Odanın içinde volta atarken bir taraftan da kemirerek kısalttığım tırnaklarıma bakıyordum.
"Yah! Başım döndü artık dur." Hae Won elindeki pembe yastığı kafama fırlattığında yoluk, taranmamış birbirine girmiş saçlarım, uykusuzluktan şişmiş yüzüm ve kızarmış gözlerimle ona döndüm. Godzillayı görmüş gibi çığlık attı ve eline aldığı diğer yastığın arkasına saklandı.
"Tanrım bana yardım et!"
"Dalga geçiyorsun, gülüyorsun eğleniyorsun, hoş da; sen Jiminle n'apacaksın?" Dedim tehditkar ama alaylı bir tonda. Siper aldığı yastığı yavaş yavaş indirirken paravan açılmış da iki saat konuştuğu kadın ellili yaşlarda menopoz çılgını bir kadın çıkmış gibi baktı bana.
Bu bakışların başka bir tarifi yoktu çünkü.
"Ne dedin sen ne dedin?" Yastığı aynı yavaşlıkta yatağa bıraktığında çatılmış kaşlarım anında gerildi ve tedirginlikle gülmeye başladım. Yataktan ağır poziyonda kalktı ve bana doğru birkaç adım atmaya başladı.
"Anlat!"
"Yahu ama burada benim durumun daha önemli yani buz kralıyla gideceğim partiye-"
"Başlatma lan buz kralına!" Üstüme atlayıp, beni yere yapıştırdığında altında çırpınmaya başladım.
"Ne yaptın anlat Yeon!"
"Azıcık Jimin'in gideceği kızı Namjoon'a paslamış olabili-ah!"
Üstümden sinirle kalktı ve sırtını yatağa dayayarak soluklandı. Önüne gelen kumral saçlarını geriye atarken bana öldürücü bakışlar atıyordu.
"Detaylı.anlat."
Yutkundum ve birbirine girmiş saçlarımı düzelttim.
"Jimin'in davet ettiği kız şu üçüncü sınıfların gözdelerinden Mia. Kız da Namjoon'u seviyor ve yakınlaşmak için Jimin'i kullanacaktı. Ben de Jimin'e, Mia'nın Namjoonu sevdiğini söyledim, Namjoon'la eş değiştirmeleri gerektiğini söyledim ama..-"
"Ama Namjoon'un eşinin ben olduğumu biliyor." Diye lafımı kestiğinde şirin olduğunu umduğum bir gülümseme yerleştirdim yüzüme.
Derin bir nefes aldı ve başını sertçe yatağımın alt kısmına vurmaya başladı.
+
"Partiye 2 saat kaldı ve bizim durumumuza bakar mısın şuan?" Elindeki cipsi hırsla yiyen Hae Won'a söylendiğimde delici bakışlarını üstüme yolladı.
"Parti falan yok, unut bunu." Dediğinde dudaklarımı büzdüm.
"Ama şimdi zavallı Jimin yalnız mı kalsın, yazıık." Kucağındaki cips kasesini yere bıraktı ve bana döndü.
"Ölsem Jimin'le gitmem o partiye, ben gidemezsem sen de gidemezsin!"
Sinirle tısladım ve yorganımı üzerimden attım. Bu sırada telefonumun ekranı yanıp sönmüştü.
Jungkook-_-'dan 1 mesaj..
:: Bir saate sizin evin önünde olurum.
Kendimi yataktan attım ve banyoya doğru koşmaya başladım.
"Hain!" Hae Won'un çığlıklarını önemsemiyordum bile.
Rahatlatıcı hızlı bir duştan sonra aceleyle saçlarımı kuruttum ve bornozumla gardolabımın önüne geçtim. Siyah dar pantolonla göbeği açık olan beyaz, dar kesim, omuzları açık tişörtü yatağımın üstüne attığım da Hae Won izlediği korku filminden dönerek bana; 'gerçekten mi?' Bakışı atmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ruins /jungkook
FanfictionSonrasında onu kurtarmaya bu kadar şükredeceğimi hiç tahmin etmemiştim. ByArisa