"Boran? Boran?"
Miray'ın söylenişleri sonunda kulağına ulaştığında kafasını kaldırıp baktı ona.
"İyi misin? Neden buldun evimi?"
"Boşver... Boşver nerden bulduğumu. Hadi bu güzel yemekleri yiyelim." Dedi ve davet beklemeden sofraya oturdu. Miray onun bu haline gülümsemeden edemedi. Mutfağa gidip tabak getirdi ve Boran içinde bir servis açtı.
Boran bütün yemekleri teker teker tadarken ağzının dolusuyla konuştu. “Annemin ve babaannemin yemeklerinden bile daha güzel.”
Bu itiraf karşısında gülümsemeden edemedi Miray. Tam yarım saat boyunca Boran Miray’ın yaptığı yemekleri yemişti ama yemeklerde hala gözle görülür bir eksilme yoktu. O kadar ki çok yapmıştı Miray.
“Eee?” dedi Miray cevap beklercesine.
“Ne eee?”
“Yemeğini yediğine göre neden buradasın?” diye sordu Miray.
Cidden? Aptal gibi bir anda yollara düşmüştü ama Miray’a ne diyeceğini hiç düşünmemişti. Bir süre durdu ve aklına gelen ilk yalanı söyledi.
“Rüyamda seni birisi boğuyordu bende gerçek olur umuduyla gelip bir bakayım dedim ama ne yazık ki değilmiş.”
Bu sözler Miray’ı üzmüştü. Demek ki onun ölmesini şakayla karışık bile olsa istiyordu. Asılan suratını toparlayıp cevap verdi. Belli etmeyecekti bozulduğunu.
“Aman ne komik! Keşke bende öyle bir rüya görsem. Rüyada bile olsa senin öldüğünü görmek isterdim Boran Kuzum!” dedi kaşlarını çatarak.
Bu sefer bozulan taraf Boran’dı. Tamam öyle demişti kendisi de az önce ama şaka yapıyordu. Oysa ki Miray’ın hiç şaka yapar gibi bir hali yoktu ne yazık ki.
“Sen ancak rüyanda görürsün onu. Ben bu dünyaya çivi çakacağım kızım.” Dedi masadan kalkıp koltuklara geçerken.
“Ben ölüp gittikten sonra istediğini yap bu dünyaya.” Deyip masayı toparlamaya başladı. “O kadar yedin, insan bir ellerine sağlık der.” Dedi Miray.
“Belki ben ellerine sağlık olmasını istemiyorum?”
Miray ateş saçan mavileriyle Boran’a baktı. “Keşke vermeseydim hiçbirini.” Deyip ayaklarını yere vura vura masayı toparladı. Mutfaktaki işi bitince salona döndüğünde Boran’ın toparlanmak yerine daha çok yayılıp televizyonun karşısındaki üçlü koltuğa uzanıp maç izlediğini gördü.
“Ee gitmeyi düşünmüyor musun?”
“Hayır. Şu maç bitmeden bir yere gitmem.” Dedi kararlı bir ses tonuyla. Sebepsizce Miray’la biraz daha bir arada durmak istemişti.
Miray’ın kokusuyla ve yemek kokusuyla harmanlanmış bu ev sıcacık gelmişti ona. Kendi evleri kadar olmasada büyük bir evi. Bir apartmanın içinde, dublex bir daireydi. Lükstü. Beyaz ve zümrüt yeşilinin ağırlıklı olduğunu gördü salonda. Evi incelemeyi bırakıp tekrar maça döndü. İlk yarı bittiğinde kafasını kaldırıp boş gözlerle televizyonu izleyen Miray’ı gördü. Anlaşılan çok sıkılmıştı maçtan. Kendisinin ona baktığını farkında bile değildi Miray. Gülümsedi. Aşağı doğru sarkmış o alt dudağı ağzına almak istedi genç adam. Ardından Miray kafasını ona çevirdiğinde silkelenip toparlandı.
“Maçta bitti. Artık gitsen diyorum, babam gelir şimdi.” Dedi ikaz ederek.
“Ne varmış? Gelsin. Arkadaşız deriz, yoksa değil miyiz?” Dedi Miray’ı tesir altına almaya çalışırken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Sen Lazımsın
Teen Fiction"Uyuyunca da geçmeyen acılar vardır." Dedi Miray akan gözyaşlarını silerken. Genç adam kahroldu bu sözlere. "Son bir şans... Söz veriyorum, acılarını unutturacağım." Başlangıç tarihi; 24/12/2017 Bitiş tarihi; 20/04/2018