Bölüm 50 (final)

273 7 6
                                    

Sabah uyandığımda her yer her yerdeydi. İçeriye giren güneş ışığından rahatsız olup bir süre gözlerimi açamasam da sonrası da alıştım ve kalkıp bir duşa girip giyindim. sonunda hayatım normale döndü.

Duştan çıkıp üstümü değiştirdikten sonra birşey fark ettim. Yatakta yatan şey Jeff değil bir avuç kıyafetti. Yorgandan onu bir an Jeff sanmıştım. Odanın kapısını bir an açınca yerde bir gülle karşılaşmam bir oldu. Üzerinde ufak bir not vardı.

Biraz ileride bir tane daha gül görünce anladım ki bu ufak bir takip oyunuydu. Kucağımda yaklaşık 20 tane gül vardı ve sonunda yanına bahçedeki hazırladığı kahvaltı masasına gelebilmiştim. Bu çok tatlıydı.

"Bir seri katilden romantik bir adama" deyince gülümsedi ve "oturmayacak mısın?" Deyip sandalyemi çekti. Herşey tam takırdı. İşin garibi ekmekler hala sıcaktı. Benim bu saatte burada olacağımı nasıl bilebilirdi ki? Bunu ona sorduğumda "tanıştığımızdan beri saat tam 10:33 de kalkıyorsun. Bu sabah da tam 10:33'de kalktın ve buraya gelmen 10 dakika sürüyor. Tabi buna duş ve benim yatakta olmadığımı anlama sürecini de hesaba katarsak bu süre 11:26 yı buluyor." Dedi. Ben bu açıklamayı dinlerken şoka uğramıştım.

Kahvaltımızı yaparken "detaycı olduğunu biliyordum ama bu kadar da beklemiyordum" dedim. Cidden bu kadarını beklemiyordum. Kahvaltıdan sonra günüm fazla monotondu. Herkes birşeyler bulmuştu ama yapacağım pek birşey yoktu. Anna'nın yanına gittiğimde pek bir işe yaramadım ki diğerlerinin yanında da pek birşey yapmadım.

Tam odama dönecekken bahçedeki heykel gözüme takıldı. Heykelin şapkasında bir kağıdın ucu görünüyordu. Kağıdı aldığımda bunun bir harita parçası olduğunu gördüm ve Yapacak bir işim olmadığından da takip etmeye karar verdim.

Bana tarif ettiği yerleri harfiyen çözdüm ama geldiğim yer sarayın karanlık bodrumuydu. Her zamankinden temizdi ve hiçbirşey yoktu cevrede. Sadece bir masa ve üzerinde de eski bir kutu.

Yavaşca ilerledim ve kutuyu açtım. İçi boştu. Sadece bir kağıt vardı. Kağıdı aldığımda farkında olmadan  hassas olan tetikleyiciyi çalıştırdım ve reflekslerim olmasaydı kafam kopuyordu. Oda çok büyüktü ve tam arkamı dönüp gidecekken yerdeki karoların bazılarının tetikleyicilerden yapıldığını test edip onayladım. Birnevi modern mayın tarlasındaydım. Güçlerimi kullanmaya çalıştıysam da her kimse benim güçlerimden haberdarmış çünkü oda içinde güçlerimi kullanamadım.

Kağıda baktığımda 21 yazıyordu. Bunun anlamını bilmesem de buradan koşarak veya başka türlü çıkamazdım. Bu bir şifre olmalıydı ve ben eğer bir efsanevi olarak buradaysam Jeff'in başının da birşeyler gelmiş olmalıydı.

Biraz düşündükten sonra çözdüğüme inanıyorum ki umarım çözmüşümdür. 2 karodan 1'i tuzak ve bu tuzaklar çıkışa kadar böyle gitse ben buradan çıkabilirim. Yani sanırım. Umarım öyle olur.

Planım işe yaradı ama birden bire boynumda bir acı hissettim. Ulan bir kurtulayım şu iğnenin üretimini durdurmassam...

Gözlerimi açtığımda bir kafeste Jeff ile birlikteydim. Jeff "iyimisin" diye sorunca başımı salladım ve "yine mi ya poff. Evlendik hala devam ediyor bunaldım. Ama bir yandan da aksiyon oldu şu bubi tuzağı." Derken birisi içeriye girip "beğenmene sevdim Carly." Dedi.

"Sen kimsin" dediğimde "mm... şimdi kendimi sana nasıl tanıtsam ki. Bana genelde whisper diyorlar ama sen babamın katili diyebilirsin." Deyince başımdan aşağıya kaynar sular döküldü.

"S-sen n-ne saçmalıyorsun" dilim tutulmuştu. Jeff beni sakinleştirmeye çalışırken neye uğradığımı şaşırmıştım.

"Evet ufaklık. Senin babanı ben öldürdüm ve birazdan o yanındakini de öldürmeyi planlıyorum. En son da seni." Artık sinirlerime hakim olamıyordum ama soğuk kanlılığımı korumayı deneyecektim.

Donuk KuklaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin