"Step!"
Elsa'nın kükremesiyle top elimden düşerken avucunu alnına vurdu ve iç çekerek yanıma geldi.
"Step,step,step. Neyin var bugün?"
Yorgunca kollarımı aşağı bıraktım.
"Dün gece uyumadım."
Partiden çıkıp bütün Seoul'u motorla gezmiştik. Yorulup dondurma yemiştik ve sokak müzisyenlerine eşlik edip, tüm gece kafayı bulmuştuk. Sabah 6 sularında eve geldiğimizde ise annem bir güzel Jungkook'un kafasını kırmıştı.
"Pekala doğum günü kızı sen bugünlük çık."
Elsa omzuma vurup, yerdeki topu Hae'ye atarak oyunu devam ettirdiğinde herkesin şaşkın bakışları altında spor salonunun çıkış kapısına doğru yürümeye başladım. Kapıya ulaşıp, can güvenliğimi teyit ettiğimde ise bağırdım.
"Kaptan! Aşk yaramış!"
Takım kendini tutamayıp kahkaha attığında Elsa'nın bana atacak bir şey aramasıyla son gücümle spor salonundan çıktım.
Kantin merdivenlerine doğru yavaş adımlarla yürürken başımı yukarı kaldırmamla olduğum yerde sıçramam bir olmuştu.
Sınıfları 4.katta olan ve cam kenarında oturan dünyanın en gereksiz kuzeni, yüzünü cama yapıştırmıştı ve durun delikleriyle at ağzını görmek iğrenç bi durumdu.
"Yeon! Al beni dersten." Bir anda aşağı bağırmasıyla iç çektim ve sıkıntıyla başımı salladım. Keltoş fizikçi tahta kalemini Tae'nin kafasına atınca camdan çekildi ve sırasına oturdu.
Kantin merdivenlerine ulaştığımda önümde beliren iri cüsseyle başımı kaldırdım. Yüzüme sıkıntılı bir ifade çökerken yanından geçeceğim sırada tekrar önüme geçmişti.
"Neden kaçıyorsun benden?"
"Kyul,çekil." Yüzüne bakmadan mırıldandım. Sinirle iç çekti ve olduğu yerde durmaya devam etti.
"Benimle oynadın mı?" Kim olduğunu bilmediğimi mi zannediyordu? Babasının ne yaptığını bilmediğimi mi düşünüyordu gerçekten?
"Benimle oynayıp aptal yerine koyan sensin!" Ani çıkışımla yüzünde bir mimik bile oynamazken daha önce dikkat etmediğim bir şeyi fark etmiştim.
Kyul'a her baktığımda tanıdık bir sima gördüğümü düşünüyordum, bu doğruydu. Gözleri tıpatıp Jungkook'un gözleriydi fakat bakışları öyle nefret ve kıskançlık doluydu ki.
"Ben seni aptal yerine falan-"
"Bak." İşaret parmağımı göğsüne ittirdiğimde birkaç adım geriledi.
"Ben ne kadar gerizekalıysam bütün bu işlerin altında senin olduğunu anlamadım zaten değil mi? Yeon'u kullanmak kolay diye düşündün. En başından beri benden hoşlanmadığını, Jungkook'la arandaki kıskançlık yüzünden etrafımda dolandığını biliyordum. Jessie'nin kuzeninin partisinde kaçırılmıştım ve yerin yedi kat altında ölüme terk edilmiştim. Sen olduğunu biliyorum, Kyul. O gün arkamdan gelip beni bayılttığını biliyorum, Bum, baban ve adamlarınızın beni oraya tıktığını da biliyorum. Yarış zamanı içeride konuşan adamların babanın adamları olduğunu, sana güvenmem için yaptığın her şeyi de biliyorum."
Kasılan çenesiyle alaylı bir şekilde güldüm.
"Evine neden geldiğimi zannediyorsun? Orada Jungkook'u kıskandırmak için mi? Hayır. Sen benim mezarımı kazdığını zannederken ben senin arkanda durmuş, kendi toprağını eşelemeni izledim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ruins /jungkook
FanfictionSonrasında onu kurtarmaya bu kadar şükredeceğimi hiç tahmin etmemiştim. ByArisa