Alkan, sek viskisini içerken, "Bari konuyu açıklayıp, öyle gitseydi" dedi. Yine bardaydılar, her zamanki gibi. Her zamanki gibi yine canı sıkılıyordu.
Mert "Kim Arslan mı?" dedi.
"Gösterip vermiyor piç kurusu, yarıda keser gibi dizi reklamı veriyor sanki" dedi sinirle. Viskiyi bitirip, yenisini istediğine dair barmene başıyla işaret verdi.Mert, yine "Kim Arslan mı?" dedi.
"Hayır, piç kurusu yine iki gündür kayıp, nereye gidiyor bu böyle disneyland'a çirkin gözleriyle çocukları korkutmaya falan mı?" dedi, viskisini yine bir dikişte bitirerek.Mert "Kim Arslan..." demesine ramak kalmadan kafasına vurup, susmasını sağladı.
"Kim olacak mal, biyoloji hocasından bahsediyorum. Tam amiplerin nasıl ürediğiyle ilgili mitoz bölünmeyi gösteriyordu" dedi, kaşlarını çatarak.
"Haaa, öyle desene"dedi kafasını ileri geri sallayarak.
"Evet, en heyecanlı yerinde kesti tam da solucanların üremesini gösteriyordu" dedi.Alkan, sinirle kafasına bir tane daha geçirdi. "Oğlum var ya, sen hiç üreme amına koyim, üreyeceğin kıza ve doğacak olan mitoz çocuğuna yazık lan"
"Geri zekalı, bedava beyin verseler gider pamuk şeker kuyruğuna girersin. Soluduğu havayı üremeye çeviren yavşak" dedi ve bir tane daha kafasına vurdu.
"Abi yeter ya! beynim senin boks torban mı, ne istiyorsun beynimden iki de bir vurup durma salak olucam sonra narsist piç" dedi. Sabır çekercesine nefes aldı Alkan.
"Hanği beyinden bahsediyorsun, olan amip beyninden mi olmayan yavşak beyninden mi?" dedi sinirle. Aslında sinirinin çoğu Arslanaydı ve bunun acısını ise Mert çekiyordu.
"Kim olucak salak, Arslan'dan bahsediyorum tabii ki de adamı bir türlü dövemiyorum, bir görünüyor bi görünmüyor... fragman gibi dayak yiyip, yarıda kesiyor. Bir bakmışım uçmuş gitmiş" boş bardağı elinde oynatıp duruyordu.
"Ve ben ne zaman bu iğrenç, çirkin gözlerine mim sürülmesi gereken kas yığını mala vursam, günün sonunda nedense hep ben dayak yiyip, kapanışı yapıyorum" bardağı elinde sinirle sıktı.
"Amına koduğumun ibnesi, ayarlarımı sikip kayboluyor. Üstelik bir açıklama bile yapmadan hem de" dedi sıkılı dişlerinin arasından.
Derin bir nefes alıp, öfkesini dışarı kustu. "Neden?" diye sinirle bağırdı ve elindeki bardağı fırlatıp, karşısındaki raflarda duran içkilere isabet ettirdi. İçkiler tuzla buz olup, yerlere cam yağmuru gibi yağarken barmen yana doğru kaçıp saklanmıştı.
Göğsü sinirle inip, kalkarken derin nefesler alıp sakinleşmeye çalıstı.
"Eee, benim çok önemli bir işim olduğunu hatırladım. Şey işte... Şey, ıhmmm, hah! Nü resim yapan birkaç kız beni çizmek istiyorlardı. Gidip birkaç sevap işliyim" dedi bir an önce gitmek için.Mert, tam giderken Alkan ensesinden tutmuştu. "Hayırdır nereye?" dedi sorarak.
"Dedimm yaa... resim, çıplak, ben ve kızlar; yavşamak için romantik..""Siktirme romantiğini bana üreme kolonisi, yakında havayı bile üremeye çeviricen"
"Sen gerçekten bilmiyor musun, bu kas yığını çirkin ördeğin nerede olduğunu?" diye sordu.
Gözlerini kırpıştırdı. "Yok valla bilmiyom" dedi.
"Peki kim olduğunu biliyor musun?" diye başka bir soru sordu.
Sesli bir şekilde yutkundu. Gözlerinin içi titriyordu."Bi- bilmiyorum" dedi.
Alkan, Mert'e "Emin misin?" dedi ve iyice dibine girip gözlerinin içindeki yansımasına baktı. Karanlık barda bile parlıyorlardı. "Evet" dedi kafasını sallayıp, ellerinden kurtulmaya çalıştı. Onu daha sert tuttu. "Bir daha hiç bir kızla iş pişirememe üzerine yemin eder misin? " dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KRAL
RomansaBu savaşın iki sonucu vardı, ya kazanırsın ya da sürülürsün. Sırlarla dolu bir geçmişi ve nefesi olduğunu iddaa ettikleri bir çocuk. Kafasını gökyüzüne kaldırdı, karanlık gecedeki tek tük yıldızlar şehrin üstünde parlıyorlardı. "Sen benim neyimsin...