BSL -34-

5.7K 285 75
                                    



Yanlış duymuş olmayı denedi. Kapattı gözlerini. Bir rüya olduğuna ikna etmeye çalıştı kendisini. Kapalı gözlerinden ard arda yaşlar süzüldü.

“Bu bir rüya.” Dedi ağlamaya devam ederken. “Birazdan uyanacağım.”

“Aç gözlerini Miray! Her şey gerçek.” Dedi Boran acımasızca.

Onun acımasız sesi bir tokat gibi yüzüne çarparken yalvarmaya devam etti kız. Hem terk edilişine, hem çaresizliğine ağlıyordu.

“Lütfen Boran. Biliyorum ben çok ileri gittim bu sefer ama sensiz yapamam ben, bırakma beni.” Dedi çatallaşan sesiyle.

Onun böyle ağlayışlarına dayanamazdı eskiden ama şu anda dayandığını hissediyordu. Kızın ağlaması onu eskisi gibi dağlamıyordu.

“Bıktım Miray. Kavgalarından da senden de bıktım. Öyle bunalttın ki beni içimdeki aşkı öldürdün. Hep diyordum kavga ediyoruz ama aşığız birbirimize. Aşk oldu mu her şeyin üstesinden geliriz diyordum ama senin bu yerli yersiz kavgaların benim aşkımı öldürdü.”

Öyleydi. Artık eskisi gibi Miray’ı görme isteğiyle yanıp tutuşmuyordu ya da ona dokunurken eksisi gibi heyecanlanmıyordu. Bitmişti aşkı.

“Aşk nasıl biter Boran? Konuşma böyle.” Dedi ağlamaya devam ederken. “Söz veriyorum düzeleceğim, bırakma beni.” Dedi ellerini adamın elinin üzerine koyarken.

“Uzatma Miray. Daha fazla zorlaştırma her şeyi.” Dedi elini kızın elinden çekerken.

“Gitme...” diye fısıldadı.

“Kendine iyi bak, yolun açık olsun.” Deyip kapıya yürümeye başladı. Arkasından dizleri üzerine çökmüş Miray’ın feryadını duydu.

“Affetmem Boran! Yemin ederim affetmem. Beni burada böyle bırakıp gidersen affetmem Boran...” diye fısıldadı sonlara doğru.  “Affetmem.”

Gitmişti. Giderken her şeyini götürmüştü. Beni bırakırsan her şeyimi alırsın elimden demişti ona. Beni bırakırsan ölürüm demişti. Seni bırakmayacağım diye söz vermişti. Ama bırakmıştı.

Çok sonra yan masadan biri gelip kaldırdı kızı. Hissiz ve savsak adımlarla attı kendisini dışarı. Sahilin önündeki banka bıraktı kendisini.

Bir defa daha terk edilmişti. Onu asla terk etmeyeceğini düşündüğü biri tarafından tekrar edilmişti. Boran onu bırakmıştı, belki aklının ucundan bile geçmiyordu böyle bir şey.  Şimdi ne olacaktı? Nasıl devam edecekti hayatına? Sevilmeye o kadar alışmıştı ki... Bir anda yüz üstü bırakılmak... Boran’ın gözleri geldi aklına. Acımasızca, soğuk bakan o gözler. İşte o gözlerde aşk yoktu gerçekten. Aslında uzun süredir yoktu Boran’ın gözlerinde aşk ama genç kız bunu fark edememişti. Çok aptalmışım diye kızdı kendisine. Bu kadar kapılmamalıydı onun büyüsüne. Sonu yokmuş gibi yaşamamalıydı. İlk defa Boranla hissetmişti bunu. Yarınlar yokmuşcasına yaşamayı. Gelmişti o yarın gelmişti işte. Allah biliyor ya defalarca geçirdi aklından kendisini önündeki denize atmayı. İçindeki bu acı geçecek miydi, yoksa sonsuza dek ilk günki yakıcılığıyla kalacak mıydı? Eğer ki geçmeyecekse atacaktı kendisini. Bir dakika bile düşünmeyip bırakacaktı bu sulara kendisini. Belki geçer diye avutuyordu kendisini. Ne demişlerdi hem; hiçbir acı ilk günki kadar acıtmaz. Doğru muydu sahi bu söz? Hayatına tekrar girer miydi birisi? Güldü bu düşündüğüne. Henüz bir saat önce kadar bile Boranla evlenme hayali kuruyordu. Kafasında gelinlik modeli tasarlıyordu, acaba bana ne zaman evlenme teklifi edecek diye düşünüyordu. Şimdi bütün bu hayallerin bir anlamı yoktu artık. İmkânsızdı.

“Miray.”

Kubilay’ın sesini duyduğunda kafasını ona çevirdi. Kızın omzunu sıvazlarken yanına oturdu.

“Hadi gidelim Miray. Hava çok soğuk.” Dedi genç adam kızı kaldırmaya çalışırken. Cevap vermedi ona. Önünde rüzgardan dolayı hırçınlaşan denizi izledi. Kendi gözleri de şu anda tıpkı o deniz gibiydi. “Miray, kardeşim. Saat çok geç oldu. Burada kalamazsın. Birazdan tinerciler gelir.”

“Kaç ki saat?”

Saatler sonra ilk defa konuştuğu için sesi pütürlü ve kısık çıkmıştı. Bir de saatlerdir ağlıyor olması sesinin iyice çatallaşmış olmasına sebepti.

“On bir.”

“Sen nereden anladın burada olduğumu?”

Yüzüne bakmıyordu Kubilay’ın. Sadece önünde dalgalanan denizi izleyip ona atlamaktan başka düşündüğü bir şey yoktu.

“Boran söyledi. Git al dedi.”

Yüzünde bir tebessüm oluştu. Bunu duymuş olmak göğsünün tam üzerine oturmuş olan öküzün bir nebze de olsa hafiflemesine sebep oldu.

“Beni düşünüyor.” Dedi saatler sonra ağlamayı keserken.

Sahi kaç saattir ağlıyordu? Vücudunda su kalmamıştı belki de. Şiddetli ağlamıyordu. İçini çeke çeke sessiz sessiz.

“Miray, ben tekrar umutlanmanı istemem Boran sadece-,”

“Ben terk edilmek için yaratılmışım.” Dedi tekrar ağlamaya başlayarak.

Elini tuttu Kubilay. O anda irkildi. Kızın elleri adeta buz tutmuştu.

“Ellerin buz gibi olmuş. Zatüre olacaksın, lütfen kalk artık.”

Üşümüş müydü? Ya da terlemiş miydi? Bir şey hissetmiyordu ki. Farkında değildi. Normalde en ufak bir esintide üşürdü. Lakin şimdi Aralık ayının ortasında saatlerce dışarda oturmuştu ama bir şey hissetmiyordu.

İtiraz etmedi Kubilay’a. Arkasından sessizce arabaya bindi. Yol boyu ağzını açmadı.  Konuşmaya bile mecali yok gibiydi. Dudaklarını kıpırdatsa yorulacak gibi hissediyordu. Bundan sebep konuşmadı. Çok geçmeden evlerine gelmişlerdi. Kendi kapılarından Pınar çıkarken karşı kapıdan Boran açmıştı. O gözlerde endişe aradı. Kendisini bu halde gördüğü için endişe aradı. Yoktu. Eskisi gibi değildi. Bunu görüyor olmak daha da kahretti kızı.


***

“Miray korkutuyorsun beni.” Dedi Pınar.

Miray aynı Miray’dı. Sinirlendiğinde ya da üzüldüğünde her zaman yaptığı gibi mutfağa atmıştı kendisini. Bir şeyler yaparak vakit geçirmeye çalışıyordu. Ama bu sefer farklıydı. Dün geceden beri çıkmamıştı mutfaktan. Saat öğlene geliyordu. Gece yarısına kadar beklemişti onu Pınar. Lakin Miray pes etmeyince o pes etmişti. Elbet yorulur bırakır diye uyumaya gitmişti ama Miray bırakmamıştı. Mutfak masası, tezgah her yer yemek, börek, çörek, pasta doluydu. Hala da devam ediyordu yapmaya. 

“Miray sana diyorum.” Dedi kızdan cevap gelmeyince. Daha hızlı çırpmaya başladı elindeki kremayı Miray. Konuşmuyordu. “Miray kendine gel!” diyerek kızın elinin altındaki tabağı fırlattı. Tabağın tezgaha çarpma sesiyle Miray’da kendisini yere bıraktı ve sarsılarak ağlamaya başladı. Durdurmadı Pınar onu. En azından bir tepki veriyor olması sevindirdi onu. Kızın yanına çöktü usulca.

“Yanlış olmasını diledim Pınar. Dünden beri dua ettim bunun için. Lakin her şey gerçek. Boran beni bıraktı, bu gerçekle yüzleşiyor olmak etlerimi lime lime ediyor sanki.” Dedi içini çekerken.

“Geçecek Miray. Hiçbir şey böyle kalmayacak. Alışacaksın. Bak ben alışmamış mıydım? Kubilay gözümün önünde arkadaşımla her şeyi yaparken bende acı çektim. Ama alıştım. Sende alışacaksın. Atalatacaksın.”

“Anlamıyorsun Pınar. Sen bunları atlatabildin çünkü ailen yanındaydı. Saçlarını okşayıp teselli veren bir annen vardı, yüzünü güldürmek için elinden geleni yapan bir baban vardı, bir kız kardeşin vardı.”

Sahi böyle günlerde insan bir anne sıcaklığı aramaz mıydı, ya da dağ gibi güven veren bir baba, dert ortağı bir kız kardeş...

“Benim her şeyim Boran’dı. Sıcaklığım da oydu, güvendiğim dağda oydu, dert ortağım da oydu. Şimdi ben onu kaybedince her şeyimi kaybettim. Ben bir derdim olduğu zaman ilk onun kollarına atardım kendimi. Çünkü ben biliyordum. Benim elime diken batsa onun bu dünyayı yakacağını biliyordum. Ama dün gece kapıyı açtığında gözlerinde gördüğüm o ifade... Ben Boran’ın beni artık gerçekten sevmediğini o zaman anladım Pınar. İşte ben o zaman yer şeyimi kaybettiğimi anladım.”

***

Amfinin kapısından giren Boran’a baktı kız. Onunda gözleri Miray’ı bulmuştu. Bir haftadır okula gelmiyordu. Evdende çıkmıyordu. Şimdi bir haftanın ardından Boran’ı görünce onu ne kadar çok özlediğini anladı. Bir hafta bile ayrı kalmak kahretmişti onu. Gelip Boran’ın yanına oturmasını diledi o an. Hep oturdukları yerde oturuyordu Miray. İlk günden beri hiç ayrı oturmamışlardı zaten.

Ayrılıkları epey ses getirmişti okulda. Liseye nazaran üniversitede göz önünde olmamalarını istemişti genç kız ama ne mümkün! Boran varken dikkat çekmemek imkânsızdı. Boran’ın sert, ulaşılmaz yapısı kızlar tarafından epeyce beğeniliyordu. Hal böyle olunca kendi yanındayken bile gözlerini üzerinden çekmeyen kızlar hepten Boran’a yapışır olmuştu. Ama Boran’ın onlara yüz vermiyor olması takdire şayandı.

Bir hevesle yanına oturmasını beklediği Boran’ın başka boş bir yere oturması içinde ılık bir şeylerin akmasına sebep oldu. Göz yaşları tekrar baş göstereceği sırada gözlerini tavana dikti, geri yollamak adına. Ders başlamıştı ama dinleyemiyordu, kafasını veremiyordu. Bu hep böyle mi olacaktı? Boran’ı her gördüğünde hayatla bağlantısını koparacak mıydı? Buna bir çözüm bulmalıydı en kısa zamanda.


İKİ HAFTA SONRA

“Sen niye bu kadar ders çalışıyorsun?” Dedi Pinar.

“Her zaman ki halim. Finaller başladı biliyorsun.” Dedi gözlerini kaçırarak Miray.

“Yapma Miray. Tamam hep çok çalışırdın ama bu kadar da değil. Kalk şu aynaya bir bak. Ne hale geldiğinin farkında mısın? Göz altlarında ki mor halkalar yanaklarına ulaşmış neredeyse. Kanın yüzünden çekilmiş. Çok zayıfladın. Uyumuyorsun, yemiyorsun, konuşmuyorsun. Bu zamana kadar atlatman gerekirdi, üç hafta oldu. Bir ay olacak. Artık toparlaman gerekirdi.”

“Ben farabi yapmayı düşünüyorum Pınar.”

(Farabi: üniversiteler arası değişim. Yani başka bir üniversiteye geçmek)

“Ne? Yine kaçıyorsun farkında mısın? Sen niye kaçıyorsun ondan? O kaçsın senden! Suçlu olan o.  Hem nereye geçeceksin?”

“Ondan kaçmıyorum Pınar. Hislerimden kaçıyorum ben. Onu gördükçe daha kötüye gidiyor her şey. Gözümün önünde oldu mu unutamıyorum, atlatamıyorum. O böylesi mutlu bir şekilde hayatına devam ederken benim devam edemiyor olmam toparlanmama engel oluyor. Ama eğer onu görmezsem her şey daha kolay olur gibi geliyor.”

“Nereye gideceksin peki?”

“İzmir Dokuz Eylül’e. Araştırdım ben. Üniversite sınavı puanım yüksek olduğu için avantajılıymışım. E bu dönemde üç üzeri ortalamaya sahip olursam geçebilirmişim devlet üniversitesine. Biliyorsun vizelerden çok iyi aldım, finallere de asılırsam daha kolay geçebilirim. Hem artık beni buraya, İstanbul’a bağlayan bir sebep kalmadı. En azından kendi memleketimde olursam her şey daha kolay olur. Babamla konuştum. Babaannemle kalacağım İzmir’de.”

“Ben ne olacağım? Buraya bağlanman için bir sebep değil miyim senin için?” Dedi Pınar sitemle.

“Öylesin elbette. Seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun ama gidersem her şey daha kolay olacak. Onu görmemek benim yararıma olacak.”

08/02/2018

***

ARKADAŞLAR BAŞIMA GELENLERİ BİLİYORSUNUZ STOKLADIĞIM BÖLÜMLER KOMPLE SİLİNDİ. TEKRAR YAZMAYA ÇABALIYORUM. O YÜZDEN AKSAMALAR OLABİLİR, KUSURA BAKMAYIN. +20 UZUN YORUMDA YENİ BÖLÜM GELİR.

SEVGİLER.

Bana Sen Lazımsın Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin