkan'ın dikkatini dağıtmamalıydı.

Kafasını allak bullak etmemeliydi. Yanına ulaştığında dudaklarına kapanmadan önce son gördüğü, fırtına bulutuna serpiştirilmiş okyanus taneleri rengindeki çirkin gözlerinin içindeki çaresizlikti.

İçinde hapsettiği hıçkırıkları dinmiş gibiydi, sanki bu anı bekliyormuşçasına. Nefes alamıyordu ama Arslan, Alkan'ın yerine de nefes alıyormuş gibi hissediyordu. Deli gibi çaresizce verdiği öpücüklerine neden o da son kez istiyormuş gibi çaresizdi. Neden onu öpüyordu Alkan? Neden hâlâ onu itmemişti?

Bir süre sonra dudaklarını sömüren dolgun dudakları kendinden uzaklaştırıp, itti. Kıpkırmızı olan dudaklarını koyu kırmızı kana bulayana kadar öpmek istemişti. Alkana çaresiz gözlerle bakarken, "Lütfen!" dedi.

Sert, keskin çenesine bir yumruk daha savurdu Alkan. Kana bulayamadığı dudaklarına vurmak istemiyordu.

"Benden uzak dur!" dedi, sesinden akan tüm nefret tınılarıyla. Sol gözünden aşağı akan yaşı sinirle sildi. Gözyaşlarını görmesinden nefret ediyordu.

Arslan'ın "Üzgünüm" demesiyle, "Kes sesini" deyip, üzerine atlaması bir olmuştu.

Nefes nefese uyandığında Arslan'ı yüzüne doğru eğilirken bulmuştu. Ayağıyla suratına geçirip bir "Ah!" sesiyle yere düşmesini sağladı. Gözleri sonuna kadar açılmıştı ve zar zor nefes alabiliyordu. Ne yani sadece rüya mıydı? Allahım sana şükürler olsun bu çirkin maymunu öpmediğim için diye içinden şükür namazı bile kılacak durumdaydı. "Öggkk! "dedi, iç sesi de Alkana katılarak. "Iyyy" diye karşılık verdi Alkanda.

Ayrıca ne o öyle, yeşil çam senaryosu gibi rüya mı olurdu, ebesini yaa!

Kafasını sağ sola sallayıp, yerde hâlâ oturur pozda Alkana bakan Arslan'a baktı. Kayıtsızca "Ne var! karabasan rüya gören görmedin mi hiç hayatında" diye sinirle bağırdı. Titriyordu, bunu sanki sinirliymiş gibi gösteriyordu ama daha çok rüya bile olsa yaşadığı heyecandan dolayı titriyordu ve bu onu gerçekten de yavaş yavaş sinirlendiriyordu.

"İlk kez Yunan Tanrısı görüyormuş gibi davranma, artık bana alışman gerekirdi. Her beni gördüğünde ağzın böyle açık kalacaksa sineklik taktırmak zorunda kalırız." dedi Alkan kendini beğenmişlikle.

Arslan, kafasını sağ sola sallayarak, "Niye şimdi durup dururken bana vurdun godzilla bacaklı" dedi.

Alkanın Kaşları çatılırken, "Suratına vurmak sevap diye bir tabela asılı, bunu sadece benim gibi IQ'su yüksek zekalılar görebiliyor" dedi, laf sokarak.

Arslan "Neye çattım ben böyle ya, utanmasa ağaca bile niye oksijen üretiyorsun? Buradaki tek oksijen kaynağı ben olabilirim dersin psikopat" dedi alnını ovuşturarak.

"Ben psikopat değilim, yüksek işlevli bir sosyopatım. Araştır biraz" dedi, yataktan kalkarak oturdu. Aniden kalktığı için biraz başı dönmüştü.

Arslan, sinirle burun kemerini tutarak ayaklandı. "Dua et, başını vurduğun ve yüzün ayın yüzeyine benzediği için sana dokunmuyorum. Yoksa varya..."

"Ne, yoksa ne! ne yaparsın yoksa" dedi sinirle gülümserken. Alkana gülümserken yeni fark ettiği gamzesiyle Alkanin gözü kusuruna takılmıştı. Kendine not, onu gülümsetme ağlat.

"Severim" dedi. Tekrar titrerken, gözlerini kısarak ona baktı. "Bok seversin sen anca deve kuşu kafalı, git kafanı toprağa göm de herkesi bu çirkin surattan kurtar" dedi, ayağa kalkarken ama yeni doğmuş buzağı gibi olduğu yerde sendelenmeye başladı. Alkanı hızla koltuk altlarından tutmasıyla kaslı gövdesine doğru düşmüştü. Kendini geri çekmek için elini gövdesine koyup, uzaklaşmaya çalıştı ama onu gövdesine tekrar yapıştırdı.

Gözleri kapanırken yine rüyayı hatırlamasıyla kendini ani bir şekilde çekmesi bir olmuştu. Ama Alkanı sıkı bir şekilde tuttuğu için beraber yere düşmüşlerdi. Yere çarpmaması için sırtını döndürerek Alkanı üstüne çıkarmıştı, böylece onu tekrar zarar görmekten korumuştu.

Ona anlamayan gözlerle bakarken, "Ne yapmaya çalışıyorsun, solucan beyinli" dedi, düşünceli bir şekilde.

Arslan "Hani iyilik dediğimiz bir şey var ya, onu yapmaya çalışıyorum" dedi nefesleri Alkana çarparken.

"Bunu son kez söylüyorum, siktiğimin merhametini götüne sok!" dedi, tüm sakinliğiyle ama Arslan onun ayarlarıyla oynuyordu.

"Sanırım bu cümle; siktiğimin merhametini kendine sakla ibneydi, diye hatırlıyorum" dedi.

"Doğru; o zaman siktiğimin merhametini kendine saklayıp, götüne sok siktiğimin ibnesi"

Alkan, zevkle "Bu nasıl?" dedi tek kaşını havaya kaldırarak.

"Muazzam, bunu daha çok beğendim" dedi kafasını sallayarak.

"Al işte, beyinsiz iki" dedi üstünden kalkmaya çalıştı. Onu üstüne tekrar hırsla çekip, kafalarını yaklaştırmıştı.

"Birincisi kim ki?" diye sordu. Gözlerinde gördüğü inşallah kıskançlık pırıltıları değildir de, kanserden oluşan beneklerdir. "Sanane amına.." dudakları üzerindeki işaret parmağıyla sustu.

"Sana hiç sessizken ve küfür etmezken güzel olduğunu söyleyen oldu mu?" diye sordu, yine anlamak istemediği pırıltılarla Alkana bakarken.

Alkan da cevap olarak elini yaladı. "Iyyyh!" diye elini üstüne silerken ayağa kalkmak için hamle yapacağı sırada içeri biri girdi. Kapının sesiyle arkasını döndüğünde Mert'i kapıya yaslanmış bir şekilde gördü. Önce suratsız bir ifadeyle bakıyordu. Sonra derin bir nefes alıp, "Niye kaldıramadığın belli oldu abi" dedi neşeyle.

Yüzüne bön bön bakarken ıslık çalarak uzaklaştı. "Ihmm, sanırım beyinsiz bir o anladığım kadarıyla" dedi. Alkan kirpiklerini kırpıştırırken, az önce Mert'in bulunduğu boşluğa bakıyordu.

Altındaki beden, "Demek kaldıramıyorsun, acaba neyden bahsetmiş olabilir" dedi kıkırdamalarının ardından.

Yüzü patlıcan moruna dönerken, boğazı yırtılırcasına "Meeerrrttt!" diye bağırdı. Mert'den son duyduğu ses, "Siktir şimdi sıçtım" diye sözler eşliğindeki bir kapı çarpma sesiydi.

Şimdi size hayatınızdaki beyinsiz birleri nasıl cezalandırmanız gerektiğini gösteren kısa bir belgesel izletecekti.

***

AMAA BİR SONRAKİ HAFTAYAAA... Muhahahaha :)

Vizeler bitti, bende bittim. Cenaze yerimi size konum atarım. Helvayla gelmeyeni içeri almıyoruz.

***

KRALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin