Alkan, büyük ormanı çevreleyip süsleyen ağaçların içinden bir ok gibi geçip yansıyan ve yüzünde son bulan ışıklarla gözlerini kıstı. "Hey hey, şuna bakın!" diye koşturan küçük sarı saçlı çocuğa baktı ama bir tuhaflık vardı sanki, ellerine baktığında miniciklerdi. Yine geçmişten bir şeyler görüyordu ama bu kez çocukluk anılarıydı. Sanırım yedi veya sekiz yaşlarındaydı. Merakla kafasını kaldırdı ve ona doğru koşan çocuğu karşıladı.
"Alkan bu ne?" diye ona kocaman merakla bakan gözleri çok şirindi, aynı tavşana benziyordu. Geçmişe döndüğünde o anı sadece dışarıdan birisi olarak izliyordu. Müdahale etmek ve sen kimsin demeyi çok isterdi Alkan. Tüm sorularına karşılık almak, anılarını birleştirmek isterdi. Bilinmezlik canını sıkıyordu ve Alkan bilinmezlikten artık nefret ediyordu.
Alkanın çocukluk hâli "Salak, bu bir solucan" demesiyle sarı saçlı çocuk elindeki solucanı yere atıp, çığlık atması bir olmuştu. Demek küçükken bile aynıydı, bu sadece Alkanın yapabileceği bir şeydi. Değişmemişti, yani sanırım. Sadece şimdi küçüktü ya da büyük, her neyse işte. Gülümsemesi küçük Alkanın eline aldığı solucanı sarı çocuğa doğru uzatıp koşmasıyla genişlemişti. Evet, kesinlikle Alkandı.
Çocuk tekrar çığlık atıp küçük Alkandan kaçarken başka bir minik bedenin arkasına saklanmıştı. Bu kez saçları kestane rengini almış güneşin ışıklarını üstüne çekmiş çocuğa bakıyordu Alkan. Çocuk ellerini iki yana açıp arkasındaki çocuğu koruyordu. Arkasındaki çocuk, "Batu, beni sakla Alkan yine bana bulaşıyor" diye ağlamamak için dudaklarını ısırmaya başlamış çocuğa kaşları çatılmış şekilde baktı Alkan. "Onu rahat bırak Alkan, Mert'i sadece ben korkutabilirim" diye küçük Alkana sinirli bakışlarını attı.
Yani Batu da Alkanın çocukluk arkadaşıydı. Daha hangi yalanları öğrenecekti. Mert, ona bunun hakkında hiçbir şey söylememişti. Çocukluk hali "O zaman o da her ota boka korkmasın, ona bulaşmak çok zevkli oluyor" dedi. "O benim, git kendine başka oyuncak bul!" dedi küçük Batu. Alkanın kaşları istemsizce çatılmıştı. Sevdiklerine karşı hep kıskanç olmuştur ve bu çirkin suratlı Batu, şimdi Mert'e oyuncak muamelesi yapıyordu. Geri döndüğünde Batu'yu dövecekti.
Küçüklük hali "Hayır, bu aptal tavşan benim" demesiyle Batu'nun üstüne atlaması bir olmuştu. Kıkırdadı, gerçekten de bir gram değişmemişti Alkan. Yerde toz toprakların içinde dövüşen minik bedenlere bakarken kendini huzurlu hissediyordu. Olması gerektiği gibiydi sanki her şey. Görüş açısına başka çocuğun girmesiyle dikkati dağıldı. Bunun kim olduğunu biliyordu. Nasıl bilmezdi ki, insan hayatını sikip atan kişiyi her şekilde tanırdı.
Soluğunu tuttu ve neler olacağını kestirmek için bekledi. Küçük Arslan, hışımla Batu'yla küçük Alkanın arasına girip ikisini de ayırmıştı. Mertse hemen koşup bu kez küçük Alkanın arkasına saklanmıştı. Arslan'ın elleri arasından birbirlerine vurmaya çalışıyorlardı. "Yine ne için kavga ettiniz" diye gözlerini deviren Arslan'a sinirli bakışlarını yollamıştı küçük Alkan. "Bu çirkin benim olanı almak istedi" dedi. "Hayır senin değil o benim" diye aynı şekilde karşılık vermişti Batu. "Nerden senin oluyor, senden önce o benim arkadaşımdı" diye küçüklük hâli çemkirmişti. Mert için kavga ettiğine inanamıyordu ama dediği gibi paylaşmayı sevmiyordu.
"Mert!" diye bağıran küçük Alkanla, Mert hızla arkasından kaçıp bu kez Arslan'ın arkasına saklanmıştı. Bu tespitle kaşları havalandı. Arslan dan korkunca Alkana, Alkandan korkunca da Arslan'ın arkasına saklanıyordu. "B-ben ben" diye kekeleyen Mert'le dudaklarını dişledi. "Ah, o zaman o senin arkadaşın olabilir" diyen Batuyla küçük Alkan'ın ağzından bir "HIhh!" dökülmüştü. "Peki, senin neyin olacak" dedi karşılık olarak. "O benim küçük kölem olacak" diye kıkırdadı Batu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRAL
RomanceBu savaşın iki sonucu vardı, ya kazanırsın ya da sürülürsün. Sırlarla dolu bir geçmişi ve nefesi olduğunu iddaa ettikleri bir çocuk. Kafasını gökyüzüne kaldırdı, karanlık gecedeki tek tük yıldızlar şehrin üstünde parlıyorlardı. "Sen benim neyimsin...