Her şeyden biraz kalır.
Kavanozda biraz kahve,
Kutuda biraz ekmek,
İnsanda biraz acı.Turgut Uyar
-
"Buraya bunu öğrenmek için geldin zaten,Yeon. Sana zarar verecek olsam zaten bin defa verebilirdim. Fakat ben sana hiçbir şey yapmadan, anlatacağım gerçeklerle harabeye dönmeni izlemek için buradayım."
"Ne zırvalıyorsun? Sana inanacağımı mı düşündün gerçekten?"
Hayretle sorduğum da hafif bir gülüş attıktan sonra biraz önce yattığım odadaki tek koltuğa oturdu ve kollarını önünde birleştirip, siyah deri pantolonunu saran ince bacaklarını birbirinin üstüne attı.
"İnanıp inanmamak sana kalmış bir şey. Ben artık daha fazla dayanamayacağım. Gerçi neden bunca yıl senden bunu sakladığını anlamış değilim."
Kaşlarımı çattım ve arkamdaki tahta duvara yaslanıp, yutkundum. Kararlılıkla parıldayan kalem çekilmiş gözleri gözlerimde geziniyordu.
"Babanın uyuşturucu batağında öldüğünü biliyorsun. Ama nasıl ve kimin öldürdüğünü bilmiyorsun değil mi Yeon?"
Önüme gelen bir tutamı üfleyerek geri attım ve alayla kıkırdadım.
"Bunun ne alakası var-"
"Babanı öldüren kişi Jungkook'un babasının ta kendisi."
Kanımın vücudumdan çekildiğini hissederken Bum, keskin kağıt parçaları gibi olan kelimelerini alayla harmanlayarak konuşmaya devam ediyordu. Bunca zaman bilmemenin verdiği küçümseme vardı bakışlarında. Hayır, öylece inanacak değildim. Evet, babamı kimin öldürdüğünü bile bilmiyordum fakat tahmin etmesi zor bir şey değildi. Düşmanlarından biri yapmıştı şüphesiz ve her ne kadar ölmeden önceki yıllarda ailemizi hiçe sayıp, bizim üstümüzden, kendine zarar veren şeyler yapmış olsa da, annemle benim canımı kaç kez tehlikeye atıp bana unutamadığım kötü kabuslar yaşatsa kanımdan birinin ölümünün arkasında böyle biri olduğunu öğrenmek beni şaşırmıştı.
"Bay Jeon, o yıllarda babanla beraber bir anlaşmaya girişti. Ülke çapında büyük bir şeydi ve üstüne çok fazla yatırım yaptılar. Son anda bütün yatırdıkları parayı alıp kaçmaya çalışan babanı ise sınırda vurup, ölüsünü toprağa bile gömmeye tenezzül etmeden çekip gittiler. Anlaşma da benim ailem ve yatırımlarımız da vardı. Jeonların ve bizim geniş bir hukukumuz var."
Soğuktan ve konuşmaktan kuruyan dudaklarını yaladıktan sonra boş ifadesini sürdürmeye devam etti.
"Jungkook'un annesi ve babası o yıllarda yeni ayrılmıştı yani onun olup bitenden haberi yoktu. Zavallı çocuk, babasının öldürdüğü birinin başında günlerce bekleyip durdu. Jungkook, babasının evine gittiğinde öğrenmişti her şeyi. O zaman içine kapanmıştı işte. Seni kendinden uzaklaştırdı, annesini kendinden uzaklaştırdı. O sırada yanında sadece ben vardım. Ben sardım onun yarasını, yanıbaşında durdum hep."
Dolan gözlerini saklama gereği duymadan bakıyordu. Kalbimin sıkıştığını hissettim. Babamın katilinin evine gitmiştim, oğluna sarılmıştım, diğer oğlu ise hayatta en güvendiğim insanlardandı.
"Ben. Ben de aşıktım Jungkook'a. Üstelik onun seni sevdiğini bile bile seviyordum onu. İçimdeki tek aydınlık yere onu koymuştum ve o da hoşlanmıştı benden. En azından güvenmiş, yakınlık duymuştu. Bu bile yetiyordu ama sen. Eğer sen tekrar onun aklını çelmeseydin şu an böyle olmayacaktı."
Nefretle söylediği şeyler karşısında dudaklarım hayretle aralanmıştı.
"Babam öldü benim!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ruins /jungkook
FanfictionSonrasında onu kurtarmaya bu kadar şükredeceğimi hiç tahmin etmemiştim. ByArisa