Rüzgarla uzun saçlarımız uçuştu ve yapraklar önümüzden hafifçe geçti. Tam giriş kapısından girip, havalı girişimizi yaptığımızda ayağıma takılan çelmeyle aramızda özel bir bağ olduğuna inandığım yerle öpüştüm.
Jessie bana küfürler ederek kolumdan tuttu ve cılız bedeninden beklenmeyecek bir güçle beni kaldırdı. Sinirle başımı çelme takana çevirdiğimde otuz iki diş sırıtan Taehyung'a gördüm. Diğerleri bankta oturmuş bizi izliyorlardı. Taehyung ellerini ceplerinden çıkardı ve dudağını büzdü.
"Oy kıyamam-"
Arkamdaki Jessie'yi görmesiyle lafları boğazına dizilirken zafer kazanmışcasına gülümsedim. Lisenin ilk döneminde; Taehyung ve Jessie, kedi köpekten daha pis şekilde kavga ederlerdi. Bana bulaşmaya zamanı kalmazdı Jessie olduğu için. İkinci döneminde ise doğruluk cesaretlik oynadığımızda Jessie cesareti seçmiş ve Taehyung ona bütün okulun önünde çıkma teklifi ettirip, bir hafta çıkmalarını sağlamıştı. Gittikçe birbirlerinden hoşlandıklarını herkes anlamıştı tabii. Jessie gittiğinde Taehyung belli etmemeye çalışsa da onu deli gibi özlediğini ve sevdiğini biliyordum. Aynı şekilde Jessie de her konuşmamızda sıkıla utana Taehyung'u soruyordu. Birbirlerine öylece bakakalmış ikiliye Hae Won ile evilface yaptık ve onlar itiraz edemeden topukladık. Okulun girişinde öylece birbirlerine bakıyorlardı ve bakışlarında fazlaca anlam yüklüydü. Hae Won ile her zaman oturduğumuz banka oturup, fangirl screams atarak onlara bakıyorduk. (Türkçeyi mi katlediyorum mu?)
"Ulaan." Hae Won iç geçirerek gülümsediğinde ben de iç geçirdim fakat gözüme sokulan yarabandını gördüğüm de önüme dönmek zorunda kaldım. Yanağında göstermekten çekinmediği morluğuyla bana bakan Kyul'u görmemle afallamıştım.
"Dizin kanıyor." Dediğinde bakışlarımı çıplak ve kanayan diz kapağıma çevirdiğimde gözlerim irice açılmıştı. Yanağımın içini dişledim ve bakışlarımı Kyul'a çıkardım. Hae Won sesini kesmiş bize bakarken gerilmiştim. Alt tarafı yarabandıydı. Elinden aldım ve samimi bir gülümseme sundum.
"Sağ ol, Kyul." O da içtenlikle gülümsediğin de gerginliğim bize bakan tayfayı görmemle hat safaya çıkmıştı.
Önümüzden çekilip, arkamızda duran çardağa, arkadaşlarının yanına gittiğinde dizimi kendime çektim ve üfleyerek yeni gelen acısını dindirmeye çalıştım. Hae Won'u kan tuttuğu için buraya bakamıyordu bile. Bu kız nasıl regl oluyordu anlamıyordum, zaten olduğunda da deli gibi ağlıyordu.
Yarabandını dikkatlice yapıştırdım ve başımı kaldırarak doğrudan buz küplerini bana atan Jungkook'a baktım. Benden uzak durman için her şeyi yapacağım demişti. Ne yapabilirsin ki zaten uzaksın bana, diyememiştim.
+
Matematik dersinde beynimin bana el sallayarak sınıf kapısından çıktığını görünce iç geçirdim ve başımı sıraya yasladım. Jessie kendisine hoşgeldin diyenlere selam verirken, Hae Won, flakka çekmiş gibi düz bir şekilde önüne bakıyor arada sesli iç geçirip 'TERLİKSİ HAYVAN' diye bağırıyor ve bakışları üstümüze çekiyordu.
Öğle arası zili çaldığında hep beraber kantine doğru inmeye başladık.
"Ben yokken Taehyung biriyle görüştü mü?" Jessie kısık bir sesle sorduğunda iki merdiven atlayıp, gergince ona baktım.
"Şey..Yok, bir tek partiye SomJin'i çağırdı."
Dediğimde anlayışlı bir gülümseme sundu. Sanki artık gizleme gereği duymuyor gibiydi. Taehyungla iki saat girişte ne konuştuklarını da deli gibi merak ediyordum. Kantine girdiğimiz de çoğu gözler bize çevrilmiş ve fısıldaşmaya başlamışlardı. Normaldi, okulda fazlasıyla dikkat çeken üç gerizekalıydık çünkü. Jessie'nin geri dönmesi ve Taehyung'un şu an SomJin'le konuşması da büyük yankı uyandırmıştı haliyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ruins /jungkook
FanfictionSonrasında onu kurtarmaya bu kadar şükredeceğimi hiç tahmin etmemiştim. ByArisa