H4 |Hisler|

848 242 112
                                    

# Ellie goulding - Love Me Like You Do

Özet...

Korkuyla açtım gözlerimi. Uyuya kalmıştım. etrafa baktım kimse yoktu ve bu beni daha çok korkutuyordu. Alt katı turladım. Kimse yoktu. Yukarı doğru uzanan merdivenleri fark ettim. Sessizce tek tek çıktım merdivenlerden. Koridor çıktı karşıma. aydınlıktı en azından. Koridorun sonuna geldiğimde açık olan kapıya yöneldim. İçeri girdim kimse yoktu. Etrafı incelerken arkamda kapı kapanma sesi duydum ve o iğrenç ses "Merhaba, tatlım." dedi.

H4

Onun burada ne işi vardı, peki ya yeşil gözlü çocuk o neredeydi? Yoksa beni bırakıp gitmiş miydi? Ona güvenmek aptallıktı. Ne olacağını sanıyordum beni koruyup kollayacağını mı? O şerefsiz tam karşımda bana sırıtıyor, pişkin pişkin gülüyordu. Konuştu "Ne o beni gördüğüne şaşırmış duruyorsun yoksa başka birini mi bekliyordun maalesef onu bizimkiler şimdiye paket etmişlerdir. Şimdi yarım kalan işimizi bitirelim." deyip bana yaklaştı onu itsem de işe yaramıyordu.

Tekrar başladığımız yere dönmüştük ve bu sefer ne yapabilirim bilmiyorum. Boynumu öpmeye başladı. İttim, ittim ama nafile ondan tiksiniyordum bu yaptığı, iğrençti. Yeşil gözlü çocuğun siyah kazağını eteklerinden tutup tek celsede çıkardı. çığlık attım vurdum ittim ama işe yaramadı daha fazla dayanamayıp pes ettim. O iğrenç herif beni öpmeye devam ediyordu. Elleri pantolonuma gitti. Engellemeye çalıştım ama başaramadım düğmelerini açıp pantolonumu da çıkardı. Bense çığlık atmaktan başka bir şey yapamıyordum beni kimse duymayacağı halde. Kendi pantolonunu da çıkardı lanet olsun bu sefer o şeyi bana yapacaktı ve ben bunu istemiyordum. Bağırdım gözlerimi sımsıkı kapadım. Artık her şey bitmişti. Derken kapı hızla açıldı ve bir kurşun sesi o şerefsizin üstüme yığılışı.

Üstüme akan kanlar, üstümdeki beden şok içersin de kalmıştım. Kapıya doğru baktığımda yeşil gözlü çocukla göz göze geldim. Bana doğru geldi ve üstümdeki bedeni yere itti. Bense tepki veremiyordum. Üstümde iç çamaşırları boynumda morluklar o kadar içler açısı acizdim ki sustum her zaman yaptığım gibi sadece sustum. Beklemediğim bir şey yaptı, bana sarıldı. Geri çekilmedim ama ona sarılmadım da. Nane kokusu beni bir nebze rahatlamıştı. Benden ayrıldı ayağa kalktı onunla gelmem için kolumu tuttu. Banyo olduğunu tahmin ettiğim yere doğru sürükledi kapıyı açtı. Tahmin ettiğim gibi banyoda duşa kabini açtı ve beni içine doğru çekti konuştu "Şimdi ben buradan çıkacağım herifi halledip geleceğim sende burada banyo olacaksın." dedi ve çıktı.

İç çamaşırlarımdan kurtulup kendimi banyoya attım sıcak mı soğuk mu olduğunu kestiremediğim suyun içine girdim. Üstüme bulaşmış biraz kan bedenimden akıp gidişini izledim. Köşede duran şampuanı aldım. Kapağını açtım bu o kokuyordu böyle nasıl desem nane gibi ferah bir kokuydu beni rahatlatan. Elime sıkıp kafama sürdüm vücuduma sonrada durulanıp yanda benim için konmuş havluya sarıldım. Kan bulaşmamış temiz iç çamaşırlarımı giyinip. Havluya tekrar giyindim. Kapıyı açmakla yeşil gözlü çocuğu görmem bir oldu elinde bordo uzun kollu bir kazak ve pantolonla birlikte. Onları bana uzattı aldım kapıyı kapatıp hızla giyindim. Sanırım sevgilisinin eşyalarıydı bunlar.

Kapıyı açtığımda beni beklediğini gördüm. Ona doğru gittim ve ağzımı araladım ona teşekkür mü etsem ne desem bilemeyip geri kapadım ağzımı. Bu sefer o konuştu "Hadi bu evden gidiyoruz korkma artık sana hiçbir şey yapamaz o şerefsiz, ruhu öteki tarafı boylamıştır şimdi." dedi. Kolumdan çok sıkmadan aşağı doğru götürdü. Bu evden çıkıyorduk peki ya nereye gidiyorduk ona güvenmeli miydim. Gerçi başka bir sansımda yoktu. Beni yönlendirdiği arabaya bindim oda şoför koltuğuna geçti ve hızla buradan uzaklaştık.

Yol bitmek bilmiyordu sanki, ikimizde konuşmuyorduk. Arada bir ona bakıyordum. Yüzünün bazı kısımlarında morluklar vardı. Kaşı patlamıştı. Benim yüzümden ya o şerefsiziz adamları peşimizdeyse, benim yüzümden tekrar ona zarar gelmesini istemiyorum "Arabayı durdur inmek istiyorum." diyerek sessizliği bozdum ama beni dinlemedi aynı hızla sürmeye devam etti. Tekrar yüksek sesle "Sana diyorum, durdur arabayı!" diye bağırdım. Arabayı ani bir frenle durdurdu. Küçük çaplı bir sarsıntı yaşadım. Kemeri çözüp kapıyı açtım "Öküz" mırıldandım.

Dışarı çıktığımda uçurum tarzı bir yerdeydik. Arkamdan o da çıkmıştı bunu kapı sesinden anlatmıştım. Arkamı dönüp baktığımda hızla bana doğru geldiğini gördüm. Tam önümde durdu. "Senin amacın ne? Bana nasıl bağırırsın? Sen kimsin lan. Seni korumaya çalışıyorum ama bakıyorum küçük hanım şımarmış, ne istiyordun seni bıraksaydım da o herif seni becerse miydi?" dedi bağırarak. Ağzım açık kaldı bu ne dediğini sanıyordu ben onun iyiliğini düşünmüşken "se-sen nasıl böyle bir şey söylersin. Ben senin için sana benim yüzümden zarar gelmesin diye bu dağın başında durmayı göze almışım sen benim karşıma gelmiş ne diyorsun. Sana inanamıyorum. Her şey için sağ ol şimdi git tamam mı? Beni düşünmeye gerek yok ben soğuğu, sıcağı, acıyı hissetmeyen ağlayamayan bir kızım sen kendini düşün ve git!" Diye bağırdım boğazım yanmıştı. Onu geri itip uçuruma yaklaştım oturdum.

Gökyüzünde bir sürü yıldız parlıyordu. Hava rüzgarlıydı bunu sallanan ağaç yapraklarından anlamıştım ve soğuk da olmalıydı yani sanırım emin değilim. Arkamda kapı kapanma sesi duydum. Galiba beni bırakıp buradan gidecekti. Gerçi bende bunu istiyordum değil mi? Omuzlarıma örtülen hırkayla irkildim. Yeşil gözlü çocuk gitmemişti. Yanıma oturdu. Ona soğuğu hissetmediğimi söylemiştim. Hırkayı çıkarırken beni durdurdu ona bakıp gülümsedim "Saçmalama ben hissetmiyorum bu sana daha çok yarayacak benim yüzümden ölmeni istemem." dedim. Hırkayı çıkarıp onun omuzlarına bıraktım.

Gözlerime baktı "Onca şey yaşadın ve sen ağlayamıyorsun-" elimi dudaklarına götürdüm ve onu susturup konuştum "Ben ağlamak istemiyorum mu sanıyorsun, o kadar zor ki o kadar doluyum ki ama olmuyor sıçtığım hastalığım buna izin vermiyor." deyip devam ettim "Se-sen benim için ağlayabilir misin?" Umutla gözlerine bakarken bana sarıldı yine o huzurlu kokusu. Ellerimi ona bakmadan yüzüne dokundurdum, elimde ki ıslaklık, benim için ağlıyordu.

multimedya: Yeşil gözlü çocuğun ağlayış şekli(ama karakter o değildir)

Kafamı ona çevirdim biraz daha yaklaştım. Göz yaşlarına dokundum. Su gibi akıp gidiyordu elmacık kemiklerinden. O, o kadar güzeldi ki yeşil gözleri daha da ortaya çıkmış, parıltısıyla yıldızlara eşlik ediyordu.

Birer birer akan göz yaşları, sanki ben ağlıyormuşum gibi rahatlatıyordu beni. Suratına yaklaştım, gözünün altından akan göz yaşını öptüm gülümsedim "Tuzlu." dedim oda gülümsedi ve kafasıyla onayladı. Göğsüne yaslandım beni kollarıyla sardı. İlk defa benim için ağlayan bir adam duruyordu yanımda. Boyun girintisinden uzunca bir nefes aldım. Konuştu "Buna alışma gün geçtikçe o kokuya sıkışır boğulursun, ben sana ağır gelirim." dedi. Omuzlarımı silktim "Belki ben bu kokuda boğulmak istiyorumdur." dedim gülümsedi "Belki adam göz göre göre kendi kokusunda kızı ölüme terk etmek istemiyordur." dedi sustu.

Gece karanlığı, rüzgardan sallanan yapraklar, gökyüzünün lacivertliği, rüzgarın melodisi, yıldızların parıltısı, gözleri yaşlı adam göğsünde yatan yaralı kız...

Beni büyüleyen bu koku, göğsündeki sıcaklık, beni buna alıştırma yeşil gözlü çocuk...

Ben doğru düzgün bir kız değilim ki daha önce bunları hissetmedim...

Ya seni sevmeyi beceremesem...

Ya seni sevince beni bırakırsan...

Ben dayanabilir miyim ki...

Galiba büyülendim, galiba alıştım senin kokuna, omuzundaki sıcaklığa, şimdilik bende saklı...

Galiba seni sevmeye başladım...

Bir dahaki bölüm beklentileriniz?

Bölüm bittikten sonra yüz ifadeniz?

Evet arkadaşlar bölüm bitti. Umarım beğenirsiniz. Desteklerinizi eksik etmeyin. Heyecanla yorumlarınızı bekliyorum. Bir dahaki bölümde görüşmek üzere.

Sizi seven anddesperate 🤍

HİSSİZ +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin