BSL -9-

7.7K 376 35
                                    




Oturduğu masada uzun uzun gerindi Miray. Sabaha kadar matematik çalışmıştı. Kolundaki saate baktığında yediyi geçtiğini  gördü. Cidden mi? On saattir matematik çalışıyordu. Matematik çözerken kendini kaptırma işine son vermesi gerekti acilen. Saatin hiç farkına varmamıştı. Tutulan belini ovaladı ve şişme montunu tekrar üzerine geçirip etüt odasından odalarına doğru yürümeye başladı. Yurdun içinde şişme mont ile dolaşması garipti ama çabuk üşüyen bir bünyesi vardı ve artık Ekim ayına girmişlerdi, hastalıklar yakasından düşmezdi artık.

Ortak alandan yavaş yavaş çıkarken Boran'ın sesini duydu.

"Bu saatte etüt odasından mı çıkıyorsun?" Dedi sorarcasına. Kafasını çevirip ona baktığında güldüğünü gördü. "Şişme mont? Dışarda değiliz Miray." Dedi alaycı bakışlarıyla .

"Üşüyorum be! Sanane! Uyku tutmadı, bende ders çalıştım, ne varmış?" Dedi umursamaz bakışlarıyla.

Boran gelip boynuna omzunu atıp kafasını göğsüne yapıştırdı kızın ve saçlarını karıştırdı.

"Yemin ediyorum bir acayipsin. Sabaha kadar ders mi çalıştın? Hemde yarın sınav yokken."

Boran'ın alaylarına karşılık hışımla kafasını göğsünden çekti. "Sen ne az bu saatte kalktın Boran Bey?" Dedi hayretle.

"Eve gideceğim. Annem sabahın köründe arayıp uyandırdı, uyku tutmadı bir daha." Dedi kolunu Miray'ın omzundan çekerken.

"Hafta sonu bugün değil mi?" Dedi şaşırarak. Boran kafasını salladı. "Bende mi eve gitsem acaba? Ya da İzmir'e mi gitsem bu hafta sonu?" Diye kendi kendine düşünürken Boran'da onu dinliyordu. "Ama dershanem var, olmaz ki. Neyse ben en iyisi eve gideyim bugünde midem yemek görsün."

Bir ay kadar olmuştu yurda geleli ve eve daha hiç gitmemişti. Babası da bu bir ay içinde birkaç defa aramış ama onu hiç ziyarete gelmemiş ya da eve çağırmamıştı. Şu an Boran'ın yerinde olup güle oynaya eve gitmek isterdi.

Boran kızın vücudunu inceledi. Geldiğinden bu yana epey zayıflamıştı. Bunun etkisi yemek yiyemiyor olmasıydı. Hep ambalajlı ürünler tüketiyordu. Buna üzüldü Boran sebepsizce.

Genç kız derin bir iç çektiğinde Boran; "Ne oldu?" Dedi. "Hiç... Hiçbir şey." Dedi gülerek. Ardından gülümsemesini genişletip "Annene selam söyle." Deyip ayrıldı Boran'ın yanından.


***


"Oğlum!" Dedi annesi sıkı sıkıya sarılırken.

Her hafta böyle karşılıyordu onu. Bir haftada özlüyordu oğlunu. Geldiği gün sevdiği bütün yemekleri yapıyordu.

"Naber anne?" Dedi çantasını yere bırakırken.

"İyiyim oğlum, sen nasılsın?" Dedi annesi. 

"İyiyim bende."

Annesi çalışanı çağırıp Boran'ın çantasını odasına çıkarmasını istedi.

"Anne sen yerleştirir misin eşyalarımı?" Dedi. Sonra dediğinin farkına vardı. Miray'dan huy mu kapmıştı? Cidden onun gibi demişti. İyi bir huy muydu bu bilemedi?

Beş dakika sonra annesi elinde Miray'ın elbisesi ile dönünce kızdı kendine. Tabii ya! Çantasına Miray'ın elbisesini koymuştu. Sebebini ya da neden koyduğunu bilmiyordu. İçinden koymak gelmişti. Dün gece elbiseyi koklayarak uyumuştu ve bu koku çok hoşuna gitmişti. 

"Bu kimin Boran?" Dedi annesi elbiseyi adeta gözüne sokarak.

Derince ofladı. Kimin diyecekti? Miray derse artık ömür boyu dilinden kurtulamazdı. Hatta annesi daha da ileri gidip illa ki o kızı yemeğe bekliyorum diye de tutturabilirdi.

"Senin ya anne." Dedi aklına ilk gelen yalanı söylerken.

Annesi anlamaz gözlerle bakıp elbiseyi burnuna götürdü. "Uydurma Boran. Bu benim kokum değil. Şimdi hemen bu elbisenin kimin olduğunu söylüyorsun." Dedi adeta emir veren sesiyle.

Pes edip sesini alçalttı ve dili ile dişi arasında "Miray'ın." Dedi. Ama annesi duyacağını çoktan duyup gözlerini büyütmüştü. Kadın içinden sevinç naraları atmak istiyordu. Oğlunun bir sevgilisi mi vardı? Üstelik Miray'la tanışmıştı ve sadece beş on dakika görmesine rağmen çok ısınmıştı ona.

"Oğlum yoksa si-,"

Annesi cümlesini tamamlayamadan hiddetle sözünü kesti.

"Hayır anne! Hemen farklı şeyler arama altında." Dedi kızarak. "Ona bu elbiseyi almıştım ve o da geri getirip bana verdi, hepsi bu." Dedi kısaca özet geçerek. Onu partiye felan götürdüğünden bahsederse annesinin ardı arkası kesilmeyecek soru yağmurundan korkuyordu.

"E oğlum çantana niye koydun?"

Bu soru üzerine afalladı. Sinirle ayağa kalktı.

"Sorma anne. Orasını sorma, asla söylemeyeceğim çünkü. Israr etme!" Dedi ve annesinin elinden elbiseyi çekip odasına çıktı.

Odasının kapısını kapatırken yatağına geçip oturdu. Ellerindeki elbiseyi korkarak burnuna yaklaştırdı. Hayır bunu yapmamalıydı! Bu kokunun esiri oluyordu. Miray'a bağlanıyormuş gibi hissediyordu. Sanki onu görmediği her an içinde tuhaf bir duygu oluşuyordu ve bunun adını özlem koymaktan korkuyordu. Aşık olmaktan, birine bağlanmaktan korkuyordu ve Miray omu kendisine esir ediyordu. Kafasında binbir tilki dolanırken bir de Miray'la mücadele etmek istemiyordu. Belki de onu karanlık hayatına çekmekten korkuyordu. Onun beyazını kirletmekten çekiniyordu kim bilir?

Silkelendi! Elbiseyi yatağın diğer ucuna fırlattı. Gerekirse yakacaktı o elbiseyi yine de o kokunun tesiri altına girmeyecekti. Hem belki böyle bir parfüm bulurum diye düşündü. Sonra bunun imkansız olduğunu anlaması uzun sürmedi. Çünkü bu Miray'ın teninin kokusuydu. Bunu onun boynunu kokladığında anlamıştı. Hem daha önce böyle bir kadın parfümü kokusunu aldığını hiç hatırlamıyordu. 18 yaşına bir sürü kadın sığdırmıştı. Bu bile Miray'ı kirletmemesi için bir sebepti.

Dayanamayıp yatağın ucundaki elbiseyi eline alıp burnuna götürdü. İşte şimdi nefes alıyordu sanki. Uzun zaman sonra nefes alıyormuş gibi derin derin içine çekti Miray'ın koksunu. Öyleki bu koku uykusunu getirmiş, çoktan rüyalara dalmasına sebep oldu.

***

"Miray?" Dedi gözlerini kırpıştırarak.

"Aşkım?"

Anlamaz gözlerle Miray'a bakarken Miray üzerindeki kısacık beyaz geceliğiyle yataktaki Boran'ın yanına gelip kucağına oturdu ve boynuna sarıldı. Kızın açıkta kalan beyaz boynuna burnunu uzattı. Kokusunu içine çekerken dudaklarını o boyunda gezdirdi. Miray'ın kıkırdaması kulaklarını doldururken dudaklarını kızın omuzlarına indirdi. Geceliğinin askılarını hafifçe indirip tekrar öpmeye başladı kızı. Miray saçlarını hafif çekerek Boran'ın kafasını omuzlarından kaldırdı. 

"Aşkım hadi, çok güzel yemekler hazırladım." Dedi onu elinden tutup ayağa kaldırırken.

"Yemek istemiyorum ben!" "Ben seni istiyorum!" Dedi Boran mızmızlanan bir çocuk edasıyla.

Miray onu dinlemeden merdivenlerden aşağı indirip salonun ortasındaki masaya getirdi. Babasının oturduğu yerde oturuyordu şu anda. Miray'da annesinin oturduğu yere geçti ve Boran'ın önüne yemekleri servis etmeye başladı. Masada yok yoktu!

İştahla bir yemekten diğerine geçiyordu. Hepsi çok güzeldi. En sonunda yemek yemeyi bitirdiğinde Miray tekrar ayağa kalkıp elinden tutup onu da kaldırdı.

"O zaman asıl istediğini verme zamanı geldi sana." Deyip kıkırdadı Miray.

Uzanıp dudaklarına yapışacağı sırada annesinin sesini duydu.

"Boran? Boran uyan oğlum."

Miray'ın gözlerinden gözlerini çekmeden "Git buradan anne, onu öpüyorum. En güzel kısımda gelip aramıza giriyorsun." Diye sayıklarken annesi güldü. Biraz daha dürttüğünde Boran gözlerini açtı.

Ne yani? Rüya mıydı? Ulan ne acayip rüyaydı!  Elleriyle yüzünü sıkıp kendine gelmeye çalıştı.

"Kimi öpüyordun?" Dedi annesi gülerek. Bir an boş bulunup "Miray'ı." Dedi. Daha sonra dediğinin farkına vardı ama iş işten geçmişti.

"Şuraya yazıyorum ben." Dedi annesi komidinin üzerinde parmağını gezdirirken. "Sen bu kıza aşık olacaksın." Dedi oğlunu kızdırarak.

"Lütfen anne! Lütfen!" Deyip ayaklandı ve odasının banyosuna attı kendisini. Ayna da suratına baktı.

Bu rüya gerçek olsun ister miydi? Sanki bu rüyada Miray onun karısı gibiydi. Çünkü kendisi babasının yerinde, Miray'da annesinin yerindeydi sanki. Evli gibilerdi. Silkelenip kendine geldi. Ne evliliği? Elbette bu rüyanın gerçek olmasını istemezdi. Yüzüne bir iki defa su çarptı.

Odasına döndüğünde annesinin gittiğini gördü. Oh çekti. Şimdi en son ihtiyacı olan şey annesinin sonu gelmeyen soruları ve imalarıydı.

Neden bu rüyanın bu kadar gerçekçi olduğunu şimdi daha iyi anlıyordu. Miray'ın elbisesine sarılarak uyumuştu yine. E kokusu yüzünden rüya görmesi normaldi tabii. Son günlerde yaptığı gibi Miray'ın instagramında dolaşmaya başladı.

Bikinili fotoğraflarını defalarca incelemişti. Rüyasında bu süt beyazı bacakları okşamıştı. O ipek boynunu öpücüklere boğmuştu. Aslına bakarsa rüyanın bu kısmı çok güzeldi. Miray'a dokunduğu kısım gerçek olabilirdi.

Görmek istiyordu Miray'ı. Hemen görmek istiyordu.

Kubilay'ı aradı.

"Efendim Boran?"

"Sana şimdi Miray'ın numarasını atsam onun konumunu bulabilir misin?"

Geçen hafta gizlice Miray'ın telefonundan kendisini çaldırıp numarasını kaydetmişti. İyiki de yapmıştı bunu.

"Bulurum abi de, ne yapacaksın Miray'ı?"

"Boşver ne yapacağımı. Konumu bul, bekliyorum." Deyip telefonu kapattı ve Miray'ın numarasını attı Kubilay'a.

Yarım saat sonra Miray'ın konumu geldiğinde hemen hazırlanıp evden çıktı. 


***


Genç kız sıkıntıdan bütün masayı donatmıştı. En başta bir ayın açlığını gidermek için en sevdiği yemekleri yapmaya karar vermişti. Ama ardından kendini tutamayıp tatlılar, börekler, çörekler, mezeler derken masayı doldurmuştu. Ne yapacağım bu kadar yemeği diye düşündü. İzmirdeyken de böyle can sıkıntısından bir sürü yemek yapar ve büyük bir çoğunluğunu mahalledeki çocuklara dağıtırdı. Ama şu an görüyordu ki burada pek çocuk yoktu dışarlarda. Bunu düşünmeyi sonraya bırakıp fırında kıymalı böreği de çıkarıp servis tabağına aldı. Onu da masaya yerleştirirken zil çaldı. Karşısında Boran'ı görmesine şaşırdı.

"Boran? Ne işin var burada?"

Boran ona gülümseyerek izin beklemeden içeri daldı. Rüyasında ki gibi kızın üzerine beyaz bir gecelik vardı. Ama rüyasındakinin aksine bu çocuk geceliği gibiydi. Ayağında pandufları vardı. Saçlarında bir bandana ve gözünde de kemik gözlük. Onu ilk defa gözlükle görüyordu. Yakışmıştı gözlük ona, daha bir çekici yapmıştı sanki onu. Kafasını salona çevirdiğinde masadaki yemekleri görünce şaşırdı. Rüyasındaki yemekler gibiydi aynı.

"Rüya mı bu?"



30/12/2017

***

MERHABA ARKADAŞLAR HER BÖLÜM BÖYLE YORUM YAPARSANIZ SEVİNİRİM. BUNDAN SONRA YORUM SINIRI KOYACAĞIM. BU BÖLÜM İÇİN +15 YORUM (UZUN!)

SEVGİLER.

Bana Sen Lazımsın Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin