21.Bölüm

10.9K 822 333
                                    

Medya: şu aralar ruh halim

"Yeon!" Jessie'nin önümde sallanan eliyle irkildim ve başımı ona çevirdim.

"Ne oldu tanrı aşkına sana?"

Portakallı tarçınlı kekini ağzına atıp, dolu yanaklarıyla konuştuğunda başımı olumsuz anlamda sallayıp, ellerimi hırkamın ceplerinde hareket ettirdim. Kantindeki gruplara teker teker bakarken Hae ve Jes, kamptan geldiğimizden beri bir sıkıntı olduğunun farkındalardı.

Dün gece yorgun bir şekilde evlerimize dağılmıştık. O unutamadığım gecenin sabahında, sensiz ölüyorum edebiyatı yapan Jungkook yine Bum'un kolları arasına atmıştı kendini. Bu durum iyice kafamın allak bullak olmasını sağlamıştı ve hiçbir şey yapmamayı seçmiştim. Her zamanki gibi. Eğer Jungkook'a biraz inansaydım, biraz güvenebilseydim buzullarını ettiğine, önümde Bum dahil hiçbir engel bulunamazdı.

"Buraya geliyorlar." Hae'nin sesini duyduğumda başımı eğdiğim yerden kaldırdım ve bize doğru yürüyen gruba baktım. En arkalarında Jungkook, tek eli cebinde, diğer eli telefonda ilgisizce yürüyordu. Aynen baya bensiz yaşayamazsın.

"Naber amcaoğlu?" Taehyung, yanaklarımdan makas alıp, sulu bir öpücük kondurduğunda yüzümü buruşturarak elimle yanağımı sildim.

"Buna noldu yine?" Taehyung, Jessie'ye kaşlarını kaldırarak sorduğunda Jessie gözlerini devirdi.

"Kamptan bu yana böyle." Jungkook'un başı yavaşça telefondan bana çevrildiğinde yutkundum. Elimi karnıma götürdüm ve yüzümü buruşturdum.

"Sandviç midemi bozdu."

Hepsi onayladığında derin bir nefes aldım ve heyecanlı bir şeyler anlatan Hoseok'a dikkatimi verdim. Jungkook ise hala bakışlarını üzerimde tutuyordu.

+

"ŞU MAÇI ALMAZSANIZ YEMİN EDİYORUM Kİ BAŞINIZA ELEKTRİKLİ KABLO BAĞLAYIP SUYA ATARIM SİZİ!"

Elsa'nın bağırmasıyla takım daha da canını dişine takarak antremana devam ederken  vücudumun her yerinden akan terle yüzümü buruşturdum.  İkinci dersten bu yana bizi çalıştırıyordu ve bu kadar yüklenmekte haklıydı. Çünkü şehrin en iyi lisesiyle hazırlık maçına girecektik. Maçlara kaydolduğumuzdan bu yana yenemediğimiz tek takım, Seoul özel kız lisesiydi.

"MAÇTA SAYI ATAMAYAN İKİ KİŞİNİN SAÇINI ÜÇE VURACAĞIM."

Aklıma geçen sene Hae'nin faul sayısını kaçırması yüzünden ona bir sene ayak işlerini yaptırması gelince son gücümle topa hücum ettim.

Ama yanlış topa.

"Ah!"

Jungkook çenesini ovuştururken bende onun keskin çenesine attığım kafamı tutuyordum.

"Önüne baksana kızım." Sinirle çemkirdiğinde gözlerimi devirdim.

"Sahaya pat diye giren sensin!"

Elsa, dudağındaki düdüğe sertçe üflediğinde -odasındaki akvaryumdan piranalarını izleyen müdür beyin duyduğuna bile emindim- hepimiz yerimizden sıçradık.

Elsa sert adımlarla yanımıza yanaştığında Namjoon da Elsa'ya doğru bir adım attı. İkisi arasındaki rekabet oldukça açıktı. Elsa, kız takımının daha iyi olduğunu ve daha fazla kupa kaldırdığını söyledikçe, Namjoon, erkek takımının daha iyi olduğunu ve daha yüksek dereceye girdiğini iddia ediyordu. Yoongi ise sıkıca tuttuğu basketbol topuyla Namjoon'un arkasında dikiliyordu.

"Elsa, daha ne kadar sahanın pazartesi öğleleri bizim olduğunu söyleyeceğim?"

"Antreman listesi daha çıkmadı. Yanı ilk gelen kapar."

ruins /jungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin