***
Hikaye yeni başlıyo desem 😎😉
Sona şarkı yükledim dinlersiniz.
Hadi iyi okumalar... 🔥💧
***İnsan, kendine huzurlu bir yer bulmak için çağlar boyunca hep arayış içinde olmuştur. Bazen yakınında olduğu gerçeğine kör olur, bedevi gibi yollara dökülürdü. Kendini dine bırakır, huzur için dağlara ya da dört duvar arasına hapsederdi. Bunla da yetinmez o huzur için savaş vermeye kan dökmeye hazırdır ve bunun tek sebebi ise kalbinin tamamını kaplamasını isteyen huzur içindir. İnsanoğlu ne kadar çok şey feda edip, istiyordu değil mi?
Alkan ise hemen yanı başında yatan nefesi sayesinde huzurluydu şu an, tam şu an huzuru hissediyordu. Yarın veya ondan sonraki huzuru düşünmüyor ya da aramıyordu. Bu onun için bile fazla nankörlüktü. Sadece bu anda yaşadığı huzur için şükrediyordu.
Bu Alkan için fazla ironiydi. Aşkı hep küçümsemişti, bir zayıflık olarak görmüştü çünkü aşık olduğunuzda aptal olurdunuz, kör olurdunuz ya da daha da kötüsü artık huzuru onun yanından başka yerde bulamazdınız. Huzur işte böyleydi bazen kolay bulurdunuz, bazen onu elde etmek için savaş verirdiniz. Alkan da bunun için savaş vermişti sonunda yok olmayı göze alarak mücadelesini vermişti şanslıydı ki başkalarına nazaran hemen bulu vermişti huzurunu, darısı ise huzuru için ya savaş verenlere ya da bedevi gibi arayış içinde olanların başına gelir ya da bulurlardı ve Alkanla Arslan işte buradaydılar. Büyük ve temiz beyaz hastane odasının içinde kendi huzurları içinde boğuluyorlardı.
Alkan yastığın bir ucuna yatmış eli yanağının altında diğer yastığın ucunda uyuyan huzurunu izliyordu. Derin içli bir nefes aldı sanki ilk kez nefes alıyormuş gibi oksijen kaynağını en derin içine akciğerlerinin en ince kılcan damarlarına bile ulaştırmak istermiş gibi nefes aldı. Böyle uzun uzun son nefesini vermekle ilk nefesini almak arasında bir nefesti.
Kalbini hem hızlandırmak hem de yavaşlatmak istiyormuş gibi almıştı. Yorgun ama aynı zamanda enerji dolu bir nefes. Anlayacağınız nefes alıyordu artık. Ölesiye yaşayışa huzurlu bir nefes işte.
Elini uzatıp, ipek saçların içine daldırdı. Değerli ve nadir bulunan ipek yolu için her şeyle herkesle savaşmak zorunda kalmıştı, en çokta kendisiyle mücadele vermek zorunda kalmıştı. Gözünü kırpmadan her bir ayrıntısını hatıralarıyla örtüştürüyor ve yeniden tazeleyip, ezberliyordu. Ona hem aşıktı, hem de sonsuz bir sevgiyle bağlıydı.
Eli yanağına indiğinde işaret parmağıyla kirpiklerini okşadı. Parlak ve gür siyah kirpikleriyle iç çekti. Özlemişti, deli gibi ve yine açı çekiyordu bu yüzden.
Konuşmak için dudaklarını yaladı ve ıslattı. Kuruyan boğazını konuşmak için izin istercesine şöyle bir yokladıktan sonra öksürdü.
"Sana bir hikaye anlatmak istiyorum. Karanlık bir kalbin beyaz bir lekeye sahip olmasıyla ilgili bir hikaye." Yine nefes aldıktan sonra kendini anlatacakları için güç ararcasına Arslan'ın elini tutup sıkmıştı. "Evvel zaman içinde çok değil" dedi ve gülümsedi. "Bir masalın kötü çocuğu varmış. Etrafı iyilerle ve güzel yaratıklarla çevrili olmasına rağmen hiç kimse onunla arkadaş olamıyormuş. O kadar yalnız hissediyormuş ki bir zaman sonra alışmış ve bu sefer hissetmeyi yadırgamış olmuştu." Yutkundu.
"Küçük çocuk büyüdükçe kalbindeki karanlıkta büyümüştü. Geceler arkadaşı olmuşçasına aşina olan kalbine çöker, ay ışığıyla karanlık ruhunu boğardı. Gece onun yüzünü ve kalbini sakladığı sığınağı olmuştu. Gündüz düşleri gecenin bulantısıyla çamurlu bir su birikintisi haline gelmişti. Sonra bir arkadaşı olmuştu." Alkan istemsizce göz devirip, kıkırdamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRAL
Roman d'amourBu savaşın iki sonucu vardı, ya kazanırsın ya da sürülürsün. Sırlarla dolu bir geçmişi ve nefesi olduğunu iddaa ettikleri bir çocuk. Kafasını gökyüzüne kaldırdı, karanlık gecedeki tek tük yıldızlar şehrin üstünde parlıyorlardı. "Sen benim neyimsin...