9.Bölüm

11.1K 831 121
                                    

"Sıcak yataklarımızda yatıp k-drama izlemek varken neden burada kıçımızı dondurduğumuzu anlamıyorum."

Hae Won'un yakarışına karşı gözlerimi devirdim ve engebeli yolda yürümeye devam ettim. Arkamdan sürünerek geliyordu ve en sonunda kolumdan tutup, beni durdurdu.

"Yeon, anlıyorum Jungkook bir halt yemiş gibi gözüküyor fakat bizimkilerin maskeliler olduğunu düşünmek aptallık!"

Bir yandan dedikleri mantıklı geliyordu, fakat içimdeki kötü hisin beni kemirip yok etmesindense bundan emin olurdum daha iyi.

"Emin olmam lazım." Dedim ve ara sokakların gözüktüğü yola saptım.

Yine kolumdan çekip beni kendine döndürdüğünde sinirlenmeye başladım. Çocuk gibi korkacaksa gelmemeliydi.

"Bak. Tanrı aşkına, Jimin akşam bir şeyler içelim demiş, boşuna arıyorsun orada değiller." Deyip bana Jimin'den gelmiş mesajı gösterdiğinde ağzımı kapalı tutmak için büyük bir çaba sarfettim.

"Öyleyse bile Jungkook'un burada olduğundan eminim." Diye inatlaştığında avuç içini alnına vurdu.

"Hayır polisin bulamadığı maskelileri nasıl bulacaksın anlamıyorum. Hadi buldun diyelim, onlar çıkmazsa ne yapacaksın? Herhalde ayaklarını kıçına vura vura kaçmanı seyretmeyecekler, kimliklerini öğrenmiş olacaksın."

Dediği şeyin mantıklı olması beni daha da çok sinirlendiriyordu. Dünden beri hislerimi kontrol etmekte zorlanıyordum, kafamın içi çorba gibiydi. Emin olmadan dönmek istemiyordum, ne kadar tehlikeli olursa olsun.

"İyi. Git o zaman." Deyip, ara sokağa girmek üzereyken sesini duymuştum.

"Cidden bunu mu düşündün yani? İyi, istediğini yap."

"İyi!" Arkamı dönmeden bağırdığımda içinde olduğumuz durumuna gülesim gelmişti. Çocukçaydı, şu an mantıksız hareket ettiğimi biliyordum. Yine de ayaklarım beynimle iletişimi kesmiş gibi tehlikeli, karanlık ve ıssız ara sokaklarda ilerliyordu. Lacivert montuma iyice sarılırken rüzgarın saçlarımı omuzlarımdan iterek, boynumu okşamasına izin vermiştim. Hae Won'un arkamdan bir süre dolu gözlerle baktığını ve bana küfrederek gittiğini biliyordum. Onunla kavga etmek bana iyi gelmiyordu, onu buraya akşamın bu saatinde ben sürüklemiştim ayrıca. Jiminle buluşacağını bile yeni söylemişti, demek ki beni Jimin'e tercih etmişti. Bu içimde bir sevgi yumağı gibi dönerken kendime lanet ettim.

Ben, Jungkook'u ona tercih etmiş gibi duruyordum şu an. Bokun tekiydim. İskele göz hizama girdiğinde varilin içinde ateş yakmış, etrafına doluşmuş kalabalık ve tehlikeli grubu görünce yutkundum. Şu an dönüp, Hae Won'un sırtına atlayarak özür dilemek daha cazip geliyordu. Kesik bir nefes aldım ve arkamı döndüğüm sırada çarptığım bedenle dişlerimi sıktım.

Salak gibi belaya koştuğum için kendime küfür ediyordum. Taehyunglardan şüphelenmem ise başlı başına yanlıştı! Tamam, gruptakilerin geçmişleri o kadar da temiz değildi ama bu kadar pis iş yapacaklarına da inanmıyordum. Jungkook aklıma gelince içimden lanet ettim, ondan şüphelendiğim doğruydu.

Gözlerinin hemen altında biten siyah maskesi ve kahküllerine kadar çektiği kapüşonuyla kim olduğunu tanımak mümkün değildi. Eğik başından gözlerini bile göremiyordum. İri yapılı vücudunu ise kimseye benzetememiştim. Beyaz spor ayakkabılarının üstünde katlanmış pantolon paçalarında kırmızı boya vardı. Yani... en azından boya olmasını umuyordum.

"Burada işin ne, küçük kız?" Pürüzlü sesiyle konuştuğunda bir iki adım geriledim. Sesi oldukça kısık çıkıyordu. Üstünde dumansız hava sahası yazması gerektiği kadar sigara kokusu vardı, sesinin kısılması bu yüzden olabilirdi. Yanağımı  kemirdim ve bakışlarımı kaçırdım. Bana bir şey yapsa karşılık veremezdim, anca boş tekmeler savurabilirdim. Yutkundum  ve ayakkabı uçlarıma bakmaya başladım.

"Ben..Yanlışlıkla girdim buraya. Gidiyorum şimdi."

Dedim ve yanından geçerek ışıkları belli olan caddeye doğru koşturmaya başladım. Sonuçta onlara bir şey yapmadığım için bana bir şey yapamazlardı. Ara sokağın başını gördüğümde rahatladım ve derin bir nefes aldım.

Arkamı döndüğümde adamın hala bana baktığını görmemle eve kadar arkama bakmadan koşmam bir olmuştu. Nefes nefese Taehyungların bahçe çitine kolumu yasladım ve elimin tersiyle alnımı sildim. Neden kendime bu kadar heyecan yaptığımı bilmiyordum.  Planım; Jungkook'u orada gördükten sonra suratına tokadı yapıştırıp, kulağından çekerek Yung teyzeye getirmekti.

Kolumun üstüne kuvvet hissedince gözlerimi irice açarak başımı kaldırdım  ve doğruldum.

"Ne diye bu kadar koştun?"  Yoongi merakla bana baktığında alt dudağımı dişleyip, tedirgince ona baktım.

"Senin burada ne işin var?"

Gözlerini devirdi ve kolumun üzerinden elini çekip ağzını şaplattı.

"Taehyung aptal film gecelerinden yapmak istedi. Hepsi evde, Jimin hariç." Dediğinde onaylar anlamda başımı salladım ve Yoongi'ye gülümsedikten sonra arkamı dönüp, alnıma sesli bir şaplak attım. Gerizekalı Yeon!

Sakinleşip arkamı döndüğümde Yoongi korkmuş bir şekilde bana bakıyordu. Burnunu kırıştırdı ve kapıya doğru yürüdü.

"Her geçen gün garipleşiyorsun."

Peşinden giderken tırnaklarımı avuç içlerime saplamıştım.  Teyzem kapıyı açtı ve Yoongi'ye hoşgeldin dedikten sonra elini alnıma koydu.

"Tanrım,Yeon! Nasıl terlemişsin."

Yan ev, bizim ev olduğu için iki adım atarak banyo yapabildirdim. Ama dediğim gibi üşengeçliğin nirvanasını yaşıyordum.

"Duş alsam sorun olur mu teyze?" Salona girmeden önce konuştuğumda bana gülümseyerek  baktı ve yukarıyı gösterdi.

"Git çabuk al filmi kaçırma."

Mutfağa doğru ilerlerken konuştuğunda gülümsedim. Koltuklara sıralı bir şekilde yayılmış çocuklara kısa bir bakış attım.

Jungkook yoktu.

"Jungkook nerde?" Sesimle Taehyung yattığı yerden doğruldu ve yüzünü buruşturarak bana baktı.

"Hanginiz söyledi bu mala ya?" Dediğinde Yoongi 'ben değilim' dercesine ellerini kaldırdı.

Dilimi çıkarttığımda Seokjin kollarının altındaki yastığa başını yaslayarak cevap verdi.

"Lavaboda."

Olumlu anlamda başımı salladım ve yukarı kata çıktım. Banyonun önüne geldiğimde bir süre bekledim ve kapıdan saçlarını düzelterek çıkan Jungkook'a eğdiğim başımı kaldırıp, kısa bir bakış attım. Bana düz bir ifadeyle karşılık verdiğinde bir şey demeden banyoya girdim ve kapıyı arkamdan kilitledim.

Duşu sıcağa ayarladım ve üstümü çıkardım. Aşağıda altı erkek varken duş almak sorun olmuyordu çünkü onlar birbirlerine okudukları sapık dergileri anlatırken bile yanlarında otururdum. Beni erkek olarak gördükleri için hiçbir korkum yoktu. Şu maskeliler işinden sonra içimde onlara karşı mahçupluk vardı zaten.

+

Taehyung'un dolabından en sevdiği koyu yeşil kazağını ve en dar eşofmanını çıkardım. Eşofmanı giyip, kazağı üstüme geçirdim sırada kapı birden açılmıştı. Olduğum yerde sıçrarken konuştuğu telefonla sinirden soluyan Jungkook'u görmeyi beklemiyordum. O da beklemiyor olacak ki beni görünce bir süre afallamış, ardından sinirle bana bakmayı sürdürmüştü.

Napmıştım tanrı aşkına?

Içeri girdi ve kapıyı arkasından kilitleyip, telefonu kapattı ve cebine sıkıştırdı. Bu sırada hardal sweatinin kenarına bulaşmış şeyi görünce gözlerim irice açılmıştı. Maskeli adamın paçalarına bulaşmış kırmızı boyanın aynısıydı.


ruins /jungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin