“Miray? Ne yapıyorsun?” Dedi genç adam gülerken.
Güzel sevgilisi beyaz uzun elbisesiyle önünde süzülerek yürüyordu ve kendisini eliyle çekiştiriyordu denize.
“Yüzmek istiyorum. Hadi aşkım.” Dedi kız onu suya çekerken. Daha fazla itiraz etmedi Boran ona. Zaten itiraz edecek hali yoktu. Miray öyle güzeldi ki o güzel yüzünde kaybolup gitti.
“Biz ayrılmamış mıydık?” Dedi yarıya kadar suyun içine girmişken. O anda Miray’ın ince parmaklarını hissetti dudaklarında.
“Duymamış olayım. Söz verdin ya bana, beni bırakmayacaktın. Yoksa ayrılmak mı istiyorsun?” dedi kız buğulanmış gözleriyle. Hızla göğsüne bastırdı Miray’ını.
“Hayır. Hayır istemiyorum. Kabus görmüşüm sadece.”
Ard arda öpücükler bırakıyordu kızın saçlarına. Hiç bırakmak istemiyordu. Saatlerce durup öpmek istedi onu sadece. İçine sokmak istedi adeta. Daha sonra kollarında kayboldu kız. Etrafına bakındı, göremedi.
“Miray!” diye haykırarak kalktı yatağından. Rüya mı görmüştü? Hangisi gerçekti? Onu terk ettiği mi yoksa aslında hiç bırakmadığı mı?
Telefonunu kaldırıp saate baktı. Sabaha karşı dörttü. Mirayla ayrılalı iki ay olmuştu. Bir ay kadardır da yoktu Miray ortalarda. Bugüne kadar sormamıştı hiç ama merakta etmiyor değildi. Bu iki aylık süreçte pekte iyi olmayan şeyler yapmıştı. Eski arkadaşlarıyla daha sık buluşur olmuştu mesela. Başka bedenlere dokunmuştu, başka tenlerde aramıştı mutluluğu. Bugüne kadar hiç pişman olmamıştı Miray’dan ayrıldığına ama şimdi gördüğü bu rüya onu çok etkilemişti. Her şey öyle gerçek gibiydi ki... Bir anlığına da olsa uyuyup tekrar o rüyayı görmek istedi. Meraktı belki de sadece, bilmiyordu. Yarın Pınar’a soracaktı, o bilirdi Miray’ın nerede olduğunu.
***
“Pınar?” Dedi Boran masanın öbür ucundaki kıza seslenirken. “Miray nerede? Bir aydır görünmüyor. Evde de görmüyorum onu.”
Açıkçası epeyce meraklanmıştı. Miray bu kadar uzun süre okula gelmemezlik yapmazdı ki. Üstelik biraz da olsa korkunun içinde yeşeriyor olmasını anlamlandıramadı. Eğer ki okula gelmiyorsa hasta olmasından korktu. Hastaysa kim bakacaktı ona?
“İzmir’de o.”
“Dönem ortasında tatile mi gitti?”
Kendisi de pek okula uğramıyordu. Bu halde bile ilk dönem bütün dersleri vermiş olması gerçekten mucizeyi.
İlk defa bu kadar uzun süre görmemişti onu. Koskoca bir ay diye düşündü. Bir aydır ne sesini duymuştu, ne yüzünü görmüştü. İçinde bir yerlerde onu görme isteği vardı ve bu isteğin adını özlem koymaktan korkuyordu.
“Ne tatili? Farabi yaptı o, Dokuz Eylül Üniversitesi’ne.” Dedi Kubilay.
“Ne? Benim niye haberim yok!” Dedi kendine hakim olamayıp hiddetle.
“Cidden mi Boran? Sen dediklerinin farkında mısın? Kızı terk edip gittin bir de hesap vermesini mi bekliyorsun? O seni daha fazla görmeye tahammül edemedi anladın mı? Gözünün önünde onla bunla düşerken o bunlara katlanamadı.” Dedi Pınar sinirle. Sahi ilişkileri biteli iki ayı bulmadan hayatına öyle çok kız almıştı ki. “O öldü Boran! Ama sen görmedin. Hep kendini avuttu en azından bugüne kadar aşkımıza ihanet etmedi diye, kendini avuttu. Ama en son sen hayatına başkalarını alınca dayanamadı. Nasıl ihanet edersin ona?”
“Ben kimseye ihanet etmedim! Biz ayrıldık! Ben hayatıma devam ettim sadece. O da etseydi.”
Hiddetle sandalyesini itti ve arabasına yürüdü. Bugünde derse girmeyecekti. Bugünde kırmıştı okulu. Arabayı çalıştırırken göz gezdirdi kampüsün bahçesine. Bu bahçede artık Miray’ı göremeyecek olmak içini dağladı. Onu özlemiş gibi hissetmek istemiyordu. Oysa ondan ayrıldığı ilk günler ne güzel geçiyordu. Ayrıldığına pişman değildi. Eski hayatındaki gibiydi her şey. Arkadaşlarıyla dilediğince buluşuyor, her gece feneri başka bir yerde söndürüyordu. Ama şimdi bu hissettikleri canını yakıyordu.
Telefonunu çıkardı. Bir defa da olsa sesini duymak istedi. Hala rehberinde duran silmeye bir türlü kıyamadığı o numarayı tuşladı.
“Aradığınız numara kullanılmamaktadır.”
Numarasını değiştirmişti. İşte bunu beklemiyordu. Bağları koparmak için mi yapmıştı acaba? Sinirle koltuğa fırlattı telefonunu. Beyni durmuş gibi hissediyordu. İçindeki sıkıntı geçmiyordu. Şu anda boşlukta gibiydi. Ne demişti onu terk ederken? Aşkım bitti! Bitmemiş miydi bu aşk? Kalmış mıydı içinde bir yerlerde?
Hızla direksiyona vurdu kafasını. Olmuyordu. Sıkıntısı dinmiyordu. Torpido da duran içki şişesini kafasına dikti. Bitirene kadar durmadı. Bir şişe daha açtı, ardından bir şişe daha. İyice sarhoş olmuştu. Bunu yaparken içindeki acının sönmesini ummuştu ama sanki daha çok baş gösteriyordu. Sesini duymak istiyordu kızın, yüzünü görmek istiyordu. Nasıl olduğunu anlamadan anne babasının yanında buldu kendisini.
“Yine mi içtin sen!” diye söylendi babası. Tepki vermedi ona. Omzuna düştüğü annesi odasına çıkarmaya çalışıyordu onu.
“Oğlum ne vardı bu kadar içecek?” diye kızdı Sevgi.
Sonunda Boran’ı yatağa bırakmıştı. Aslında çok sinirliydi ona. Miray’dan ayrıldığı için. İlk bir ay yüzüne bakmamıştı ama anne yüreği dayanamıyordu, kıyamıyordu oğluna. Miray’ı birkaç defa aramıştı. İlk başlarda sürekli kapalı olan numarası en sonunda iptal edilince ona ulaşamamıştı. Boran’a da sormamıştı. Ama özlemişti Miray’ı.
“Ne mi var içecek?” diye sinirle güldü Boran. “Bir şey yok zaten anne! Miray yok!” Dedi yatakta yan dönerken.
Şaşkınlıkla aralandı Sevgi’nin dudakları. Annesinin bu haline güldü Boran. Kafası yerinde değildi.
“Gitmiş anne. İzmir’e gitmiş. Temelli. Farabi yapmış, dönmeyecekmiş bir daha. Orada okuyacakmış.” Dedi kafasını dik tutmaya çalışırken. “Onu terk eden benken özleyen yine benim. Bu nasıl iş! Hani bitmişti benim aşkım? Hani bıkmıştım ondan?”
“Uyu Boran! Ayıl, öyle konuşalım.” Dedi annesi ve odadan çıktı.
***
“Hadi uyan oğlum.” Dedi annesi saçlarını okşarken. İkiletmeden açtı gözlerini. Gece boyu doğru düzgün uyuduğu söylenemezdi zaten.
Kafasını kaldırıp yastığını dikleştirdi. Eliyle yüzünü sıvazladı. Bir yandan da geceyi düşünüyordu. Kabus gibi bir gece geçirmişti. Ara ara sürekli uyanmıştı. Miray ant içmiş gibi aklından çıkmıyordu. Daha iki gün önce her şey normaldi diye düşündü. Hayatı yolunda gidiyordu, Miray’dan ayrıldığı için pişman değildi, arkadaşlarını çok özlemişti, onlarla vakit geçirmek onun için paha biçilemezdi. Şimdi ne olmuştu da bu kız aklının köşesine girip girip duruyordu? Vicdan azabı! Tabi ya vicdan azabı duyduğu için böyle oluyordu. Bu yüzden olmalıydı. Peki ya bu vicdan azabıysa neden şu anda kızı yanında deli gibi istiyordu? Vicdan azabı olsaydı ona yaptıklarından dolayı üzgün olurdu sadece. Onu özlemezdi. Kokusunu, gülüşünü, bakışını özlemezdi. Bir şeyler ters gidiyordu. Böyle olacağını ummamıştı. Miray’dan ayrıldığında eski hayatına kolaylıkla adapte olacağını düşünmüştü. Nitekim olmuştu da ama iki ay kadar kısa bir zaman sürmüştü.
“Günaydın.” Dedi annesi.
“Sahiden aydın mı gün?” Dedi kafasını camdan çevirirken. Aylardan Şubat’tı ama güneş öyle bir doğmuştu ki... İçindeki karanlığa inat gibi. Yaz günü gibi. Miray olmadığı sürece yaz günü gelir miydi ona? Onun yaz günü Miray’dı.
“Dün neler söyledin öyle? Yoksa sen Miray’ı mı özlüyorsun?” dedi annesi.
“Tabi ki hayır!” Dedi hiddetle. Ardından dolabının önüne geçip dünden kalma çıkartmadığı gömleğini açmaya başladı.
“Özleme de zaten. Sen o kızı hak etmiyorsun.” Doğruydu. Hak etmiyordu. Ne güzel tanımlamıştı kadın. “Hem nerede o? Numarasını falan mı değiştirmiş? Ulaşamıyorum ben.”
İki aydır sürekli arıyordu gerçekten. Ama Miray hattı iptal edince bulması imkansızlaşmıştı. Boran’a sormuyordu zaten. Daha doğrusu soramıyordu. Boran Miray’ın bahsini açtırmıyordu hiç. Birkaç defa denemişti kadın lakin Boran, benimle Mirayla bir alakam yok bana onu sorma bir daha, diye resmen azarlamıştı.
“İzmir’e geçiş yapmış. Orada okuyacakmış bundan sonra.”
Bunu söylerken içinden sanki bir şeyler kopup gitmişti. Miray gözünün önündeyken her şey daha kolaydı. Burada nasıl, kiminle biliyordu. Ama şimdi gözlerden uzakta iyi mi bilmiyordu. Ya da ya hayatına biri girdiyse düşüncesinden kendisini alamadı. İşte bu düşünce canından can almıştı sanki. Bugün yoksa yarın olacaktı, elbet Miray’ın hayatında biri olacaktı. Ona kendisi gibi sarılan, kendisi gibi koklayan, hatta kendisinin yapamadığı gibi dudaklarının tadına bakan birisi olacaktı. Elindeki tişörtü ne kadar sıkmışsa yumruğundaki damarlar patlayacak gibiydi.
“Ah güzel kızım benim. Senin yüzünden kalkmış İzmirlere gitmiş. Söyle ben nasıl affedeyim seni Boran? Tam diyorum ki her şey oldu bitti, yapacak bir şey yok. Sonra her seferinde senin kıza çektirdiğin bir acıyı öğreniyorum.” Deyip yataktan kalktı kadın. “Umarım onu gerçekten sevmiyorsundur Boran. Ya değilse ömür boyu affedilmeyeceğini bilerek yaşamak sana çok ağır gelir. Artık çocuk değilsiniz. Dilediğin gibi ayrılıp, geri barışamazsın. Üniversite öğrencisi oldun. Bundan bir adım sonrası hayata atılma, evlilik, iş hayatı, aile kurma... Eğer ki sen böyle bir dönemde sevgilinden ayrılıyorsan onu gerçekten unutmuş olman gerekirdi.”
Sevgi tokat gibi cümlelerini bitirip odadan çıkarken o da nihayetinde değiştirmişti üstünü. Aklına dolabının diğer köşesindeki Miray’ın kıyafetleri geldi. Sahi onları niye kaldırtmamıştı ki? Mirayla ayrıldıklarını annesine söyleyince annesi Miray’ın kıyafetlerini kaldırmak istemişti buradan ama kendisi bunu kesin bir dille reddetmişti. Sebebini o da bilmiyordu ama kaldırmak istememişti. Uzanıp bir tane tişörtünü aldı. Bu tişörtü çok severdi Miray. Burnuna götürdüğünde adeta kendisinden geçti. Sanki... Sanki hala buradaydı. Burnu kızın boynundaydı. Allah’ım lütfen şu anda gerçekten burada olsun, diye yalvardı Allah’a. Özlediğini şimdi tam anlamıyla kanaat getirmişti.
10/02/2018***
ÇOK KISA, BİLİYORUM. AMA İNANIN Kİ HİÇ VAKTİM OLMADIĞI HALDE YAZDIM. BU DÖNEM SABAHTAN AKŞAMA KADAR OKULDA OLUYORUM, KAFAMI KAŞIMAYA VAKTİM OLMUYOR. SIRF SİZE HEMEN YETİŞTİREBİLMEK ADINA YAZDIM BİR ŞEYLER. ÖYLE VAKTİM OLMUYOR Kİ YAZMAYA OKULDA DÜŞÜNÜP KAFAMDA TASARLIYORUM OKULDAN GELİNCE HEMEN YAZIYA DÖKÜYORUM, DÜŞÜNÜN YANİ. 😅
BU BÖLÜM BORAN’IN ÇELİŞKİLERİNİ OKUDUK. MİRAYSIZ GEÇEN O BİR AYLIK KISIMDA NELER YAPMIŞ AZ DA OLSA DEĞİNDİM AMA DAHA ÇOK BAHSEDECEĞİM. KISACASI MİRAY’IN BORAN’I AFFETMESİ ÇOK ZOR GÖRÜNÜYOR. BAKALIM NELER BEKLİYOR BİZİ.
+20 UZUN YORUMDA YENİ BÖLÜM GELİR.
SEVGİLER.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Sen Lazımsın
Teen Fiction"Uyuyunca da geçmeyen acılar vardır." Dedi Miray akan gözyaşlarını silerken. Genç adam kahroldu bu sözlere. "Son bir şans... Söz veriyorum, acılarını unutturacağım." Başlangıç tarihi; 24/12/2017 Bitiş tarihi; 20/04/2018