Kubilay sinirle kafasını kapıya çevirdi. Acaba Can hangisi diye düşündü. Umarım çirkin olandır diye içinden geçirmeyi de ihmal etmedi. Miray ve Boran birbirine bakıp kıkır kıkır gülmeye başladı. Genç adam fısıldadı sevgilisinin yüzüne.
“Sen ne güzel gülüyorsun öyle.”
Boran’ın dediği karşısında Miray’ın kıkırdaması tebessüme dönüştü. Genç adam onun utandığını anlayınca dudaklarını kızın yanağına bastırdı. Ardından tekrar Pınar ve Kubilay’a döndüler.
Pınar ve Miray’ı gören Can masalarına doğru geldi.
“Kızlar? Ne güzel tesadüf bu böyle.” Dedi Can.
“Allah kahretsin! Çirkin olan değilmiş.” Diye tısladı Kubilay.
Şu andan itibaren Boran’da ondan farksız değildi. Yürüyorsan yürü Pınar’a, benim sevgilime ne diye yanaşıyorsun diye kızmıştı.
“Merhaba Can.” Deyip ayağı kalktı sarıldı Pınar ona. Can Miray’a doğru geldiğinde Miray tedirgin bakışlarını Boran’a yöneltti.
“Merhaba.” Dedi o da Pınar gibi. Uzaktan selam verince Can yaklaşamadı yanına. Tabi ateş gibi bakan Boran’dan da çekinmedi değil.
“Gel otursana.” Dedi Pınar. Yan masadan sandalye çekip Pınar’ın yanına oturdu Can.
***
“Hala çok güzel ama değil mi? Küçükken de bütün erkekler Pınar’a aşıktı.” Dedi Can Pınar’ın eline dokunurken.
İşte bu Kubilay için bardağı taşıran son damla olmuştu.
“Bana bak lan! Can mısın, cin misin ne belasın anlamadım ama yeter ulan!” Deyip yakasına yapıştı Can’ın. Miray sessiz bir çığlık atarken Pınar ve Boran Kubilay’ın kollarına asıldı.
“Ne yapıyorsun Kubilay?” Dedi Pınar kızarak.
“Ben mi ne yapıyorum? Bir saattir herif gözümün önünde seninle cilveleşiyor Pınar!” Dedi kızarak.
“Sanane! İstediğini yapar!” Dedi Pınar meydan okurcasına.
“Bana ne öyle mi?” dedi Kubilay ve sertçe Can’ın yakasını bıraktı. Can derin derin öksürürken Kubilay Pınar’ı kolundan tutup sürüklemeye başladı.
“Boran bir şeyler yap. Zorla götürüyor kızı.” Dedi Miray Pınar’ı Kubilay’dan kurtarmaya çalışırken.
“Sen karışma yenge.” Dedi Kubilay uyararak.
“Bencede Miray. Biz karışmayalım. Onlar her şeyi haline, yoluna koyacaktır.”
***
Günler su gibi akıp geçiyordu. İlk dönem çoktan bitmişti. Bu durumdan en şikayetçi olan Boran’dı elbette. Zira Miray’ı bu bir haftada üç kereden fazla görememişti. Her gün telefonda konuşuyor olmak yetmiyordu ne yazık ki. Miray her gün telefonda ona ders çalışması gerektiğine dair önerilerde bulunuyordu. Eğer ders çalışmazsa Miray’la aynı bölüme gitmenin bir hayal olduğunu bildiğinden günde iki saatte olsa çalışıyordu. En azından özel bile kazansa kâfiydi onun için. Şimdi de telefonda konuşuyordu güzel sevgilisiyle.
“Hadi geleyim alayım seni. Ya değilse ben gelir kalırım sizde, bilesin.” Dedi Boran tehditkar sesiyle. Dediğinin üzerine genç kızın kıkırdamasını duyması özlemini iyice dayanılmaz hale getirmişti. Şu an o gülüşü izlemek için neler vermezdi!
“Boran saçmalama ya. Aşkın yarısı özlemektir hem.” Dedi Miray kahkahalarına devam ederken.
Öyleydi değil mi? Özlemek bu işin bir parçasıydı. Ona dokunamadığı her an, koklayamadığı, gülümsemesini göremediği her an aşık olduğunu bir defa daha anlıyordu. Miray’ın melodi gibi sesiyle huzur buluyordu. Lakin bu yetmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bana Sen Lazımsın
Teen Fiction"Uyuyunca da geçmeyen acılar vardır." Dedi Miray akan gözyaşlarını silerken. Genç adam kahroldu bu sözlere. "Son bir şans... Söz veriyorum, acılarını unutturacağım." Başlangıç tarihi; 24/12/2017 Bitiş tarihi; 20/04/2018