BSL -20-

7.7K 361 26
                                    



Genç adam sevgilisini yatağa bıraktıktan sonra üzerinde göz gezdirdi. Kazağı ve pantolonu üzerindeydi. Eğer bunlarla uyursa kendini paralayacağını bildiğinden dolabını açtı ve kendi tişörtlerinden birini çıkardı.

“Miray? Güzelim hadi uyanda şu üstünü bir değiştir.”

Genç kız homurdandı ve tekrar uykusuna devam etti. Boran benden günah gitti diyerek Miray’ın kazağını çıkardı. Elleri kızın  gömleğinin düğmelerine gittiğinde ter basmıştı. Uyardı kendisini. “Sakin ol Boran! İlk defa kız soymuyorsun.” Diye telkin etmeye çalıştı. Lakin daha önceki kızları soyarken amacı belliydi. Şimdi bu masum sevgilisini soyarken vücudunda arsız gözlerini gezdirirse üzülmez miydi kız?

Gömleğin düğmeleri birer birer açılırken altında siyah bir atlet olduğunu gördü. Atletin askıları omuzlarından düşmüştü ve siyah sütyeni ortaya çıkmıştı. Genç adam yutkundu ve gömleği üzerinden çekti aldı Miray’ın. Kendisini tutamayıp kızın omuzlarına öpücük bıraktı. Ardından elindeki tişörtü Miray’ın başından geçirdi. Tişört neredeyse dizlerine gelince gülümsedi. Evet, boy farkları fazlaydı biraz ama Boran bu durumdan memnundu. Küçük sevgilisi bir kedi yavrusu gibi göğsüne sığıyordu. Adamın kolları onun bütün vücudunu sarabiliyordu. Tişörtü giydirince pantolonu da altından çekip çıkardı.  Çoraplarını çıkaracakken Miray’ın inlemesini duydu.

“Hayır... Çorabımı çıkarırsan ayaklarım üşür.”

Ellerini kızın ayaklarına getirdi çorabın üstünden ve gerçekten soğuktu ayakları. Bir süre elleriyle ısıtmaya çalıştı sevgilisinin ayaklarını. Daha sonra bırakıp yanına geçti Miray’ın.


***

Genç kız felaket bir mide bulantısıyla açtı gözlerini. Etrafına baktığında teknede olduklarını gördü ve Boran yanında uyuyordu. Onun bu haline gülerken midesi tekrar bulanınca Boran’ı dürttü. 

“Boran?”

“Hı?” dedi kabaca.

“Uyan, çok kötüyüm.” Dedi öğürerek. Boran yavaşça araladı gözlerini.

“Ne oldu? Neyin var?”

“Midem çok bulanıyor.” Dedi ağzını tutarken. En son dayanamayıp banyoya girdi ve midesini boşaltmaya çalıştı. Öğürüyordu ama midesinden sadece su çıkıyordu ve bu da çok canını yakıyordu. Saçlarını tutan Boran’ın ellerine gülümsese de zorlukla konuştu.

“Çık buradan. Sende kusarsın.”

“Saçmalama Miray.” Diye kızdı Boran. Daha fazla onu takmadı Miray ve kusmaya devam etti. Midesinden biraz daha su çıkınca ağzını çalkaladı. Boran onu belinden tutup yatağı oturttu.

“Nasıl durdun? Benim yanımda biri kustuğu zaman bende kusuyorum.” Dedi. 

Gerçekten ne zaman bir okul gezisine gitseler küçüklüklerinden beri Hande hep kusardı. O da onun yüzünden kusardı.

“Bir şey olmaz bana. Sen iyi misin?” dedi saçlarını okşayarak.

Öyle güzel dokunuyordu ki Miray’a... Daha önce kimsenin kendisine bu kadar şevkatli davranmadığını hissetti. Anneannesi bile. Bu dokunuşlara dayanamayıp kafasını sevgilisinin göğsüne yasladı.

“Midem biraz düzeldi ama başım ağrıyor.”

Genç adam Miray’a arkasını döndürdü ve kızın sırtını ve başını göğsüne yasladı. Saçlarını okşayarak çekmeye başladı. Bunun Miray’a iyi geldiğini biliyordu. Genç kız ağrısının dinmesiyle derin derin nefesler almaya başladı. Boran’ın şifalı elleri ona iyi gelmişti yine.

“Dün ne oldu? Başım niye bu kadar ağrıyor? Midemde felaket zaten.” Diye sitem etti kız.

“Alkolsüz kokteyl yerine alkollü kokteyl getirmişler sana ve olanlar olmuş.” Dedi gülerek. “Dün o kadar tatlıydın ki... Seni ısırmamak için kendimi zor tuttum.” Dedi elinin altındaki Miray’ın kafasına bir öpücük bırakırken.

“Saçmaladım değil mi?” diye yüzünü buruşturdu. Ardından dün olanlar aklına geldi. “Ben sana sinirliyim hem!” diyerek kafasını Boran’ın elleri arasından çekti. “Ayrıca benim bu üstümü yoksa sen mi değiştirdin?” Dedi ateş çıkan gözleriyle. 

“O kıyafetlerle uyumuş olsaydın daha çok sinirlenecektin Miray. Ne yapsam yaranılmaz sana.”

“Yaranma bana! Playboy Boran!” Dedi sinirle.


***

“Okula da gidemedim senin yüzünden.” Diyerek kapıyı çarptı Miray. Hızlı adımlarla yurda yürümeye çalışırken Boran onun elini yakalayıp parmaklarının arasından geçirdi.

“Küs bile olsak ellerimiz ayrı olmayacak!”

Miray onun bu dediğinden etkilenmemiş gibi yapıp konuşmaya devam etti. “Seninle iki gündür sevgiliyiz. İki gündür okulu kırıyorum. Ayrılacağım senden!”

Boran histerik bir kahkaha attı. “Nah ayrılırsın!” Dedi. “Sen bu saatte sonra kendini benden ayrı düşünebiliyorsun yani? Dünya dursa benden kurtulamazsın.”

Bu sözlerin normalde genç kızı tedirgin etmesi gerekirken  aksine çok mutlu etmişti. Kızdı bu haline. Boran ona zorbalık yapıyordu ve bu hoşuna gidiyordu. Düne kadar zorba insanlardan nefret ederken şimdi ona hayran kalıyordu.

“Nah ne yahu? Ne kadar seviyesiz bir kelime. Lütfen bir daha küfür etme.” Dedi uyarırcasına.

“Peki efendim. Etmem.” Deyip avcunun içindeki Miray’ın ellerini dudaklarına götürdü. Islak öpücüklerini bıraktı kızın ellerinin üstüne. Kızların yatakhanesinin önüne geldiklerinde Miray’ı çekip kendine sarıldı. İnat ediyordu sevgilisi sarmıyordu kollarını. Gülerken kendisi kızın ellerini alıp kendi beline sardı ve kendi ellerini de Miray’ın omzuna attı. Daha sonra Miray’ın belindeki ellerini sıktığını fark edince gülümsedi. 

“Beni odan adavet etmeyecek misin?” Dedi onu sinir etmeye çalışırken.

“Boran!” diye azarladığında gülerek yanından ayrıldı.


İKİ AY SONRA


“Kaç defa dedim sana değil mi sabahları banyo yapma diye!” diye kızdı Boran.

Karşısında deli gibi öksürmeye başlayan Miray tedirgin etmişti onu.

“Ne alakası var Boran? Her gün yapıyorum ben.” Diye güçlükle konuştu. Kafasını sıraya yasladı. Uyumak istiyordu. Vücudunda ağrımaya kemiği yoktu. Bünyesi çok zayıftı ayda bir defa hastalanırdı hep ve ona bakan kimse olmadığı için çok ağır atlatırdı.

“Dün iyi kurutmamışsın saçlarını.” Genç adam elini sevgilisinin alnına götürdü. “Hadi kalk. Bir doktora gidelim.” Dedi. 

“Hayır ya, ne doktoru?” diye sitem etse de Boran onu dinlemedi. Ayağa kalkıp kızı belinden tuttu ve sürüklemeye başladı. Yürümeye bile hali yoktu. “Alayım mı kucağıma?” diye sordu Boran.

“Saçmalama. Kendim yürüyebilirim.”

Yatakhaneye geldiklerinde önde kendisi arkada Boran odaya girdiler. Boran dolaptan Miray’ın küçük çantasını çıkardı ve içine kıyafet doldurdu.

“Kıyafeti ne yapacağız?” derken kendisini çoktan yatağa bırakmıştı.

“Eve geçeceğiz ordan. Bu halde yurtta kalamazsın. Zaten hep bir şey yemediğinden oluyor bunlar. Hayır ne zaman aşacaksın bunu bilmiyorum. Bu sene bu yurtta kalacaksın Miray. Yemeklerine alışman lazım bu yüzden.” Dedi kızarak. 

Gün geçtikçe eriyordu Miray. Çünkü bir şey yiyebildiği yoktu. Bir deri bir kemik kalmıştı.

“Yemek deme midem bulanıyor.” Dedi olduğu yerde kıvranırken. “Ayrıca evde bana bakacak kimse yok. Yardımcılar sabah gelip akşam gidiyorlar. Burada kızlar bakar bana.”

“Elbette seni senin evine götürmüyorum Miray. Bize gidiyoruz, annem seni iki günde iyi eder.”

“Yapma Boran. Kadına yük olmak istemiyorum.”

“Ne yükü? Nasıl mutlu olur seni görünce.” Deyip çantanın fermuarını çekti. “İç çamaşırı da koyayım mı?” Dedi sırıtarak.

“Boran!” diye uyardı onu ve güçlükle ayağı kalktı. “Ben koyarım.” Deyip alttaki çekmeceyi açacağında Boran’a döndü. “Arkanı dön!” Dedi kızarak. 

“Ne olmuş baksam? Sanki üzerine dene dedim.”

“Boran arkanı döner misin aşkım?” Dedi tatlı tatlı. Boran gülerek arkasını dönünce hemen aldı ve çantaya yerleştirdi.

Hastaneye geldiklerinde Boran onu tekerlekli sandalyeye oturtmayı teklif etmişti ama Miray gözlerini belerterek bunu reddetti.

“Miray Hanım ağır hastalanmışınız. Bağışıklık sisteminiz çok zayıflamış, biraz dikkat edin kendinize.” Dedi doktor ve reçeteyi Boran’a uzatıp konuştu. “Bol bol meyve yesin, dinlensin ve dediğim ilaçları da alırsa bir şeyi kalmaz birkaç güne.”
Genç adam önce sevgilisinin ayakkabılarını önünde eğilip ayağına giydirdi. Genç kız sevgilisinin bu ilgili haline gülümsese de kendi aciz haline ağlamaya başladı. Boran ayakkabılarını giydirip kafasını kaldırdığında sevgilisinin ağladığını gördü.

“Niye ağlıyorsun? Çok mu ağrın var? Bak buradayken tekrar görün doktora.” Diye endişeyle konuştu.

“Hayır ağrım yok. Sadece...” “Bu aciz halime ağlıyorum. Ayakkabımı bile giyemiyorum.”

Elini sevgilisinin yanağına koydu ve akan yaşları sildi. “Sen aciz değilsin. Hastayken böyle olur elbette. Ben seninle bir ömür ilgilenirim hem.” Dedi gülmeye çalışarak. Bunun karşılığında Miray’da güldü.

Boran reçetede yazanları eczaneden alıp eve sürdü arabayı. Annesine haber vermişti yolda geleceklerini. Arabadan inmeye çabalayan sevgilisine yardım etti.

“Kızım? Kanı çekilmiş yüzünden yavrumun.” Diye sarmaladı Sevgi Miray’ı. Dudaklarını alnına bastırdı. “Ateşi de var.”

“Kusura bakma Sevgi Teyze. Her seferinde böyle oluyor.” Dedi mahcup bir sesle. Sevgi ve Boran onu koltuğa yatırdı.

“Duymamış olayım. Sen benim kızımsın, sana benden iyi kim bakar?” diye sitem etti. “Çorba yapmıştım ben. Hatice!” diye mutfağa seslendi. Hatice elinde çorbayla geldi.

“Getirdim Sevgi Hanım.” Deyip sehpaya bıraktı çorbayı.

“Ben bir şey yemek istemiyorum.” Dedi Miray dudaklarını büzerek. Genç adam bu hareket karşısında adeta eridi. Şimdi o dudaklara yapışmak vardı diye düşündü. Sahi nasıldı acaba o dudakların tadı? Ya da ne zaman bakabilecekti tadına? O günlerin çok uzak olduğunu düşünerek iç çekti.

“Olmaz kızım. Yemezsen iyileşemezsin.” Deyip kaşığı çorbaya daldırdı.

“Sen yaptın değil mi?” dedi tereddütle. Sevgi yaptıysa yerdi elbette ama başkası yaptıysa kusardı.  Zaten hastaydı.

“Merak etme. Ellerimle pişirdim.”

Genç kız müstakbel kayınvalidesinin ona elleriyle çorba içirmesinin ardından biraz da olsa kendine gelmişti. Boran elinde suyla ve ilaçla geldi yanına. İlaçlarını da içince gözleri kapanacaktı neredeyse.

“Çok uykum var.” Dedi inleyerek.

“Oğlum senin odanı hazırladım ben Miray için. Hadi onu odana götür dinlesin biraz.” Dedi annesi.

Koltukta uyuyakalan Miray’ı kucağına aldı ve merdivenleri çıkmaya başladı. Kucağındaki masum sevgilisi bugün çok endişelendirmişti onu. Bunun acısını en kısa zamanda çıkaracaktı ondan. Şu anda bile kucağında baygın baygın yatarken korkutuyordu onu. Çok ağır hastalanmıştı. Ateşi çok yükselmişti. İlk defa biri için bu kadar endişeleniyor olmak tuhaf bir duyguydu.

Miray’ı yatağa bırakıp üzerini çok az örttü. Ateşi hala vardı ve çok örterse yükselir diye düşündü. Bir süre izledi onu orada. Annesinin dediği gibi yüzündeki kan çekilmişti sanki. Teni çok solmuştu. Dudakları kurumuştu. Dağınık saçlarına gülümsedi. Ellerini alıp dudaklarına götürdü ve ayırmadı dudaklarından.

“Boran? Rahat bırak uyusun kız, uykusu hafif zaten. Uyanırsa ağrıdan sızıdan dalamaz uykuya tekrar.”

Odadan giren annesini görünce bıraktı Miray’ın elini. “Ya uyanıpta bir şeye ihtiyacı olursa?” Dedi tereddütle.

“Daha uyanmaz oğlum. Ara ara kontrol ederiz hem.”

***

“Gerçekten ne desem bilemiyorum Sevgi Teyze. Annem bile bakmadı bana bugüne kadar böyle. Hakkını nasıl öderim?” Dedi minnetle.

Sevgi elini sıktı kızın. “Ne hakkı? Sen benim oğlumu adam ederek beni sana borçlandırdın asıl.” Dedi gülerek. Bu sözler karşısında kendisi de gülmeden edemedi. “Annen? O nerede?” diye sordu tereddütle. Sorduğu anda pişman olmuştu ama merakından alıkoyamıyordu kendisini.

“Annem... Burada. İstanbul’da. Babamdan sonra tekrar evlendi o, şimdi bir ailesi var.” Dedi dolu gözleriyle.

“Sen? Görüşüyor musun onunla?”

Yanağından süzülen bir damla yaşı parmak uçlarıyla sildi. “Tam görüşmek sayılmasa da... İşte en son İstanbul’a ilk geldiğimde görüştük. Dört ay kadar oluyor.” Dedi gözlerini pencereden dışarı dikerken. “O daha çok kocasının kızı ile ilgilenmekle meşgul. Bu yüzden bana pek vakit ayıramıyor.” 

Hayret etti Sevgi. Böylesine mükemmel bir evladı olan insan nasıl görüşmezdi onunla? Miray altın gibi bir kızdı. Bir kızı olmuş olsaydı tıpkı Miray gibi olsun isterdi. Onun gibi tatlı, becerikli, yaşına rağmen aklı başında, derslerinde başarılı, kibar, merhametli, iyi yürekli... O kadar çok iyi özelliği vardı ki saymakla bitiremiyordu. Belki bir kızı olmamıştı ama Miray gibi bir gelini olacaktı. Buna adı gibi emindi.

“Boşver. Annendir, sen yine de çok haksızlık etme ona.” Diye inandırmaya çalıştı Miray’ı. “Sen benim kızımsın hem artık, kimselere vermem.” Dediğinde yüzünü güldürebilmişti Miray’ın. Sıkıca sarıldı ona Miray.

“Teşekkür ederim Sevgi Teyze.”

“Ohooo! Pabucum dama atıldı dediğimde kızıyordunuz bana.” Dedi Boran odaya girerken. “Benden çok sarılamazsın sevgilime anne!”

14/01/2018


***

SINIR DOLMAMIŞTI AMA BEN DAYANAMADIM. ÇÜNKÜ ÇOK MUTLUYUM. HEM YARIN MİRAY'IN DOĞUM GÜNÜ HEMDE BUGÜN MİRAY VE BORAN’DAN GELEN HARİKA VİDEOLAR VE  FOTOĞRAFLARDAN DOLAYI EPEY KEYİFLİYİM. +15 UZUN YORUMDA YENİ BÖLÜM GELİR.

SEVGİLER.

Bana Sen Lazımsın Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin