Arslan, kafasını ellerine gömmüş karanlık düşüncelere dalmıştı. Her şey onun yüzünden olmuştu. Yine koruyamamıştı. Her zaman geç kalınmışlık yaşıyordu. Bir insan kaç defa öldürülür lafının kanıtıydı sanki kendisi. Bitmiyordu, bu döngü hiçbir zamanda bitmeyecek gibiydi Arslan için. Dokunmaya kıyamadığı, nefesini aşkı için tutarken, kaç kere daha unutulmuşluğun kıyısında can çekişecekti aşkı için.
Kapının açılmasıyla Arslan her zaman yanında olan kır saçlı adama baktı. Uzun paltosunu siyah koltuğa atmıştı. Yürürken yüzündeki gülümsemeyi fark etti. Derin bir nefes alıp dışarı verdi. İyiydi, o hâlâ yanındaydı.
"Merak etme tam zamanında yetiştiğim için sadece omzunu diktim. Bir şeyi yok, hâlâ kalın kafalının teki" dedi yaşlı adam.
Arslan ayağa kalkıp, sakin bir şekilde yaşlı adama yürüdü. "Bunu biliyorum, öyle olmasa burada olmazdım" dedi. Yaşlı adam Arslan'ın kolunu kavrayıp, uzun kollu badisinin kolunu sıyırdı. "Ne o yoksa yetmedi mi?" dedi Arslan'ın kolundaki jilet izlerini gösterirken, yaşlı adam çenesini sıkarak konuşmuştu.
"O acı çekti, bende çektim. O acı çekmek istiyor, bende onun acısını hissetmek." dedi Arslan yaşlı adamın gri rengi gözlerinin içine bakarken.
"O ne zaman durup nefes almak isterse, ikimiz içinde nefes alacağım" dedi Arslan, kollarını nazik ama bir o kadar sert bir şekilde onun elinden kurtarmıştı. "İkinizde yanmaya meyilli iki aptalsınız. Resmen vals yapıyorsunuz" dedi yaşlı adam kafasını sağ sola doğru onaylamaz bir şekilde sallarken, Arslan'dan uzaklaşmıştı.
Arslan, eğlenir bir ifadeyle sırıttı. "Kelebek valsı mı?" dedi.
"Ölüm dansı, Ne bok yerseniz yiyin" dedi yaşlı adam sonunda pes etmişti. Sözlerini banyodan yeni çıkan Mertle yarıda kesmişti. Mert ayakta dikilen ikiliye baktı. Hepsi Alkan için buradaydılar. Alkanı her zaman başı ne zaman dertte olsa yaptığı gibi evine getirmişti. Bu kez cidden sinirliydi Mert, nasıl onsuz gidebilmişti ki.
Mert "Böyle sohbet ettiğinize göre Alkan iyi olmalı" dedi ve mutfağa doğru ilerledi. Arslan "Ne yapıyorsun?" diye tek kaşı havada soru sormuştu. "Çay yapmaya, sanırım konuşacaklarımız birikmiştir." dedi sakin bir sesle cevap verirken gözden kaybolmuştu.
Arslan "Alkan haklı buna beyinsiz yavşak derken, hep uçkurunu düşünüyor." dedi Mert'in arkasından nefretle karışık özlemle bakarken. Eski dostunu özlemişti. Arslan pek çok hata yapmıştı Alkana karşı ama Mert ikisine karşı daha kötü bir hata yapmıştı. Eskiden arkadaşıydı ama onun yaptığını dostlar birbirine yapmazdı.
Mert elinde çayla gelirken Arslan'ın gözlerindeki nefreti görmezden gelmeye çalıştı. Arslan elindeki çaya işaret ederek "Bana yok mu?" dedi. "Mutfakta gidip alabilirsin" dedi çayından bir yudum alıp koltuğa oturmuştu. Arslan sabır dileyerek, Mert'in tam karşısında olan koltuğa atmıştı kendisini.
Yaşlı Adam "Ben gidip faturaları ödeyeyim, yani ekmek alayım işte" dedi uyduracak daha iyi bir yalan bulurken, çoktan kapıdan dışarı çıkıp gitmişti.
Mert çayından yudum almadan önce "Neden geri geldin?" dedi. Arslan "Çok değişmiş daha da umursamaz olmuş" dedi Alkanı kast ederek. "Şu sıralar asi takıldığı doğrudur ama iyi ya" dedi Mert. Tek kaşını kaldıran Arslan "Daha da küfürbaz olmuş" dedi.
Mert "Biz ona laf sokma diyelim, öyle yeni bir hobi edindi işte, stresini özellikle bende atmayı seviyor" dedi neşeyle gülümserken. Arslan da başını sallayıp ona katılmıştı. "Üzüm üzüme baka baka kararırmış, sonunda kendine benzettin tebrik ederim ama yavşaklık kısmına level atlamadan önce geldiğim iyi olmuş" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRAL
RomanceBu savaşın iki sonucu vardı, ya kazanırsın ya da sürülürsün. Sırlarla dolu bir geçmişi ve nefesi olduğunu iddaa ettikleri bir çocuk. Kafasını gökyüzüne kaldırdı, karanlık gecedeki tek tük yıldızlar şehrin üstünde parlıyorlardı. "Sen benim neyimsin...