Elimdeki sıcak çikolataların sakarlığım yüzünden düşmemesini engellemeye çalışarak büyük bir dikkatle giriş kapısına doğru yürüyordum.
Kantinden kaynayarak aldığım iki karton bardak, denge kuramadığım için titreyen ellerimin arasında zar zor duruyordu.
"Dünyanın en çirkin kuzenii!"
Omzuma atlayan seksen kiloluk dev kuzenimle beraber okul zeminine yüz üstü yapıştığımda ağzımdan kaçan tiz çığlığa engel olamamıştım. Karton bardaklardan zeminde düz bir yol alan sıcak çikolataya bakarken sinirden kıpkırmızı olduğumu hissetmiştim.
Hem onca parkuru aşıp elimi yakan şu sabah krizine girmemi sağlayan şeyleri taşımakla uğraşıyordum hem de boyuna posuna bakmadan sırtıma atlayan gavat kuzenimle uğraşıyordum ve bu neredeyse her sabah tekrarlanan bir rutindi. Bundan hiç bıkmıyordu.
"Kalk ulan üstümden! Seni yaşatananın yedi ceddini.."
Sonlara doğru sesim kısılırken sıcak çikolatanın yolunun bittiği yerde görünen ve oldukça yakın olan hardal rengi botlardan yukarıya doğru baktıkça yutkunmam zorlaşmıştı.
Jeon
Jungkook.
Sinir kat sayım artarken hala sırtımda kahkahalar atan dana kuzenimi hışımla ittim ve yerden kalkıp, üzerime yapışmış tozları temizlemeye çalıştım.
"Taehyung 10 saniyen var." Diye tısladığımda gülmeyi kesmiş ve kendini toplayıp, koşarak Min Yoongi'nin arkasına saklanmıştı.
Ortaokuldan beri yüzlerini ezberlediğim fakat gün geçtikçe yakışıklaşan yedi gencin üzerinde gözlerimi gezdirirken omzuma atılan kolla girdiğim transtan çıkmıştım.
"Aman da aman yaralandın mı yavru ceylan?" Hae Won'un yanağımdan makas alıp, dudaklarını büzerek konuşmasını dehşetle izlerken, Yoongi'nin gözlerini devirerek arkasına saklanan Taehyung'a baktığını gördüm.
Hae Won'un koluma girip, giriş kapısına doğru beni sürüklemesiyle evilface yapan Taehyung'a dil çıkardım ve önüme dönerek birbirine giren saçlarımı karıştırdım.
"Jeon Jungkook az önce sana gülümsedi mi yoksa serap mi görüyorum?" Dedi ve ellerini kalbinin üstüne koyup, bayılıyormuş gibi yaptı. Omzuna sağlam geçirdiğim de ise susmuştu.
"Tanrı aşkına okulda geçinemediği tek insanım."
Dedim ve sınıfa girmek üzereyken koridorun başından bize seslenen Young Ji ile adımlarımı durdurdum. Arkamdan kısa bacaklarıyla yetişmeye çalışan Hae Won ise bana toslamıştı.
"Kaptan!" Dedim yüzümdeki geniş gülümsemeyle. İki senedir kız basketbol takım kaptanıydı ve yüzünde sadece bir maç kazandığımız da gülümseme oluşuyordu. Bu yüzden ona okulda buz kraliçesi, Elsa diyorduk.
"Acaba kimler haftasonu antremanını kaçırdı?"
Tahmin etmeliydik. Hae Won ile benin kulaklarımdan tutup, cümle elaleme 'onlar bize ibret olsun diye yaratıldı ' dercesine rezil ediyordu. Kulaklarımızı çekerek uzun üçüncü sınıflar koridorunda yürürken karşıdan gelen tayfa bile elinin sıkılığını azaltmamıştı. Bazen evde oturup duvar dövdüğünü falan düşünüyordum.
İnleyerek sündürülen kulaklarımı tutmaya çalışırken tayfanın başında yürüyen Min Yoongi, Elsa'ya yamuk bir gülümseme sundu.
"Üstlerine fazla gidiyorsun." Deyip göz kırptığında Elsa'nın yüzünde tek bir mimik bile oynamamış, cevap vermeye tenezzül etmeden bizi merdivenlerden indirmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ruins /jungkook
FanfictionSonrasında onu kurtarmaya bu kadar şükredeceğimi hiç tahmin etmemiştim. ByArisa